1960’ların ikinci yarısındayız. Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu'nda Refik Erduran’ın “Kelepçe” adlı oyunu sunuluyor. İzleyenler arasındayım. Sahnede Gülriz Sururi, Ali Poyrazoğlu ve Müjdat Gezen’i anımsıyorum. Müjdat 24 yaşında falan. Bir ara bir kedi katılıyor oyuna ve şaşkın bakışlarımız altında Müjdat tarafından ekmek kırıntılarıyla besleniyor. Seyirci gülüyor. En çok da Müjdat eğleniyor, “doğaçlama” olduğu anlaşılan bu sahnede. Gülriz durumdan hiç hoşlanmışa benzemiyor. Sonradan çıkan söylentilere göre, Müjdat’ı hemen o gece işten atmış.

İÇİNDEKİ ÇOCUĞU HEP YAŞATMIŞ BİR TİYATRO İNSANI 

İşte, içindeki çocuğu hep yaşatmış, hınzır, muzip Müjdat Gezen’in mizah ile kucaklaşan yanı. Bu resme sevimli mi sevimli, komik mi komik çeşitli kompozisyonlarıyla oyunculuk ününe ün katan Müjdat’ın Yeşilçam filmlerindeki yaramazlıklarını da siz ekleyin. Başka oyunlardaki rollerini, kitaplarındaki çeşitli bölümleri, kimi oyunlarını ve kimi köşe yazılarını da…

Zaman içinde yaklaşık 25 yıl atlayarak 1990’lara gelelim. Bozkurt Kuruç’un, Devlet Tiyatroları’nın genel müdürü olduğu dönemde, Ankara’da düzenlediği Tiyatro Okulları Şenliği’nde, yeni kurulmuş Müjdat Gezen Sanat Merkezi de yer alıyor. Şinasi Sahnesi’nin merdivenlerini bir inip bir çıkarak oradan oraya koşturan, düzgün giyimli, ciddi yüzlü bir sanatçı dikkat çekiyor. Artık 50’sine merdiven dayamış olan ama yaşını hiç göstermeyen Müjdat Gezen’dir bu kişi.

SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİNDE VE CİDDİ

Gezen’in bir tiyatro okulu sorumlusu olarak katıldığı belki de ilk şenliktir bu. Bütün ayrıntılarla ilgilenmekte, okulundaki öğrenci topluluğunun sunacağı oyunun başarılı olması için çırpınmaktadır. Gerçekten de Günay Karacaoğlu’nun okulda henüz yeni olduğu bu dönemde topluluk başarılı bir oyun sunmuş, Karacaoğlu da şenlikteki en parlak oyunculardan biri olarak öne çıkmıştır.

Şenlik boyunca eğitmen olarak çalışan en popüler kişi ise hayranlarının dinmeyen ilgisiyle bunalmakta olan aktör Müjdat Gezen’dir. Tiyatromuzun önemli hocalarından ve parlak yönetmenlerinden sevgili Ergin Orbey’in, Müjdat’ın çevresinde dolaşanları -belki de biraz gıptayla- seyrederken “Görüyor musunuz, herkes nasıl Müjdat’ın peşinde. İşte gerçek sanatçı” dediğini unutabilir miyim...

KURUMLAŞMIŞ BİR OKULUN GÜVENLİ YÖNETİCİSİ

2000’li yıllara gelelim. MSM, toplum tarafından benimsenmiş bir kurumdur artık. Zengin eğitim kadrosuyla hem Batı biçeminde hem de geleneksel tiyatromuzun özelliklerine eğilen bir oyunculuk okulu olmuştur. Oyunculuk alanında ücretsiz eğitimi sürdürmektedir.

Bir gün beni aradılar ve Ankara’da yapılacak bir öğrenci sınavına gözlemci olarak çağırdılar. Yeni Sahne’de yapılan ve saatlerce süren sınav sırasında Müjdat hiç gözükmedi. (Belki olan biteni ışık odasından izliyordu.) Varlığını belli etmeden oradaydı. Okulunun eğitim elemanlarından kurduğu sınav ekibine olan güveni tamdı anlaşılan. Sınav büyük bir özenle, pürüzsüz olarak tamamlandı.

MİZAH USTALARIMIZIN İZİNİ SÜRÜYOR

Bugün Müjdat Gezen, sahnelerimize onlarca yıldız oyuncu kazandırmış bir sanat insanı olarak topluma hizmet etmeyi sürdürüyor. Saçları ağarmış, yürümekte zorlanıyor ama başarıya ulaşmış olmanın onurunu ve mutluluğunu yaşıyor. Okulunda çeşitli yan dallarda eğitim programları açıyor, öğrencileri için kurduğu tiyatrosunda oyun sahneliyor, kitap üstüne kitap yazıyor, siyaset konusunda da eleştirilerini sakınmıyor...

Tiyatroculuk uğraşına Vefa Lisesi öğrencisiyken gönül veren, sanat yaşamının çeşitli evrelerinden çeşitli anları yansıtmaya çalıştığım Müjdat Gezen, bugün ülkemizin Nasreddin Hoca gibi mizah ustalarının izini süren çağdaş bir bilgedir. Sanatçı İlker Ayrık’ın öğrencilik günlerinde parası olmayanlara da yemek çıkaran MSM’yi, “Bize yalnız sanat öğreten değil, karnımızı doyuran yerdir” diye tanımlaması boşuna değil. Müjdat Gezen, hep söylediği ve kitaplarında da yazdığı gibi her şeyden önce “iyi insan” olmayı öğütlüyor çevresine; “İyi insan mesleğinde de iyi olur” diyor.

Gezen’in 61. sanat yılı ve MSM’nin 30. yaşı kutlu olsun.