Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Silivri Karanlığından Umut Fışkırdı

18 Aralık 2012 Salı

O iç karartıcı ve tarihe arka kapısından giren Silivri duruşma salonunun kapısındaki polis ve tel örgü barikatına dayandığımızda saat sabahın 7siydi. 05.00te uyanıp bir şeyler atıştırdıktan sonra yola koyulup gelmiştik. Yanımda asistanlarım Öykü, Serdar ve Ayşegül ile Sanatçılar Girişimi koordinatörlerinden Canan Sezenler vardı. Ataol Behramoğlu bizden bir süre sonra gelip içeri girmeyi başaracak, sevgili Tarık Akan, Mehmet Aksoy ve Rutkay Aziz dışarıda kalıp destek ve dayanışmaya oradan devam edecekti.13 Aralık, ne yazık ki her zaman ağır bir göndermeyle hatırlanacak olan Silivri kentinin Zulümhanesinin tarihinde farklı bir gün oldu. 4 yıldır neredeyse her gün tekrarladığımızSilivride yüz bin kişilik miting yapılması lazım sözleri nihayet yaşama geçebildi. Sonuçta belki 25, belki 50... Hatta belki 100 bin kişi geldi! Sonuçta yollar geç de olsa bloke edildi, yine barikatlar kuruldu, yine jandarmasından hâkimine, polisinden savcısına, kimi yetkililer belirli ölçülerde oraya gelen demokrat insanları sıkıntıya sokmak için ellerinden geleni yaptılar. Zar zor, ezilme tehlikeleri yaşayarak alındığımız duruşma salonuna arkadaşlarımızın girişleri, sanki heyecanla beklenen bir futbol takımının sahaya çıkışı gibiydi. Balbay, Özkan, Haberal, Başbuğ, Yalçın Küçük, Erkan Göksel, Turan Özlü, Mehmet Perinçek, Sevgi Erenerol ve onlarca başka isim, kararlılıkla salona intikal edip halkı ve gazetecileri selamlayarak yıllara yayılmış dev sıkıntılarına rağmen gülümsemeyle bu güne adım attılar. Dışarıda on binlerin attığı Geliyor, geliyor, çılgın Türkler geliyor/Silivri duvarı yıkılacak/Silivriden çıkanlar iktidar olacak/Ölmek var, dönmek yok!sloganlarını duyamamalarına rağmen, kendileriyle beraber nefes alındığını öğrendiklerinde umut ve gözyaşlarını içlerine akıttılar. Onlarla uzaktan kucaklaşmak, bağıra çağıra sohbet edebilmek artık refleksten yapabildiğim şeyler. Cezalı veya rahatsız oldukları için katılamayan Perinçek, Hilmioğlu, Ersöz, Veli Küçük gibi isimler dışında herkes oradaydı. Tutuksuz yargılanan Alemdaroğlu, Mütercimler, Mehmet Ali Çelebi, Vural Vural, İbrahim Benli gibi sanıklar da hemen önümüzdeydi.Silivri Mahkemeleri,hukuk kavramının tüm mantığını, etik değerlerini ve evrensel saygı normlarını tersyüz eden utanılası uygulamalarıyla acı bir şekilde tarihe kaydoldu. Siz, vekillerin sanıkların yanına oturtulmadığı bir mahkeme düzenini filmlerde bile hiç gördünüz mü? Peki, müvekkiliyle bir belge alışverişini mübaşir kullanmadan ilk elden yapamayan bir avukat-sanık ilişkisi duydunuz mu? Seri katillere bile reva görülmeyen bu uygulamaların mucitleri övünebilirler! İşte bu mahkeme, bu sefer de henüz avukatların ellerinde olmayan bir yeni iddianame üstünden, hem de avukatlara usul hakkında bile söz vermeden okuma dayatmaya kalkışınca, doğal olarak salon disiplini bozuldu ve tepkiler yağmaya başladı. Fırsattan istifade hâkim izleyici boşaltma kararını uyguladı. Bu arada ısrarla, davaya gecikmeli de olsa silah-cinayet vs. gibi iddialar da ekleme çabalarının oldubittiyle salonda okunmasına karşı CHP vekili Süheyl Batum ayağa kalkarak Böyle hukuk mu olur? diye sert tepki verdi. Mahmut Tanal, Muharrem İnce ve bir ara jandarma itiş kakışına maruz kalan Namık Havuçcan, CHPnin o gün duruşmaya gelen 32 vekili arasındaydı.Sanıkların slogan ve tepkilerinden:Bu dava artık Leipzig davasının aynısıdır. Bir devleti ele geçirme davasıdır. / Burada hukuk alfabesinin abecesi uygulanmıyor, kimse konuşturulmuyor, dinlenmiyor. / Adaletin kıyameti kopmuştur. / Mustafa Kemalin askerlerini kimse yenemez!\n

\n

Davayla ilgili durumu şöyle izah edeyim: Bir davada 3-4 tane akıl almaz falso olsa, onları topluma izah eder, işin altından kalkarsınız. Ama içinde 2 bin 452 tane mantıksız delil, havada kalan gizli tanık bindirmesi, teknolojik absürd çelişki taşıyan iddialar olduğu zaman, bu düzeltmeleri yapmaya neresinden başlayacağınızı bilemezsiniz ve olay çamur ırmağına döner. Hiçbir açıdan somut bulgulara ulaşamayan davaya silah ekleme çabasını endirekt besleyen hareketlenmeler arasında Muhsin Yazıcıoğlundan Turgut Özala, Adnan Kahveciden Bülent Arınça, ortalığa yayılmaya çalışılan suikast arayışlarının ana nedeni de herhalde sağır sultanın bile artık anladığı gibi, beyhude çabalarla Ergenekon canavarına kanlı vampir dişi arayışından başka bir şey değil!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kâbus gibi bir kasım... 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları