Gülengül Altınsay

Orta üçlü şart

16 Şubat 2017 Perşembe

Pazartesi akşamı Bournemouth-Manchester City maçını izledim. Küçücük bir şehrin takımının nasıl da büyük bir takıma karşı açık futboldan hiç ödün vermeden onurla mücadele ettiğini de.
İnsan takımlarla sempati bağları kurabilirse oyun sanki daha bir heyecan kazanıyor. Sadece bir süre yaşadığım İngiltere’de değil dünyada da çeşitli nedenlerle sempati duyduğum takımlarım var.
Birinin renklerini, birinin tarihini, birinin futbol anlayışını, birinin altyapı çalışmalarını, birinin taraftar yapısını, birinin aynı şehirde daha nüfuslu olan takıma karşı direnişini beğenebiliyorum. Ama böyle bir yaklaşımı mesela bir İngiliz futbolsevere açıklamak inanılmaz zor; “Ben Fulham’ı renkleri için, Arsenal’ı semtimin takımı olduğu için, Tottenham’ı çocukluğumda sempatik bulduğum için, Liverpool’u taraftarını takdir ettiğim için destekliyorum” filan dediğimde karşımdakinin gözleri giderek açılıyor adeta dehşete düşüyor. Hele hem Arsenal’ı hem de Tottenham’ı sevmek ne demek bir Londra’lı için. Hem Galatasaray’ı hem de Fenerbahçe’yi aynı derecede sevmek gibi bir şey bu.
Neyse; bir şekilde sevdiğim Bournemouth da şimdi genç teknik direktörleri önderliğinde pozitif futbol oynamaya çalışıyor. City karşısında da öyle hiç bizim yorumcuların ifadesiyle hadlerini(!) bilerek filan oynamadılar. Tamam yenildiler ama sürekli atağı düşünerek ortaya seyri güzel bir futbol çıkardılar.

Koskoca Fenerbahçe
Buna karşın bizde anti futbol övgüler sürüyor. Haddini bilerek oynamalar, oyunu tutmalar, rakibe kırmızı kart göstertenlere, hakemi aldatanlara “profesyonellikleri” nedeniyle övgüler… Daha neler neler…
Türkiye’ye gelen yabancılar da iki günde araziye uyuyor nedense. Baksanıza koskoca Fenerbahçe’nin antrenörü Advocaat bile Kayseri maçının ardından oyuncularını ilerde bastıkları için eleştiriyor. Oysa ki geriye yaslanıp fırsat beklemeleri gerekiyormuş.
Böyle bir futbol anlayışı her şeyden önce Fenerbahçe’nin ruhuna uymaz. Advocaat’ın Fenerbahçe’ye Kayseri karşısında anti futbol rol biçmesi kendisinin çağdaş futboldan kopması bir yana Fenerbahçe’yi ve taraftarını hiç anlamadığını da gösterir.
Sonra da “Beşiktaş’ın dünyada çok dostları var” gibi laflarla hedef şaşırtmaya çalışıyor. Üstelik bir gün önce Beşiktaş Karabük’te ofsayttan gol yemiş, bir penaltısı verilmemiş ve üç puan bırakmışken.

Takımın boyu
Beşiktaş geçtiğimiz sezonun akışkan pozitif futbolunu bu sezon sürdüremiyor ne yazık ki. Ligdeki iyi pozisyonu zaaflarının üstünü örtmemeli. İşte son Karabük maçı; ikili orta alan etkisiz, takımın boyu uzun, paslı akışkan futbol yok ve her şey Quaresma’nın kaleci çalıştıran şişirme toplarına bırakılmış.
Bir kere Beşiktaş’ın ivedilikle 4-3-3 dizilişine geçmesi; orta alanı Atiba-Oğuzhan- Tolgay üçlüsüyle güçlendirmesi gerek. Geçen yılki Sosa’lı üçlü orta saha formülü yani… İlerde kimi oynatıyorsan oynat. Çünkü 4-2-3-1 dizilişiyle hem takımın boyu uzuyor, hem de orta alan zayıf kalıyor. Geriye yaslanan takımlara karşı değil ama Karabük gibi ileride basan takımlar karşısında 4-6 şeklinde ortadan bölünüyor, mecburen şişirme toplara yöneliyor.
Umarım bu akşam Kartal İsrail’de zaaflarını değil meziyetlerini ortaya çıkarır. Ve yüzümüzü güldürür. Ama her şeyin başı pozitif futbol…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Beklenen sonuç 28 Nisan 2024
Ha hakem ha referee 25 Nisan 2024
Kim çürümüş? 18 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları