Ne sihirdir ne keramet vakıftadır “maarifet”...

02 Haziran 2024 Pazar

Nebati bakan, hiç de bitkisel biri değildi.

“Neoklasik ekonomi, antienflasyonist ve epistemolojik-heterodoks kopuş” demeçleriyle aksine çok eğlenceliydi.

Tayyip Bey dilini çözemedi.

Demeçlerinden müphem şeyler söylediğini düşünüp ya kıskandı ya da baş ekonomistliğine gölge düşeceğini düşünüp ipini çekti...

Herkesin yoğurt yiyişi farklı.

Kemal Bey bir taşla iki kuş vurdu. Hem kaybetti hem kaybettirdi.

Dört ayaklı, altı sandalyeli masa partisine yaramadı. Ama ülkeye sürüyle vekili olan beş lider birden hediye etti. Kendisinin ise sadece yazıhanesi ve hırsı ile boş hayalleri var.

***

Ahmet Davutoğlu’nu ise ayrı tutmalıyız.

O farklı. Hem de çok çok farklı. Zira “Stratejik Derinliği” var.

Üç gün önce Tayyip Bey’in tek imzayla Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden 5 milyar 702 milyon lira bağışladığı “Türkiye Maarif Vakfı" (TMV) var ya, o vakfın akıl hocası da kurucusu da Davutoğlu!

Bu vakfa yurtdışında eğitim hizmeti verme yetkisi tanıyan yasa tasarısını imzalayıp aynı gece başbakanlıktan istifa eden de o. (24.05.2016)

Çünkü onu oraya oturtan kuvvet öyle istemişti.

Tasarı 17 Haziran 2016 tarihinde de TBMM’den geçti.

Vakfın kuruluş amacı ise öteden beri hep yurtdışındaki FETÖ okullarını sahiplenmek diye açıklanıyor.

Oysa, 15 Temmuz’a yani FETÖ’nün ihanetine, rezil bir darbeye kalkışmasına daha 28 gün vardı.

Davutoğlu’nun da mi eniştesi mi vardı? Bilemiyoruz...

***

Belki de tüm “maarifet” Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlikli” varoluş ve düşünme tekniğinde. Rastlantıya bakın ki “maarif” Arapça, “marifet” sözcüğünün çoğul hali; marifet diyorum, lütfen siz “Maarif” anlayın. Zaten Osmanlıca sözlüklere göre “maarif” çoğul, marifetler demek.

Tam da sondan bir önceki başbakan sıfatlı Davutoğlu yani...

Stratejik Derinlik kitabında stratejisiyi de derinliğini de kısaca “maarifeti”ni de özetle şöyle açıklıyor:

“Zamanın ve mekânın derinliğine nüfuz etmek ve bu derinliğe inince de zihinsel imajlar arasında türlü irtibatlar kurmak.”

**

Belli ki bu tekniği Tayyip Bey'e de öğretti.

Makamında hep gözü olduğu için inceliklerini öğretmedi.

Bunu nereden mi biliyorum.?

Partisinin kongresindeki açıklamalarından.

“Ben başarılıyım. Başarısız olan partidir. 2028 yılında cumhurbaşkanlığına adayım. Kabul etmeyenler aramızdan ayrılabilir...”

Stratejik Derinliği, komşularla sıfır sorun siyasetinden biliyorduk.

Şimdi de 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde yüzde 0.07 (on binde yedi) oy almak cumhurbaşkanı adayı olmaya yetiyor.

Megalomani demek ki pandemik bir rahatsızlık. Kemal Bey’e de belli ki 6'lı masada bulaşmış.

***

Maarif Vakfı’nın da kuruluş aynı zihniyetin ürünü.

Milli Eğitim Bakanlığı Vakfı diye 1980’lerden beri hizmet veren bir vakıf var.

Ama zaman şimdi süper vakıflar devri.

2016’dan bu yana bütçeden Türkiye Maarif Vakfı’na milyarlarca lira aktararak yurtdışında anaokulundan üniversiteye yüzlerce okul kurudu, kuruluyor.

Hatta şu günlerde bu okullara giriş sınavları yapılıyor.

Bir çoğu da ilgili devletle anlaşarak FETÖ’den devralındı.

Bu okulların hangi şer güçlerin ileri karakolu idi anlatmaya gerek yok.

Ama bu okullarla Türkiye Cumhuriyeti adına Maarifi Vakfı ne yapmak istiyor?

Afganistan’dan Venezüella’ya şimdilik 52 ülkede eğitim faaliyeti var.

Zanzibar’da henüz açılmamış. Neden?

Peki ya “Sao Tome and Principe” adlı ülkede neden okul açılmış?

Bu ülkeyi yeni duyuyorum.

Düşüp kırdığım alçıdaki ayağım yüzünden günlerdir de tek hobim, kıta kıta dünya haritasında gezinmek ve yeni “Sao Tome’ler keşfetmek” oldu.

Maarif Vakfı’mızın okul açtığını duyunca arayıp buldum. Adı yanıltıcı. “Principe” yani “prenslik” deniyor ama, bal gibi “demokratik cumhuriyet” Çin’i tanımıyor. Tayvan’ı tanıyormuş...

Keşke bizim KKTC’ye de bir el atıp dünyada ilk kardeş ülke olsalar.

Nüfusu 223 bin 726 kişi. Afrika’nın Şeyşeller’den sonraki en küçük ada ülkesi.

1975’te Portekiz'den kurtulup bağımsızlığına kavuşmuş.

Ama askerler dört kez darbe yapmış.

Bizim Maarifçiler bayağı marifetliymiş, nereden nasıl buldu böyle bir memleketi?

Dine gelince...

Nüfusun yüzde 55’i Katolik, kalanının yüzde 2-5 arası ise kafasına göre takılıyor.

Adventist yüzde 4.1, Tanrı Meclisi yüzde 3.4, Yeni Apostolik yüzde 2.9, Mana yüzde 2.3, Tanrı’nın Evrensel Krallığı yüzde 2, Yehova Şahidi yüzde 1-2, diğer yüzde 6.2, hiçbiri yüzde 21.2.

Burada okul açmak bizim Diyanet Başkanı Erbaş’ın fikri olamaz.

O kadar ağır yükün altına girmek istemez. Hem zırhlı Audi'yi iade ettikten sonra azıcık buruk ve kırıkmış.

Acaba, Sao Tome and Principe yurttaşları CİMER’e yazıp okul mu istediler?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları