Din, yaşam biçimi ve TikTok

18 Ocak 2024 Perşembe

Aydınlanmayla birlikte dinlerin insanlar üzerindeki gücünü kaybedeceği öngörülüyordu. İnsanlığın ortak aklı kazanacak ve dünyada mantığın ve bilimin sesi egemen olacaktı. Dinler zaman içinde toplumların yaşamı üzerindeki gücünü kısmen kaybetti. Ancak ortadan yok oldukları pek söylenemez. İnsanlar inanç ve iman gereksinimlerinden günümüzde var olan tüm rasyonel gerçeklere karşın vazgeçmiş değil.

Din ve mantık arasındaki zıtlık ilişkisi “modernizm”in diyalektik ilkeler eşliğinde gelişme alışkanlıklarına uygun olsa da bu iki kavramın birbirlerinin bıraktığı yaşamsal boşluklara “sızma” konusunda pek de yetkin olmadığını söylemek gerekir. Nitekim “post-modernizm”in ortaya çıkışının altında yatan nedenlerden birisi de bana sorarsanız söz konusu zıtlık üzerinden oluşan durağan ve kibirli statükoyu kırma çabası derim.

Çünkü dinler ve sonu “izm”le biten her düşünce biçimi aslında seslendiği topluluklara bir yaşam biçimi sunar (veya dayatır, karar vermek size kalmış.) Toplumsal ve bireysel anlamda insanların topluluk olarak yaşantısında bir norm veya standart arayışı neredeyse tarihin kendisi kadar eskidir ama bir zamanlar bu konuda belirleyici olan “din”in iktidarını “izm”lerle paylaşması görece yeni bir durum.

Üstelik artık her ikisinin de bir rakibi var. Hem de güçlü bir rakip. Baş etmeleri kolay değil çünkü hiçbir zaman bütüncül ve birbirine bağlı ilkeler bütünüyle takipçilerine seslenme gereği duymuyor. Sunmak istediklerini sunuyor ve “İstediğinizi seçin” diyor. Söz ettiğim güç sosyal medyadan başkası değil. Peki neden başlıkta TikTok var? Anlatayım.

Sosyal medya platformları da biraz dinlere ve ideolojilere benziyor. Kendi kullanım biçimlerine göre oluşturdukları bir yaşam biçimi var. 

Sadece farkı anlamak için kabaca bir kümeleme yapalım. X (Twitter) düşüncelerin ve fikirlerin sergilendiği, dış görünüşe pek prim verilmeyen bir alan, Instagram ise kullanıcıların “en iyi hallerini” sergiledikleri yer, peki ya TikTok?

Ülkemizde ve dünyanın genelinde Z kuşağının kullandığı, içi boş ve hiçbir işe yararı dokunmayacak, laubali ve kimi zaman da tehlikeli içeriklerin paylaşıldığı bir platform olarak bilinen TikTok’un gençler tarafından diğerlerine göre daha çok tercih edilmesinin bir nedeni var.

TikTok kullanıcılarına diğer platformlara göre kendileri gibi olarak takip edilme ve etkileşim kurma açısından çok daha fazla olanak sağlıyor. Aslında haberlerde sık sık gördüğünüz “TikTok’a içerik üretmek için az daha canlarından oluyorlardı” içerikli ana haber bülteni içeriklerinin kaynağı da buradan geliyor. Elbette amacım sosyal medya platformları arasında kıyas yapmak değil ancak bu özelliğini belirtmem gerekliydi çünkü TikTok  bu sayede kullanıcılarına sunduğu sayısız yaşam biçimi etiketini kataloglaştırabiliyor.

Bugünlerde hızla yükselen TikTok akımlarından birisi “Roma İmparatorluğu” üzerine düşünmekle ilgili ve kadın kullanıcıların erkeklere konu hakkında yaptığı kısa sınav videolarıyla gündem oluyor. Bir başka akım ise kullanıcıların doğdukları gün ayın döngü evresini bularak yaşamları üzerine oluşturdukları kehanetler ve bunu diğer kullanıcıların döngüleriyle karşılaştırmaları üzerine. Rimel ve maskara konu edinerek oluşturulan kurgu-hikaye akımı, yapay zekâ filtreleriyle müzik yapmak, TikTok’u Google yerine arama motoru olarak kullanmak ve sonuçları karşılaştırmak… Görüyorsunuz ya bir araya gelince hiçbir anlam taşımayan öneriler bütünü.

İşte kataloglaştırma da burada anlam kazanıyor. Dinlerin veya “izm”lerin bütüncül yaklaşımlarını alaşağı eden bir anlamsızlık bütünü. Ancak bu anlamsızlık “yetişkin”lere iyi gelmese de sanırım “Kızılcık Şerbeti”nde başını (yine bir TikTok akımı) “sunroof” biçiminde örten ve babasının hışmına uğrayan Mihri gibi Z kuşağının çok hoşuna gidiyor ve üstlerine binen, kendi sorumlulukları olmayan çağımız sorunlarıyla baş etmek için de başka bir çözümleri yok. Ne dersiniz, onlara kızabilir miyiz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüzeyselliğin tarihi 4 Mayıs 2024
Yurttaş ne diyor? 26 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları