Avrupa Ne Kadar Savunuyor

26 Mart 2018 Pazartesi

Türkiye ile Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği arasında bir dizi sorun var. Türkiye’nin kurucu üyeler arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin Parlamenterler Meclisi, bilindiği gibi Nisan 2017’de Türkiye’yi siyasi denetime almış, bir takvim çerçevesinde özellikle insan hakları konusundaki Konsey ilkelerinin yerine getirilmesini istemişti. Bu takvimin işleyip işlemediği, işliyorsa hangi aşamada olduğu konusunda net bilgiler yok. Öte yandan AB ile ilişkilerde de soğukluk ve gerginlik hâlâ etkisini sürdürüyor. Türkiye’nin Suriyeli göçmenler için beklediği mali destek ağır aksak giderken, vize serbestisi konularındaki istekler masada bekliyor. AB’nin Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu’nun AB hukuku çerçevesine uygun hale getirilmesi talebi söz verilmesine karşın hâlâ çözülebilmiş değil. AB, Türkiye’den gazetecilerin tutuklu yargılanmamasını, basın özgürlüğünün korunmasını, gazetecilik faaliyetlerinin terör suçu olarak tanımlanmamasını istiyor.
Bir grup Avrupa Parlamentosu üyesi de bu amaçla Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ve AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’e bir açık mektup gönderdi. Avrupa Parlamentosu’ndan 75 vekilinin imzası bulunan mektupta, Türkiye’de insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün kötüye gitmesinden duyulan kaygılar aktarıldı. Mektupta Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmesine karşın, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın hâlâ hapiste tutulduğuna işaret edildi. Osman Kavala, Taner Kılıç; AYM ve AİHM kararlarına rağmen tutukluluğu devam ettirilen gazeteci Mehmet Altan, ev hapsi koşulu ile serbest bırakılan Şahin Alpay’ın yanı sıra tutuklu gazeteci Zehra Doğan ve yeniden hapse girme riski altında yaşayan İnan Kızılkaya’nın durumuna da dikkat çekildi.
Arkadaşımız Duygu Güvenç’in haberine göre, 17 Nisan’da da artık “İlerleme Raporu” ifadesinin kullanılmadığı bir ülke raporu yayımlanacak. Haziran ayında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu aday ülkelerin durumu AB liderleri tarafından ele alınacak. Liderler zirvesinde yapılacak açıklamada başta Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişiklik beklentileri olmak üzere Türkiye’de ifade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesine yönelik beklentilerin vurgulanması bekleniyor.
AB ile ilişkilerde insan hakları, basının durumu ile ilgili söylemlerin ciddiyeti konusunda Türkiye’de haklı kuşkular var. Bugüne kadar alınan mesafe, bu konuların ekonomik, ticari konuların bir tür paravanı olduğu kanısını güçlendiriyor. AB’nin ekonomik çıkarları, insan haklarının ve basın özgürlüğü konusundaki haklı beklentilerin, evrensel ilkelerin karşısına koyması ve bu özgürlükler konusunun Türkiye tarafından “dostlar alışverişte görsün” üslubunda geçiştirilmesi, iki taraf arasında “de facto” bir “anlaşma” kuşkusunun haklı olabileceğini düşündürüyor. Türkiye’de insan hakları savunucuları uluslararası sivil toplum kuruluşlarının çabalarının AB Türkiye pazarlıklarından daha değerli olduğu kanısındalar.

Şu Kalifornium
19 Mart Pazar günü Hürriyet gazetesinin internet sayfasında “Ankara’da Californium yakalandı” diye bir haber gözüme çarptı. Haber o denli saçma idi ki meslektaşlarım ve arkadaşlarıma şu iletiyi yolladım: Kalifornium 98Cf251 çok miktarda nötron salarak bozulur. 1 mikrogramı dakikada 139 milyon nötron çıkarır. (...) Yani bu maddenin yanında 1 dakika duran biri bir nükleer reaktörün koru yanında durmuş gibi olur. (...) Yani eğer gazete haberindeki resim Cf ise fotografçının çok kısa ömrü kalmış demektir. Hele hele arabada bulunan kaçakçıların ise cenaze namazları için hemen saf tutmak gerekir. Bir de fiyat sorunu var. 1 mikrogram Cf 27 dolardan satılmaktadır. 1441 kg ne eder, hesaplayın.
Ertesi gün Hürriyet’te haberin saçma olduğu yayımlandı. 20 Mart 2018 tarihli Cumhuriyet’in 12. sayfasında bu saçma haber yinelendi. Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölümü, TAEK ve daha birçok konu ile bilgili kaynak varken Cumhuriyet nasıl böyle atlar? Acaba bu gazetenin nükleer fobisinden mi ileri geliyor? Osman Kemal Kadiroğlu
Okur Temsilcisi’nin notu: Çok haklısınız. Araştırılmadan gazeteye böyle bir haberin konulması önemli bir hata olmuş. Haberi yazan ve sayfaya yerleştiren arkadaşları bu bence de vahim yanlış konusunda daha geniş iletinizi ulaştırarak bilgilendirdim. Bu arada “Cumhuriyet gazetesinin nükleer fobisinden mi ileri geliyor” sorunuza arkadaşlar, böyle bir fobileri olmadığını, ancak nükleer enerjinin riskleri, zararları, atıklarının yok edilmezliği ya da zor yok edilirliği konusunda “fobi” değil ama bilgi sahibi olduklarını belirttiler. Bu konuda farklı ama içtenlikli görüşlerin bulunduğunu ama bir nükleer enerji lobisinin etkin olduğunu da vurguladılar.

Hangi yazılış doğru
Topluma mal olmuş yazılı basın kuruluşlarında, basit gibi gözükür ama kelimeleri doğru kullanmamadan dolayı yapılan hatalar, biz okuyucuları rahatsız ediyor. Çok sık karşılaştığımız “ESKİ” kelimesinin yanlış kullanılması gibi… Örneğin, “ESKİ FRANSA CUMHURBAŞKANI-doğrusu Fransa ESKİ cumhurbaşkanı….. ESKİ 55. Pİ- YADE TUGAY KOMUTANI-doğrusu 55. Piyade ESKİ tugay komutanı… vb.” Eski Fransa derseniz, yeni Fransa’nın yerini bize izah etmeniz gerek… lütfen bu imla kurallarına azami dikkat gösterilsin…. Fikret S.Yılmaz
Okur Temsilcisi’nin notu: Bu konu burada daha önce de ele alındı. Kısaca yinelersek, tamlama “Fransa Cumhurbaşkanı” şeklindedir. Yani “eski” ya da “yeni” olan “Cumhurbaşkanı” değil, Fransa Cumhurbaşkanı”dır. Kısaca kural, tamlayanla tamlananın arasına hiçbir sözcüğün girmeyeceği şeklindedir. Örneğin; “çalışma masası”, belirtisiz ad tamlamasıdır; “çalışma eski masası” diyemezsiniz, “eski çalışma masası” demelisiniz. Bir örnek daha verelim: “eski Yargıtay Başkanı” yerine, “Yargıtay eski Başkanı” diye yazarsanız bu yanlış olur. Selamlar saygılar.

Haberi atladınız
“40 yıldır kesintisiz” olarak satın aldığım Cumhuriyet gazetesini kınıyorum. Şeker fabrikalarının satılmasına karşı dün Kastamonu’da 3 siyasi parti ortak girişimi ve 10 CHP milletvekilinin katılımıyla yapılan yürüyüş ve basın açıklamasını nasıl es geçersiniz?
Haber değeri mi yoktu, izletecek il ya da bölge temsilciniz mi yoktu, abonesi olduğunuz haber ajanslarının hiçbirisi mi geçmedi; hiç imkânınız yoksa gelen CHP heyetinden veya il başkanlığından da bir iki kare fotoğraf ve üç beş satırlık bilgi alamaz mıydınız, tüm ülkede “ŞEKER VATANDIR” diyerek yürütülen kampanyanın Kastamonu ayağını; üç siyasi partinin il başkanlığının ortak yürütmesinin önemini ve anlamını niçin göremediniz...
Bir cevabınız elbette vardır, ama zevahiri kurtarır mı bilemiyorum.”

Yunus Türkölmez Okur Temsilcisi’nin notu: Şeker fabrikalarının kapatılmasına karşı gazetenin geniş yayın yaptığını biliyorum. Bu arada sizin örneğinizde olduğu gibi eksiklikler, iletişim kopuklukları da zaman zaman olabiliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları