Venedik Bienali: Nil Yalter. Marco Polo, Gülsün, 9başlı Ejderha vs…

Venedik Bienali: Nil Yalter. Marco Polo, Gülsün, 9başlı Ejderha vs…

25.04.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Venedik Bienali için eşim Sibel’le İtalya’daydım. Venedik Bienali 1895’ten beri sanatın dünyadaki en büyük buluşma yeri. Bu organizasyon ilk olarak Kral Umberto ve Kraliçe Margherita’nın 25. gümüş yıllarını kutlamak üzere organize edildi. 1907’den itibaren, yavaş yavaş farklı ülkelerin kendi pavyonlarıyla fuarda yer almalarıyla birlikte, global bir arenada, ulusal temsiliyet kavramı şekillenmeye başlamış. 1930’da organizasyonun kontrolü Venedik Meclisi’nden faşist ulusal hükümete geçmiş ve sırayla diğer sanat dalları eklenmiş. İkinci Dünya Savaşı’nın kitlesel katliamlarının ardından 1948’den itibaren -Avrupa ülkeleri başta olmak üzere- birçok devlet, dünyaya hakim olan karanlığın sanat diyaloglarıyla iyileşebileceğini, doğru iletişimin doğru hatlar üzerinden kurulabileceğini düşünmeye başladılar. Bienal, o tarihten itibaren yeni çehresine kavuştu. Yine o yıllarda UNESCO’nun başlattığı International Association of Arts’ın (IAA) da hedefi aynı doğrultudaydı ve kurucuları arasında Magritte, Braque, Giacometti, Marie Laurencin, Miro gibi dünyanın en önemli sanatçıları vardı. 2015-2023 arasında bu örgütün dünya başkanlığını yaparken de yine sanat üzerinden barış ve evrensel diyalog adına dünyaya kabul ettirdiğimiz Dünya Sanat Günü, 2012’den beri kutlanıyor ve artık UNESCO’nun resmi günlerinden biri.

Bugünün dünyası, maalesef bütün bu çabalara rağmen İkinci Dünya Savaşı’nın basit ve utanç verici tekrarlarından ibaret... İster 20 yıl önce Irak’a saldıran ABD ister Ukrayna’yı hedef alan Rusya veya Filistin’i hedef alan İsrail… Bugünün savaş başlatan aktörlerinin 85 yıl öncesinin katliamcı faşist liderlerinden çok farkları var mı? 

Venedik’te iki yılda bir tekrarlanan bu büyük sanat festivalinin bu yıl ana sergi küratörü Adriano Pedrosa, serginin adı ise “Foreigners Everywhere” idi. “Yabancılar Her Yerde” ifadesi aslında yeni umutlarla dünyaya açılan, gezen, iltica veya göç edenlerin yöneldikleri yeni coğrafyada kendi köklerinden kodları da yanlarında taşıyor olmalarının bir tezahürü. Sonuçta bu dev sergilerde marjinalleştirilmiş, baskı altına alınmış, öncelikli olarak egemen coğrafyaların “sürekli” liderliğinden bıkmış-usanmış isimler ve yapıtları daha çok öne çıktı. Yapıtların kimi 50 yıl, kimi 20-30 yıl önce üretilmişti. Yani buradaki mevzu, sanat fuarlarında görülen ve aranan “taze iş” faktöründen uzak olunmasıydı. (Birbirinden farklı, tekil olmaktan çekinmeyen, ana akım merkezlerinin ilgi alanına girememiş sayısız işin yer aldığı yüzlerce yapıttan söz ediyoruz.) 

Bu sene Venedik ve çevresindeki birçok farklı sanat mekânında bulunan sergiler arasında, ülkemiz adına en güzel şey Paris’te yaşayan Türk sanatçı Nil Yalter’in “Yaşam Boyu Başarı - Altın Aslan Ödülü”nü, Brezilya’da yaşayan İtalyan sanatçı Anna Maria Maiolino ile paylaşmasıydı. Geçen yıl Piramid Sanat ve Taksim Sanat’ın birlikte düzenlediği Yüzyıl Perspektifinden Türk Sanatı sergisinde de yer alan Yalter’in işleri ile ilk olarak bundan 40 yıl kadar önce Paris’te tanışmıştım. Böylece bu yıl Venedik Bienali’ne ilk defa katılan Yalter, bu antresini dünyanın en değerli adımına dönüştürmüş oldu! Bu çok gurur verici bir başarı! Yalter, Koreli sanatçı Nam June Paik’ten sonra videolarıyla sanat tarihinde en çok adı geçen isimlerden. Bienal’in kitapçısından da, kendisinin daha önce rastlamadığım bir çok kitabını kütüphaneme dahil etme şansına eriştim. 

Türkiye Pavyonu bu yıl sevgili Gülsün Karamustafa’nın derin ve düşündürücü eserlerine ev sahipliği yaptı. Ayrıca ana sergide Fahrelnissa Zeid ve Güneş Terkol’un yapıtlarına rastlamak da sevindiriciydi. Ayrıca Arsenale’de, Contemporary İstanbul Vakfı’nın girişimi ile açılan Japon-Amerikalı sanatçı Tomokazu Matsuyama’nın harika sergisi vardı: Mitolojik! Bu etkinlik, bu yıl Bienal’de gördüğüm belki en değerli 8-10 sergiden biriydi.

Bienal’in yeni başkanı Pietrangelo Buttafuoco, katalogdaki yazısında Marco Polo’nun 700. ölüm yıldönümünde, ünlü Venedikli kaşifin o dönem dünyanın dört bir yanından, birbirinden farklı etnik stillerdeki ürünlerle, pazarlarda nasıl “sergiler” açıldığını bize ilettiğini hatırlatıyor ve bu kültürün, adeta bugünkü bienaldeki “farklı ülke pavyonları” yaklaşımının bir nevi öncüsü olduğunu savunuyor.

Palazzo Ducale’de bir Marco Polo sergisi olduğunu öğrendiğimizde heyecanla programımıza dahil edip gittik; ama birçok sebepten hayal kırıklığı yaşadık. Öncelikle 700-800 öncesinin eşyalarını, izlerini, haritalarını bize taşıyan bu sergide fotoğraf ve video çekmek yasaktı! Sergi sorumlularına tepkimi bildirdim. Üstüne üstlük serginin çıkışında, müzenin kitapçısında ne sergi hakkında ne de Marco Polo’nun hayatı hakkında hiçbir İngilizce yayın olmadığını görünce, mekândan ayrılır ayrılmaz Twitter’dan İtalya Kültür Bakanı ve Başbakanına ağır eleştirel bir ileti yazdım. Yanıt verirler mi? Onların sorunu!  

Bienal’e paralel olarak dahil olduğunuz bir serginiz varsa, düşündüğünüzden çok daha az gezecek zaman kalıyor. Şerife Bilgili Ercantürk, Denizhan Özer ve ben, 9 Dragon Heads grubunun Nomadic Party - Passport başlıklı sergisine katıldık. Grubun kurucusu Koreli Park Byoung ile 25 yılı aşkın bir süredir birkaç yılda bir beraber sergiler açıyoruz. Bu makalenin başına dönersek, konumuz büyük ölçüde süregelen yeni savaşlar ve onları yönlendiren Putin ve Netanyahu gibi diktatörlerin dünyaya ve insanlığa olan maliyetiydi. Savaşların bedelini en çok her şeylerini kaybeden çocukların ödediğini hatırlattım, tıpkı sergiye katıldığım yapıtımın içerdiği konu gibi.

Venedik’e gelenler, orada bir hafta bile kalsalar, belki sergilerin ancak yüzde yirmisini gezebiliyorlar. Yanınıza kar kalan hamal gibi taşıdığınız kitaplar olabiliyor. Yarım asırı aşkın bir süredir hamallar gibi çoğu zaman ekstra taşıma ücreti de ödeyerek binlerce kitap almak artık alıştığım bir rutin. Venedikli efsane Casanova’nın kitaplarını da kaçırmadım! Belki Türkiye gündemlerine teslim olmadan önce, daha geniş bir bienal yazısını “kültür sayfamıza” yollama şansım olabilir. Göreceğiz!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025