Gülengül Altınsay

Düdük oyunu

26 Ekim 2017 Perşembe

Bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisi bir de Beşiktaş-Başakşehir maçı izledik. Ve günlerdir yine futbolu değil hakemleri tartışıyoruz.
Fakat ne yazık ki bu iki maçın da yorumunu yapan yöneticisi, teknik adamı, medya mensubu tek tek pozisyonları tartışmanın ötesine geçemedi. 90 dakikada sahada oynanan oyun üzerinde hakemlerin yıkıcı etkisini hep es geçtiler.
Profesyonelleştiriyoruz diye hakemlere çok yüksek paralar veriyorsunuz ama onları yukarıya daha da bağımlı hale getiriyorsunuz böylece. Bağımsızlık yok, özgürlük yok. Onlar da sahada olup bitene bakacaklarına, paralarını verenlere, görev verenlere dikiyorlar gözlerini… Onların gözünden düşmemek için futbolu katlediyorlar.
Bunun başka bir açıklaması yok.
Hakemlerin bu kadar basiretsiz, bu kadar futboldan uzak, bu kadar futbol oynamaya çalışanın karşısında, bu kadar emeğe ve alın terine karşı, bu kadar taraflı tutumlarını nasıl açıklayabiliriz ki.

Saat değil kart
İşte gördük pazartesi akşamı Vodafone Park’ta Mete Kalkavan’ı. Yerlerde yatarak zaman çalan, bir tacı yarım dakika harcamadan atmayan Başakşehirli futbolculara, hele hele her topu eline aldığında sallanma rekoru kıran kaleci Volkan Babacan’a bir tek kart gösteremedi kendisi. Bir iki sefer saatini gösterdi sadece. Eğer hem zaman çalarak hem de rakip oyuncuları bu şekilde sinirlendirerek futbolu çirkinleştiren oyunculara baştan kart gösterseydi doğru dürüst maç izleme şansımız da olurdu.
Tam tersine Kalkavan bir de dakikalar süren tartışmalara girdi futbolcularla, bir metre öteden kullanılıyor diye faulleri, taçları yeniden yeniden attırarak o da maçtan zaman çaldı. Kartlarını futboldan çalanlara değil zaten kuramadığı otoritesi için bol bol kullandı.
En iyi hakemimiz Cüneyt Çakır da sahaya sanki bu derbi beraberlikle sonuçlansın diye gelmiş gibiydi. Gördüklerini çalmadı. Ne kırmızı kartlar verildi ne de penaltılar. Ne şiş ne kebap yansın istedi belli ki. Ama aynı Cüneyt Çakır Avrupa maçlarında tamamiyle farklı. Bunun nedeni de bizim futbol ortamımız. Çakır buradaki gibi davransa orada görev alamaz. Oradaki gibi davransa burada görev alamaz.
Sonuçta futbol sezgisi olmayanlar trafik polisi gibi düdük çalarak ama tehlikeli yerlerdeki kararları es geçerek varlıklarını koruyor. Futbol sezgisi olanlar da zamanla onlara benziyor.
Böyle bir ortamdan ne doğru dürüst hakem çıkar ne de futbolcu.
Burada en büyük sorumluluk ise futbolu yönetenlerde, futbolu TV’lerde, gazetelerde yorumlayıp insanları yönlendirenlerde.

Sportmenlik nerede?
Futbolcuların sportmenliğe uymayan hareketlerine gelince; mesela dakikalarca yerde kıvranıp oyunu kesmeye çalışmalar sonra çakı gibi oyuna girmeler falan, bunlar adaletli bir hakem olsa oyunu okuyan bir hakem olsa zaten ortadan kalkar. Atın sahibine göre kişnemesi gibi.
Abdullah Avcı’nın “Top oyunda 61 dakika kaldı, iyi oyun oldu” demesi de anti-futbolu gizleme çabasından başka bir şey değil bence.
Bakın geçen pazar günü Tottenham-Liverpool maçını izledik. Olağanüstü presli bir saniye durmayan bir maçtı bu. Tottenham, 4-1 kazandığı maçta 75. dakikaya kadar sıfır faulle oynadı. Sonrasında sadece iki faul yaptı. Yani koca maçı iki faulle bitirdi.
“Orası farklı bir dünya” diyeceksiniz. Doğru. Onun için artık o dünyada hiç yer alamıyoruz. Alanı da -Beşiktaş’ı mesela- cezalandırıyoruz.
Futbola da “ayak oyunu” ya da “düdük oyunu” densin tam olsun o zaman.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024
Beklenen sonuç 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları