16 Haziran tarihinde yayımlanan ‘Tehlike Geçmedi’ başlıklı yazıma; futbol (TFF) ve basketbol (TBF) federasyonlarının Dopingle Mücadele Kurulları’na bir zamanlar başkanlık yapmış, halen TBF Sağlık Kurulu’nda görevli bir büyüğümün kaleminden cevap yazılmış. ‘WADA Gerçekleri’ başlıklı yazıda; WADA’nın kuruluşu anlatılmış, ülkemizdeki yapılanmaya ilişkin bilgiler verilmiş. Her iki federasyonun dopingle mücadele konusunda yaptığı çalışmalar övülmüş. Kurullarının UEFA, FIFA ve FIBA kurallarına bağlı oldukları belirtilmiş. Düzgün ve sorunsuz yürüyen sistemin diğer federasyonları da kapsayacak şekilde genişletilmesi tavsiye edilmiş.

Ancak nedense, Türkiye Dopingle Mücadele Talimatı’nın TFF ve TBF tarafından onaylanmamış olması nedeniyle WADA’nın Türkiye’yi tam dört kez uyardığı, en son uyarının 10 gün önce geldiği ve duyulan sıkıntının açıkça ifade edildiği bilgisine yer verilmemiş. Yerine, “... bazı uygulamaların yapılmaması durumunda Türk spor kuruluşlarının başına felaketler gelebileceğini ileri sürmektedirler” denmiş.

Ayrıca, TFF ve TBF Dopingle Mücadele Kurulları’nın WADA tarafından tanınmadığı belirtilmemiş. Aksine, kurulların yaptıkları anlatılıp övülmüş. Bilgiler, 0.1 gibi hesaplanmamış oranlarla desteklenmiş. “... işlerin, altına imza koyduğumuz WADA sözleşmesine göre düzgün ve sorunsuz yürütüldüğü...” gibi muğlak bir ifadeyle gerçek saptırılmış.

TFF ile TBF’nin, üyesi oldukları uluslararası federasyonların kurallarına bağlı oldukları; dolayısıyla, bu kuruluşların WADA ile imzaladıkları sözleşmeler gereği WADA kurallarına da uymak zorunda oldukları basit gerçeği dikkate alınmamış. Onun yerine, “Unutulmamalıdır ki WADA, FIFA, UEFA, FIBA vb uluslararası kuruluşlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden büyük ve üzerinde olan kuruluşlar değildir” hamaseti yapılmış.

Yazıya ismini koyan muhterem hocamın düştüğü durum üzüyor insanı. Keşke, dopingle mücadelenin TMOK çatısı altında yapılması gerektiğini önerdiğini; hatta kurulacak yapıya başkan olma hevesini dönemin yetkililerine hissettirdiğini yazabilseydi. Davet edildiği, Dopingle Mücadele Komisyonu’nun Danışma Kurulu’na icabet etmeme nedenini de açıklayabilseydi yazısında. Ayrıca TBMM’de bekleyen Dopingle Mücadele Kurumu yasasına karşı olduğunu ekleyebilseydi; mertçe.

En önemlisi keşke, “...değerli spor adamı ve başarılı sayın başkanı...” diye yazmasaydı camianın pek sevilen (!) yöneticisi için. Yazıyı kimin yazdırdığı çıkmış ortaya. Olmamış, yakışmamış hocama. Kurullarında görev aldığı, emrinde çalıştığı başkanı isteyince karıştırmış doğruyla yanlışı. Hal böyle olunca da ısmarlama yazıya koyduğu “Eşlerinin dostlarının etkisi altında kalıp onların hırslarını ortaya koyacak satırlar sıralamalarını doğru bulmuyorum” cümlesi komik olmuş.

70’li yılların başından bu yana spor yazıları yazdığını, bilimsel anlayış içinde yetişip, yaşayan üniversite mensubu olarak spor yazarlarının gerçeklere dayanan ve hukuki temeli olan yazılar yazmalarının doğru olacağına inandığını belirtip, yazıda tam tersini yapması da yakışmamış hocamın akademik kimliğine.

Anlaşılıyor ki Türkiye’nin “Dopingle Mücadele Kurallarına Uyumlu Olan Ülkeler” listesinden çıkarılmasını önlemek amacıyla çaba harcandığını hocam da kavrayamamış. Tıpkı TFF ve TBF Başkanları gibi. Umarız ısrarla sürdürdükleri inatları iş açmaz başımıza.

\n\n