Mithat Melen

Hakeme Gitmek

01 Haziran 2013 Cumartesi

Telefon çalıyor. Telefona cevap veren Christine Lagarde, karşısında Alman Şansölyesi Angela Merkel’i buluyor. “Tebrik ederim Christine. IMF’nin başına sen geçiyorsun.” Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde önce şaşırıyor. Fakat sonra toparlanıyor; teşekkür ediyor.

Bir yerde de artık Fransa’dan ve politikadan uzakta kalması gerektiğini hissediyor. Çünkü maliye bakanı olur olmaz “Artık Fransızlar bisiklete daha çok binsinler. Çünkü araba kullanmak ve benzin çok pahalı oluyor” deyince başta dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy olmak üzere bütün herkesle arasını, haklı olarak, almak istediği ekonomik önlemler yüzünden bozuyor.
Ayrıca da Credit Lionaise Bankası’nın Fransız hükümetiyle arasındaki gerginliği hakem yoluyla çözme kararı aldığında ve hakem heyetinin Fransız hazinesini 403 milyon Avro’yu Credit Lionaise’in sahibi Bernard Tapie’ye ödemesine hükmettiğinde Fransız adliyesi ve sayıştayının ayağa kalkmasına yol açıyor. Bernard Tapie gibi Fransa’nın en renkli ama en sorunlu simasına bu paranın ödenmesi, haklılığı bile olsa, sayıştayın ve yüksek hâkimler kurulunun dikkatinden kaçmıyor.
Zaten siyaset kazan olmuşken, ABD’de uzun süre bulunmuş ve Baker-McKenzie gibi çok önemli bir avukatlık firmasında çalışıp sonra da onun Paris bürosunun başına geçen Lagarde, Fransa’dan bir süre ayrılmayı düşünmeye başlamıştı.
İşin aslına bakarsanız Sarkozy’nin son cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki destekçisi Bernard Tapie, Credit Lionaise işinin bir an önce çözülmesini istiyordu. Sarkozy de işin bu yönünü düşünüp çözüm bulmaya çalışıyordu. Lagarde’dan önce gelen maliye bakanlarının hiçbiri hakemlik kurumuna yanaşmamışlardı. Hatta Tapie’nin en yakın arkadaşlarından birisi olan Borloo, maliye bakanlığı sırasında sözünü bile etmemişti.
Her ne kadar Christine Lagarde, “Benim vicdanım rahat” dese, işlem yasalara uygun olsa da Fransa gibi devlet maliyesinin ağır işlediği bir ülkede uluslararası hakeme gitme yolu belki özel sektör ilişkilerinde mümkün olabilirdi. Ancak bir tarafı devlet olan bir ilişkide başta basının, arkasından da bağımsız yargının ve muhalefetin 403 milyon Avro’ya sessiz kalması düşünülemezdi.
Aradan geçen iki yılın sonunda dünyayı, Avrupa’yı anlayan; sorunlara, genelde dünyanın ekonomi ve para meselelerine çözümler üreten Christine Lagarde çok başarılı bir IMF başkanlığı yaptı. Bir de kendisinden önceki Dominique Strauss-Kahn’ın seks skandalı sonucu görevinden ayrılmak zorunda kalışı, hatta Fransız cumhurbaşkanlığını kaybetmesi ona ders olmuştu. Fransa’da sosyalistlerin iktidara gelmesi Lagarde hakkındaki eski defterlerin karıştırılmasına neden oldu. Mahkemeler harekete geçtiler ve Lagarde’ın ifadesine başvurdular.
Önemli olan bundan sonra neler olacağı. Kamu fonlarını yanlış yönlendirmekten Lagarde suçlu bulunursa 10 yıla kadar hapis cezası yemesi muhtemel. Ayrıca bu yargılama süreci içinde IMF’nin nasıl bir tavır alacağı önemli. IMF’nin başından ayrılması istenirse yapacağı çok bir şey kalmayacağı ise açık.
Burada iş yine geliyor Angela Merkel’e dayanıyor. Eğer Merkel IMF’nin başına bir Almanın geçmesini isterse o zaman Lagarde’ın işi zor. Yok, eylül ayına kadar bekleyip Almanya’daki federal seçimlerden sonraya işi bırakırsa başka bir çözüm bulunabilir. Bu arada bizim Kemal Derviş’e de tekrar bir şans doğabilir. Çünkü ABD açıkça Kemal Derviş’i bundan önce desteklemişti. Teamüle göre Dünya Bankası başkanı bir Amerikalı olurken IMF başkanlığına da Avrupalı bir kişiliğin atanması gerekiyor.
Washington’dan gelen duyumlara göre Başbakan Yardımcısı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de gönlünde IMF başkanlığı yatıyormuş. Aslında bir Türk’ün böyle bir kurumun başına geçmesi Türkiye için gerçekten gurur vesilesi olur. Ama bir Christine Lagarde’ı Fransız politikası gerçekten kurtların önüne atar mı? İkincisi ise Almanya hazır kendi saflarına çektiği bir başkan varken yeni bir başkanla çalışmayı düşünür mü?
Yaz aylarının uluslararası para piyasalarında sıcak geçeceği ama bu sıcaklığın en üst görevi kapmak veya bırakmamakla ilgili olacağı görünüyor. Hukukçular ne der bilmem. Fakat işlerin çabuklaştırılması açısından uluslararası ilişkilerde hakemlik çok kullanılan bir kurumdur. Hatta birçok anlaşmada mahkemeye gidilmeyeceği ve hakeme başvurulacağı açıkça yazılır. Türkiye gibi bankalar konusunda çok ciddi sıkıntıları olan bir ülkenin zorunlu olarak krizler sonucunda kendi yasalarını değiştirip güncelleştirmesi böyle sıkıntıları da engellemiştir.
Şimdi yine TBMM’den geçirilen torba yasayla bankalarla ilgili eski kalıntılar temizlenmeye çalışılıyor. Ne Fransa ne de Christine Lagarde, bizim gibi bankaların tasfiye edilip fona alınması konusunda tecrübeli olduğu için doğru bildiğini yaptığını sanıp ikinci kez Fransa’yı IMF’nin başından tasfiye ettirebilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktisatçı Kuşak 27 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları