Neden onlardan nefret ediyoruz?

11 Mayıs 2024 Cumartesi

İşin insanı tanımlama oranı son yüzyılda giderek artan bir ivmeyle birbirimizi konumlandırmamız açısından önemli duruma geldi. Nitekim pek çoğumuzun yeni tanıştığımız birine ilk birkaç sorusundan birisi hangi işte veya sektörde çalıştığı oluyor.

Bu durum bize artık son derece olağan gelse de iş kavramının insan üzerinde bu kadar belirleyici olması bazı soruları da akla getiriyor. Örneğin işimizde ne kadar mutlu olduğumuz gibi...

Bu soruda kafa karıştırıcı bir nokta var. Çoğu çalışan için işten tatmin olmak ile işte mutlu olmak arasında belirgin bir fark var.

İşte duyulan tatmin sarf edilen emek ve karşılığında alınan ücret ile ölçülürken mutluluk ise işi gerçekten severek yapmak ve harcanan emek ve alınan gelir arasındaki oranın getirdiği tatmin seviyesini daha az önemsemek ile ilgili.

Örneğin geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre ABD'de çalışanların yüzde 65'i işinden memnun ancak yalnızca yüzde 20'si işlerini tutku ile yapıyor.

20 yüzyılda çalışma kültürü ile öne çıkan Japonya'da ise işler pek iyi gitmiyor anlaşılan. Verilere göre ülkede çalışanların yüzde 58'i işlerinden memnun değil.

Bu tip araştırmalarda elbette Türkiye'nin durumu da merak konusu oluyor. Son iki yıla kadar olan araştırmalar ülkemiz iş memnuniyeti açısından yüzde 80'e kadar ulaşan veriler gösteriyor ancak son iki yılda ani bir ivme ile yükselen enflasyon ve ekonomik kriz ile bu verilerin değiştiğini öngörebiliriz.

Biz mutluluk ve memnuniyet arasındaki farka geri dönelim. Memnuniyet işinizi istikrarlı bir biçimde yapmanızı sağlar peki mutluluk? O da bana kalırsa tutkuyu beraberinde getirir.

2021'de Gallup'un 26 ülkede 5 bin 400 çalışanla yaptığı bir araştırma küresel ölçekte de tıpkı ABD'de olduğu gibi çalışanların yalnızca yüzde 20'sinin işini tutkuyla yaptığını ortaya koyuyordu.

Peki bizi işinizi tutku ile yapmanızı sağlayan şey nedir? Sanırım bu konuda treni kaçırmış olabilirsiniz. Çünkü bana kalırsa işlerinde en mutlu kişiler, çocukken veya ergenlik yıllarında en severek yaptığı işi yapanlar oluyor. 

Yani yetişkinliğe adım atıp üniversitede edinilen becerilerle yapılan meslekler sizi memnun etse bile pek o kadar mutlu etmiyor. 

Belki de bu yüzden sanatçılardan veya sporculardan "Hayalimdeki mesleği yapıyorum" sözünü sık sık duyarken bir ofis çalışanı veya mavi yakalıdan buna benzer sözleri pek az duyarız. 

Çünkü doğal bir yeteneğin üzerine inşa edilen kariyerler onu yapan kişiye çocukluktaki mutluluğu verirken aynı zamanda yaşamın kurmasını da sağlar.

Açıkçası işinizi tutku ile yapmadan da kendinize mutluluk dolu bir yaşam kurabilirsiniz. Sonuçta işin tanımı, sizden yerine getirmemiz gereken sorumlulukları yerine getirmeniz ve karşılığında elde edeceğiniz gelir ile ilgilidir.

Sorumluluklarınızı yerine getirdiğimiz sürece şirketinizin insan kaynakları bölümünün tutku-ölçer testinden geçmeniz beklenemez.

Ancak bu tutku eksikliği bazı mesleklere karşı genel bir öfke yaratıyor da olabilir.

Bir müzisyene hayran olabiliriz, bir oyuncuyu sevebiliriz ama onların yaptıklarını, "Ben de yaparım ne var" öykünmesi ile pek az eleştiririz.

Geçmişte bu öykünmeden en çok nasibini alanlar başta futbolcular olmak üzere profesyonel sporculardı. 

Yaptıkları hatalar "Ben olsam yapardım" serzenişleri ile eleştirilirdi. Şimdi sıra influencer'lar başta olmak üzere sosyal medyadan para kazananlarda.

"Ne var bunda 15-20 dakika makyaj yaparken bir şeyler konuşuyorsun ve dünyalar kadar para kazanıyorsun."

"Senin nasıl bir akademik kariyerin var ki böyle bir içerik hazırlayabiliyorsun ve binlerce insan seni izliyor?"

Sosyal medyada influencer ve Youtuber olarak bilinen meslek topluluklarına karşı en çok dillendirilen eleştirilerden iki örnek verdim size.

20 yüzyılın iş tanımları ile oldukça haklı itirazlar. Ancak bir de bunu Z kuşağına söyleyin. 

Araştırmalar, Z kuşağının yüzde 57'sinin varolan işlerini influencer kariyeri için değiştirmekten mutlu olacaklarını gösteriyor.

Bu veri aynı zamanda önceki kuşaklar için risk anlamı taşıyan iş ve meslek değişiminin günümüzde ne kadar önemsizleştiğini de ortaya koyuyor.

Küçükken en sevdiği şey makyaj yapmak olan kız ve en çok yeni yerleri gezmekten hoşlanan o hiperaktif çocuk yeni makyaj ve gezi vlog'larını Instagram ve YouTube'a yükledi bile. 

Bize kalan izlemek mi, ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve etkileşim 31 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları