Mithat Melen

Hesap Verme Kültürü

01 Ocak 2014 Çarşamba

Avrupa Topluluğu 1973 yılında altı üyeden dokuz üyeye çıkarken ben altı ay AET’nin komisyonunda staj yapıyorum. Doğduğumdan beri politikanın içindeki bir aileden gelmeme rağmen beni Avrupa demokrasileri, vicdan ve girişim hürriyeti, kuvvetler ayrılığı, yargının dokunulmazlığı, basın ve medya özgürlüğü ve her şeyden önce de politikacıların haysiyetli ve dik duruşu çok etkilemişti. Küçücük bir ülke olan Belçika’nın hükümet düşmüşken bile nasıl tıkır tıkır çalıştığını, devletin her yerde var olduğunu; polisin, politikacının değil, devletin emrinde olduğunu görmüştüm.
Biraya yüzde 2.5, kahveye yüzde 2.8 zam gelince bilinçli halkın nasıl sokaklara döküldüğünü, zaten düşmüş hükümeti protesto yerine üç gün kahve ve bira boykotu yaptığını görünce, hayretler içinde kalmıştım. Ancak dikkatimi en çok çeken de yıllarca süren genişleme müzakerelerinde ufacık bir kavga gürültü olmadığı gibi kişisel sataşmalar ve şiddetin sokakta bile yaşanmayışıydı.
Belçikalılar bugün de çokkültürlü etnik yapılı, beş-altı dil konuşan bir halk olmasına karşın hâlâ bu olaylar ve tepkilerine halk böylesine sessiz kalabilir? ABD’yi gördüm. Hatta Washington D.C’ye ilk gidişimde dönemin başkanı Jimmy Carter’la karşılaştım. ABD demokrasisi gerçekten Avrupa demokrasilerinin önünde bir yapıya sahip. Yargıcını, şerifini, muhtarını, belediye başkanını, belediye meclisi üyesini, valisini, kongresini halkın kendisi seçtiği gibi seçilenleri de seçilenlerle denetliyor.
Şimdi bana herkes, “Oralarda yolsuzluk yok mu” diye sorabilir. Mutlaka vardır. Ancak düşünün. Yüzde 4 yerine yüzde 3 faizle ev kredisi almış diye bir cumhurbaşkanını anında görevden alabiliyorlar. Hele seçim için harcadığınız paralarda bir yanlış yapın. Sizi sürüm sürüm süründürürler.
Hadi, verginizi ödemeyin bakalım! Değil başkan, allamei cihan olsanız hiç şansınız yok. Diyelim imar planlarını değiştireceksiniz. Halkın oylarını almadan bir adım atamazsınız. Çünkü size oy veren halkın isteklerine saygı göstermek zorundasınızdır. Bir küçük kasabada eskimiş kar makinelerini yenilemek için milletin önünde açık artırmayla satış ve yeni makine alımı yapılıyor. Her şey şeffaf.
Arada sırada AB İlerleme Raporları geldikçe Kopenhag kriterlerinin temel prensipleri üzerinden eleştirilere tahammül edemiyoruz. Son on beş gündür Türkiye’de olanlara bakın. Acaba hangi demokratik ülkede halk bu olaylar ve tepkilerine böylesine sessiz kalabilir?
Komşunuz Yunanistan’da bile üst üste üç dört kez seçim yapılıyor. Hiç kimse de seçim dışında çözüm aramıyor. Siz ise hükümetten on bakan değiştiriyorsunuz, sonra da güvenoyu istemiyorsunuz. Halbuki en doğru yol seçimle çözüm bulmak, seçimle gelip seçimle gitmek. Ve bazı kararları millete bırakmakta yarar var. Bir de dikkat edin, zaten kıl payı dengede giden ekonomi bir de takla atarsa değil hükümeti, rejimi bile ayakta tutmakta zorlanırsınız.
Dünya ekonomilerinin sallandığı bu dönemde Türkiye bulunduğu bu bölgede çok dikkatli olmak zorunda.
Hanımlar, beyler ve sevgili çocuklar, demokrasi mutlakiyet rejimi değildir; herkesin bir alternatifi vardır. Mutlu yıllar!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İktisatçı Kuşak 27 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları