Ayşe Emel Mesci

Bir serginin çağrıştırdıkları

28 Mayıs 2018 Pazartesi

Duvardaki büyük ekranda yürüyüşler, mitingler, pek çoğu ne yazık ki o gencecik halleriyle karelerde donup kalmış, yaşlanma fırsatı bulamamış dost yüzler akıp geçiyor. Çevremde tablolar, çeşitli çalışmalar, enstalasyonlar... Bedri Baykam’ın küratörlüğünde Piramid Sanat Evi’nde düzenlenen “1968: Yarım Asırlık Genç” sergisinin 10 Mayıs’ta yapılan açılışındayız.
İlginç bir buluşma. Bir yanıyla eski arkadaşlarımla, bir yanıyla da anılarla buluşma... Sergi salonuna kurulmuş vitrinlere o dönemden günümüze bakan mektuplar, şahsi eşyalar, resimler, gazete kupürleri yerleştirilmiş. Vitrinlerden birisi de bana ait.
20 Şubat 1972 tarihli Milliyet gazetesinin manşeti çarpıyor gözüme bir camın altında: “Ulaş ölü, Ziya yaralı.” Çok acı bir gündü hepimiz için. Ama dönemin en büyük gazetelerinden birinin haberi verirken kullandığı dil, 68 hareketinin yarattığı olumlu izlenimi olduğu kadar bugünkünden çok farklı bir gazetecilik anlayışını ve işin aslı daha masum, en azından bu kadar kirlenmemiş bir çağı da yansıtıyor.

Firardan sonra
Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz meşhur Maltepe firarında yer almışlardı. Ertesi gün hem THKP-C, hem de THKO duruşması vardı. Selimiye’deki mahkeme salonuna sadece basın mensupları alınmıştı. En ön sıradaki üç yer boş kaldı. Askeri hâkim Akdemir Akmut gayet soğukkanlı, “Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz hariç tüm sanıklar buradadır, savunmalara devam edilecektir” diye yazdırdı. Kamil Dede hemen söz aldı, “Şimdi THKP-C’nin eylemlerini saymak istiyorum” dedikten sonra, bilinen eylemleri sıraladı ve en sonunda, “Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’nın Maltepe Askeri Ceza ve Tutukevi’nden 15 metre tünel kazarak, halkın devrimci mücadelesine katılma eylemi” diye sözlerini noktaladı. Ortalık bir anda birbirine girdi, basın mensupları hemen yandaki THKO davasına koşturdular. Savunmalar sürerken Kamil, “Bir şiir okumak istiyorum” dedi. Hâkim, “Ne alakası var?” diye tersleyince, “Davayla doğrudan ilişkili, zapta geçmesini istiyorum” diye cevap verdi ve çıkardı Akdemir Akmut’un şiir kitabını (avukatlar bulup getirmiş), hâkim buz gibi oldu, Kamil de kitabı mahkeme heyetine göstere göstere okumaya başladı: “Yarasalar, yarasalar / Saçak altından fırlasalar / Arasalar, arasalar / Arasalar da bulamasalar...” Akmut çok sinirli sordu: “Neymiş bunun davayla ilgisi?” Kamil yüzünde muzip bir gülümsemeyle yanıtladı: “Firar oldu ya, yani arasalar arasalar da bulamasalar.” Mahkeme salonunda patlayan kahkaha bugün bile kulaklarımdadır.

Deniz’in parkası
Sergide dolaşırken bir barikat dikildi karşıma. Bedri Baykam’ın bir enstalasyonu: “Sous les pavés, la plage.” Paris’te Mayıs 68’in meşhur sloganı: “Kaldırım taşlarının altı plaj/kumsal.” Quartier Latin’de barikat yapmak için harıl harıl kaldırım taşlarını söken üniversiteliler bakmışlar taşların altından kum çıkıyor, o esprili slogan doğmuş.
Deniz Gezmiş’in yazdığı son mektubun durduğu vitrinin yanında Deniz’in kardeşi Bora Gezmiş ve o dönemin en doğrudan tanıklarından, duayen gazeteci Ergin Konuksever ile konuşuyoruz. Bora, bir 68 müzesi açma niyetlerinden bahsediyor. “Parka”dan söz açılıyor, “Deniz yakalandığında üstündeki parka onun değildi, Sinan’ındı. Zaten kolları çok kısa, belli oluyor” diyor. Çok dikkat çekici bir fiziği olan Deniz’in otobüsle değil, motosikletle gitmesine karar vermişler, Sinan Cemgil de rüzgâra karşı parkasını ona vermiş. Konuksever, “Mahir’in Kızıldere’de üstünde olan kazak da benimdir, mahkemede vermiştim” diye ekliyor. Bir parka, bir kazak, iç içe geçmiş sayısız öykü...

***

Şahsi eşyalar, fotoğraflar, gazeteler, mektuplar, filmler... Arkadaşlarım hep o gencecik, neşeli, aydınlık bakışlarıyla bizi izliyorlar, 50 yıl önceden...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları