\n\n\n

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, çarşamba akşamı bir açıklama yaptı: “Süper Lig ve TFF 1. Lig’deki 19 maçta şike ve teşvik primi var...” Polis teşkilatı belli ki bir hükme varmıştı. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktım.

Hükme varmak ifadesinin karşısında “İyice düşündükten, özümsedikten sonra karar vermek” yazıyordu. Demek ki polisimiz, savcıyı, hâkimi, kamuoyu vicdanını yansıtan yüce mahkemeyi ‘pas’ geçip suçluyu ilan etmiş bile. ‘Yargısız infaz’ diyeceğim, dilim varmıyor, suç kapsamına da girebilir. Ama bu iş hukuk teamüllerine uymuyor galiba.

Tam bu açıklamanın ardından Aziz Yıldırım’ın, İlhan Ekşioğlu’nun ‘apar topar’ gözaltına alınışının görüntüleri geldi elimize.

İçim cız etti. Kendimi bir an için Yıldırım ile Ekşioğlu’nun yerine koydum. İkisi de milyon dolarlık işadamı. İkisi de aile babası, ikisi de patron. Adam öldürmüş gibi, apar topar alınıyorlar evlerinden, arabalarından. Hatta İlhan Ekşioğlu’nun arabasının kapısı bile açık bırakılıyor, yanında koşturan yelekli iki polis.

Sanki Behzat Ç. dizisinin platosundayız.

Pardon! Aziz Yıldırım, suçludur, suçsuzdur; Fenerbahçe adına teşvik verilmiştir, verilmemiştir; şike yapılmıştır, yapılmamıştır. Bunun kararını polis veremez, vermemeli de. Kolluk kuvveti; bilgiyi, belgeyi toplar, savcılığa verir. Savcılık da suç kapsamında ise topu mahkemeye atar. Roma hukukundan beri bu iş böyle yürür.

Hatta şöyle diyeyim, futbol özerktir. O yüzden; şike ve teşvik hükmüne mahkeme bile varamaz, çünkü futbolda söz federasyonundur. Onun Şike Tahkik Kurulu ile yönetim kurulunundur!

Yani yasa gereği mahkeme birilerini suçlu bulup hapse gönderebilir, para cezası verebilir ama “Fenerbahçe şike yaptı, düşsün” DİYEMEZ.

Bu kadar açık ve net.

Bence büyük yanlış yaptı İstanbul polisi.

Bu dâhice fikri onlara kim verdi, “Fenerbahçe’yi aslanların önüne atın” kim dedi bilemem ama şu andan itibaren ‘mağdur’dur Sarı - Lacivertli camia. Sırf polisin bu açıklama sendromu yüzünden.