Arif Kızılyalın

Büyük kaos ve ‘Şahsım’ Dışişleri!

28 Şubat 2022 Pazartesi

“Harbe giden sarı saçlı çocuk! 

Gene böyle güzel dön; 

Dudaklarında deniz kokusu, 

Kirpiklerinde tuz; 

Harbe giden sarı saçlı çocuk!”

Türk şiirinde 200 asırlık kırılmayı sadece bir iki yıla sığdıran Orhan Veli, yaşadığı dönemin ruh halini böyle dökmüş dizelere.

Tam da imgeyle simgeden uzaklaştığı günlerde; şiiri, insanın duygularından çok, aklı için yazdığı dönemde.

Evet, şu an kuş uçumu bin kilometre ötemizde yüz binlerce, belki de milyonlarca çocuk var ölümü bekleyen..

Her gün beşi onu, belki yüzü beş yüzü ertesi gün doğan güneşi göremiyor çirkin emperyalist senaryolar nedeniyle...

Örneğin geçen gün Kiev girişinde Rus tanklarını durdurmak isterken yaşama veda eden kadın asker İrina Tsvila’nın öyküsünü okuduk Fransız basınından. İrina, Ukrayna ordusunun yüzde 17’sini oluşturan kadın subaylarından biriymiş. “Dudakları deniz kokan” oğluyla bir daha kucaklaşamayacak artık.

Keza, 20’li yaşlardaki Rus hava indirme çavuşu Vasilinin de yakalandığında, “Teslim” dediği halde yaylım ateşi sonucu öldüğü yolundaki duyumu aldık.

O da ayrı bir dram!

İşin kötüsü bunlar hep duyum; haber değil!

Doğru bilgi sınırlı! Ara sıra sosyal medyadan bir şeyler düşüyor. Onlar da kopyala- yapıştır türü!

Ukrayna tarafına bakılırsa ülkenin doğusu dahil her yerde kontrol onlarda.

Rus tarafı, 100 bin askerle girdikleri Ukrayna toprağında, başkent Kiev dahil, tüm önemli merkezlere hâkim olduklarını açıklıyor.

Tıpkı bizim “malum medya” mahallesi gibiler; pembe gazetelerle güya ülkelerinin moralini yüksek tutmaya çalışıyorlar...

Filler tepişirken çimler ezilmiş, kimin umrunda!

“Harbe giden sarı saçlı çocuğu” ne Putin düşünüyor, ne Zelenski!

ABD zaten düşünmez! Çünkü kaos onların devlet politikası! Ne kadar karışıklık o kadar silah ticareti, bir o kadar güç gösterisi!

İşin içine bir de nükleer girerse vay haline tüm dünyanın!

Oysa -haklı olarak- ülkesinin burnunun dibinde NATO görünümlü ABD varlığını istemeyen Putin, hırsına yenilmeden diplomasi kozunu sonuna kadar oynayabilirdi operasyon düğmesini çevirmeden!

Zelenski de ABD’nin tuzağına düşüp ülkesi adına zar atacağına akılcı çözümler üretebilirdi. Mesela, sınırlarını NATO dışındaki “eski” dostlarından gayet kolay edinebileceği orta mesafeli füze sistemi ile güçlendirebilirdi. Ama o gitti, Javelin adlı, ortalama bir askerin kullanabileceği tank katili gerilla füzesine yatırım yaptı! Öngörüsü müthiş, şimdi de halkına molotof kokteyli hazırlamayı öğretiyor!

Hava savunma sistemi demişken, güzel ülkemiz Türkiye’nin elinde sadece hangarlarda tutulan S-400’lerinin olduğunu, bu konuda da müthiş bir beceriksizlik ekseninde dolaşıldığını, olası bir savaşta savunmasız kalacağımızı anımsatırım!

***

Durum özeti böyleyken “Türkiye, bu gerginlikten nasıl hasarsız çıkar” derseniz o konuda umutlu konuşmak zor!

Çünkü gerçek bir niyet okuma yeteneği gerektiren bu savaş oyunundan “Şahsım” kabinesi ile yıpranmadan çıkamazsınız; hele Mevlüt Çavuşoğlu yönetimindeki dışişlerinden sakın diplomasi falan beklemeyin!

Örneğin, kuzeyimizde hava ısınırken Ukrayna’da yaşayan on binlerce Türkün adresini, telefonunu, sayısını bilmeyen “Çavuşoğlu stili” Dışişleri’ne hangimiz güvenir?

 Öngörü yok, plan yok, B planı hiç yok!

Keşke, “monşer” diye dışlanan ekip ve onların yetiştirdikleri eski nesil “Dışişleri” ekibi olsaydı da şu kaostan kolayca çıkabilseydik!

Aslında, Kurucu ve Kurtarıcımız Atatürk ile silah arkadaşı İsmet Paşa’nın Türkiye’ye emaneti Montrö bile yeter bizi bu beladan uzak tutmaya ama onu bile yorumlamaktan aciziz! Oysa alınacak (ki alıyorlar) acelece bir karar Türkiye’yi savaş-çatışma ortamının “tarafı yapar”, sonra ayıkla pirincin taşını!

O yüzden bıraksınlar arabulucuk rollerini, Ata emaneti Montrö’ye sıkıca tutunsunlar! 

Ama iktidarın derdi farklı! “Rus turist kaçmasın, Ukrayna benden SİHA alsın” türü bakkal hesabı ile günü kurtarma telaşı söz konusu! Öyle ki savaşı bile zamma dönüştürdüler cuma gecesi, benzine 1.61 kuruş ek yük getirip!

Geçen günkü manşetimizi anımsarsınız: 

“İki arada bir derede diplomasi..” Ne kadar doğru değil mi?

Tam da AKP Türkiyesi’ni anlatmıştı o günkü Cumhuriyet, siz değerli okurlara.

Yeniden görüşmek dileğiyle.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kavga mı zafer mi? 1 Haziran 2024
Çalışan emekliler! 29 Mayıs 2024
AİHM rekoru! 22 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları