Miyase İlknur

Siyasette poker ve pişpirik oyunları

25 Mart 2023 Cumartesi

Her seçim öncesinde “Bu seçim Türkiye tarihinin en kritik seçimi” sözü siyasi sohbetlerin değişmeyen argümanıdır. Aslında yalan da değildir. Eğer o seçimlerin Türkiye için çok kritik olduğunu görüp değişime imza atmış olsaydık bugünleri yaşamayacaktık. Ancak ülkenin “tek adam rejimi” sayesinde ülkenin geldiği duruma baktığımızda geçmiş seçimler için söylediğimiz “Bu seçim çok kritik” sözü abartılı bir saptama olarak kalıyor. 

Bu seçim kritik falan değil, ülkemiz ve milletimiz için hayat memat meselesi. Tek adam rejimiyle hem ekonomi hem demokrasi, hem dış politikada entübe olan ülkemizde liyakatsiz yöneticiler yüzünden hep birlikte ölüyoruz yahu, ölüyoruz...

Bu seçim siyasi ikbalimizi düşünecek, haklı ya da haksız eski hesaplarımızı görecek, rövanş peşinde koşacak ya da “Birilerinin felaketi bakarsın bizim selametimiz olur” fantezisiyle hareket edecek zaman değil. 

Vallahi değil, billahi değil...

Yazık edersiniz hem kendinize hem ülkeye. 

Batarsak hep birlikte batacağız. Bunun kazananı olmaz. Kaybet kaybet yerine kazan kazan formülünü çalıştırmanın zamanıdır bu seçim. 

Bu seçimde “posta koyacak, rest çekecek, meydan okuyacak” olanlar değil ülkenin selameti için özveri gösterenler siyasi tarihimizde saygıyla, şükranla anılacaktır. Üstelik göstereceğiniz özverinin bir adayın lehine değil milletin lehine olacağını kimse unutmaz. 

Her seçimin arifesinde kutuplaşma nedeniyle diller zehirli, kalemler biraz keskin olabilir. Bunu biraz yaşanılan “Yine mi aynı filmi göreceğiz” kaygısına biraz da siyasetin dışındaki isimlerin sözlerini terazide tartmadan boca etmelerine saymak gerek.

Kimse birbirine benzemek zorunda değil. Yan yana, omuz omuza yürümek için aynı dili konuşmak gerekmiyor. Sonuçta katolik nikâhı da kıyılmıyor. Aynı Kurtuluş Savaşı öncesindeki gibi ülkenin her rengini içinde barındıran bir Meclis ve bir milli mutabakat hükümetiyle ancak raydan çıkan demokrasi trenini yerine oturtabiliriz.

Ayrı durmak için yapay gerekçeleri tonla bulmak mümkün. 1980 sonrasında Ecevit, DSP’yi kurduğunda SHP’den ayrılık gerekçelerini “Biz demokratik solcuyuz onlar sosyal demokrat” ya da “SHP’de aşırı solcular var” diye eften püften gerekçeler öne sürmüştü. Sonuçta seçmen ağırlıklı olarak SHP’de toplandı. 

CHP’nin açılıp SHP ile birleşmesinden sonra liderin, tek başına politika belirlemesi ve yanlış öngörüleri yüzünden parlamento dışı kaldı. O seçim öncesinde de Ecevit, “CHP’ye acımayın, baraj altında kalırsa kalsın” diye meydanlarda bağırmıştı. CHP o seçimde baraj altında kaldı ama kalktığı yerden doğruldu yine. Çünkü CHP köklü bir parti. Bir kez tökezledi diye tarihe karışmıyor. Ama bir sonraki seçimde DSP barajın altında kaldı. O gün bugündür sadece seçimlerde pazarlık amacıyla varlığını sürdüren bir parti konumuna düşürüldü.

Siyaset uzun soluklu bir iştir. Sabreden murada erer. Siyaset mezarlığı sabırsızların kabirleriyle doludur. 

Gazozuna oyun oynamıyor kimse. Ülkenin ve milletin geleceği üzerine oyun kurmaya çalışıyor. Bu oyunda İlhan abinin (İlhan Selçuk) deyimiyle birileri pişpirik birileri de satranç oynayacak. 

Pişpirik oynayan kaybeder, satranç oynayan kazanır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aldı sazı Erdoğan 27 Nisan 2024
Kelle İsterük! 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları