Ayşegül Yüksel

Siyasal erk ‘tiyatro’dan sınıfta kaldı

05 Ocak 2021 Salı

Ülkemizin “pandemi” gibi felaketlere hazırlıklı olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır. Devlet yönetimi, beklenen ve/ya da beklenmeyen her türlü olumsuz gelişmeyi, doğru dürüst planlanmış önlem sistemleriyle göğüslemek zorundadır. Böyle bir hazırlığı olmayan siyasal erk deneme/yanılma yoluna başvurunca toplumun önünü açmayı başaramamış, işin içine siyasal kaygılar da girince çözüm olasılıkları yitip gitmiştir.

Bu durumda tüm sektörler gibi tiyatro sanatı da payına düşen oranda zarar gördü. Bilindiği gibi tiyatro, olabildiğince çok sayıda seyirciye canlı olarak ulaşmayı amaçlayan, kalabalık kadroların emeğini gerektiren bir sanattır. Sahnedeki oyuncuların birbirine çok yakın, ağız ağıza, burun buruna olduğu, onları seyirci topluluklarının yan yana, soluk soluğa izlediği tiyatro ortamı salgın hastalıklara çok kolay kucak açmaktadır. Bu nedenle, tiyatro etkinliklerine Mart 2020’de ara verildi.

ONCA TİYATRO ÇALIŞANI DESTEK BEKLİYOR

Böylece sahne sanatçılarının ve tiyatro çalışanlarının bunalımı başladı. Salonu olan özel toplulukların kira, yakıt, vb. ödemeleri sürüyordu; kimi tiyatrolar da teknik ekiplerini dağıtmaktan yana değildi. Devlet katından beklenen -sıkıntıları giderici- destek yarım yamalak açıklamalarla geçiştirilirken, yaz aylarında, “sağlık denetimli” “açık hava” temsilleri gündeme geldi. Bu amaçla bahçeler açıldı, parklar kullanıldı ama kısıtlanmış seyirci sayısının masrafları karşılayacak düzeyde olamayışı, sokağa çıkma yasakları ve hava koşulları etkili sonuç alınmasını engelledi.

Devlet Tiyatroları yaz sonunda “açık hava”, eylülden başlayarak da büyük kentlerde “kapalı salon” temsillerine başladı. Salgın süreciyle ilgili yanıltıcı veriler büyük çaplı belediye tiyatroları ile salon sahibi kimi özel tiyatroları da harekete geçirdi. Salgının ilerlemesiyle bu oluşum da noktalandı.

DEKOR SANATÇIMIZ ALİ CEM KÖROĞLU KORONAYA YENİK DÜŞTÜ

Belediye tiyatroları temsillerden vazgeçerken, DT etkinlikleri sürdürdü. İzmir DT’de hazırlanan oyun nedeniyle onlarca sanatçı ve çalışan koronavirüse yakalandı. Dekor sanatçımız Ali Cem Köroğlu yaşamından oldu.

Yeni anlatım biçimlerini içeren gösterilerin de yer aldığı “sağlık denetimli” İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali ise onca çabaya karşın amacının gerisinde kaldı.

Sanatçılar bu olumsuz süreçte yaşanan aşamalarda tepkilerini ve isteklerini dile getirdi. Ne ki beklenenin tersi oldu: Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın her yıl özel tiyatrolara verdiği “proje desteği”nin, içlerinden olsa olsa 30’unu tanıyabildiğimiz 198 topluluk arasında paylaştırılacağı belirtiliyordu.. Ortaoyuncular, Dostlar, Oyun Atölyesi, Moda Sahne gibi topluluklar, ya Gezi olaylarını destekledikleri ya da vergi borçları olduğu gerekçesiyle gündem dışı kalırken, tanımadığımız 168 topluluğun hangi başarılı etkinliklerle devlet desteğine değer bulunduğu anlaşılamadı. Sanatçıların eleştirileri yoğunlaşarak sürdü.

SANATÇI SLOGAN ATMASIN, ŞİKÂYET ETMESİN, POLEMİK YAPMASIN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen günlerde, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada “beklediğimiz sanatçının” “slogan” atmadan, “şikâyet” etmeden, “polemik” yapmadan işine odaklanmasını öneren sözlerinin olumsuz yankılar ve sert tepkiler yaratması bu nedenle şaşırtıcı olmadı.

Unutulmasın, tiyatro, kurulu düzenin aksaklıklarını gösteren “muhalif”, yaramaz ve hınzır bir sanattır. Siyasal erk, tiyatronun doğası gereği taşıdığı bu özelliklerden hoşlansa da hoşlanmasa da tiyatroculara sahip çıkmak zorundadır. Özel tiyatrolara özel destek vermek ve sayıları binleri aşan sanatçı ve topluluk çalışanının ekonomik sorunlarına çözüm getirmek siyasal erkin toplumsal görevidir ve şimdi her zamankinden daha öncelikli olarak gündemdedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları