Irak B-ataklığı!

19 Haziran 2014 Perşembe

Hükümet, Musul haberlerinin rehinelerle ilgili bölümüne yayın yasağı koydurdu. Bir başka deyişle, iktidarı güç durumda bırakacak haberlerin yayımlanması yasaklandı. Buna karşın, tıpkı Başbakan’ın salı günkü grup toplantısında olduğu gibi iktidarın kendi dış politikasızlığı üzerinden muhalefete saldırısı serbest, ama bölgedeki gerçeklerin topluma duyurulması yasak.
Bütün bunlar bir yana, öncelik elbette henüz nerede olduğu bile tam olarak bilinmeyen Musul Başkonsolosluğu personeliyle şoförlerimizin serbest kalmasıdır. Eğer bunlar onların özgürlüğüne katkı sağlayacak uygulamalarsa kabulümüzdür. Ancak şunu da unutmamak gerekiyor; böylesi durumlarda fısıltı gazetesinin tirajı hemen fırlar, yüz binlere hatta milyonlara çıkar.
Hele ki iletişim olanaklarının olağanüstü arttığı bir ortamda getireceğiniz yayın yasağı, fısıltı gazetesinin üretecekleri karşısında etkisiz kalabilir.

***

Başbakan’ın canını sıkan bir durum da Irak’tan “bataklık” diye söz edilmesi. Böyle bir tanım bölgeye de hakaret anlamına geliyormuş.
Tam bir demagoji...
Irak’tan bataklık diye söz ederken oradaki insanlar tarif edilmiyor ki; onların içinde bulunduğu durum özetleniyor.
Asıl yanıtı aranması gereken soru şu: Irak’ı ve genel coğrafya olarak Ortadoğu’yu kim bataklık haline getirdi?
Başbakan 12 yıldır yaptıklarına, izlediği politikalara, kurduğu ilişkilere, devletlerin içinde taraf olduğu kesimlerin bugün içinde bulunduğu duruma bakarsa bataklığın derinleşmesini ve daha tehlikeli hale gelmesini sağlayanın kim olduğunu da görecektir.
Başta vurguladığımız gibi Musul’daki rehinelerimizin, Dışişleri’nin engin buluşuyla “alıkonmuş” yurttaşlarımızın sapasağlam kurtarılması başlıca önceliktir. Ancak hükümetin böyle bir olaydan bile “başarı” çıkarma hastalığı, bölgede azıcık kaşınırsa kanayacak yaraların şişmesine neden oluyor.
Sağlıklı olmayan bilgilere göre, hem Ankara’nın Sünni eksenli politikalarına tepki gösteren hem de Sünni kökenli bir isyan hareketi olarak bilinen IŞİD’in büyümesinden ürken Bağdat’taki Maliki yönetimi Türkmenlere karşı oyun oynamaya başladı.
Irak’taki gidişin mezhep savaşına dönüşme olasılığından söz eden hükümet kendisinin bu yöndeki politikaları bıraktığına ilişkin işaret vermiyor. Bu, “mezhep savaşına dönüşürse ben de tarafımı belli ederim” anlamına gelir ki, Türkiye’nin içini de etkileyecek kadar tehlikeli olur.

***

Başbakan’ın “bataklık” tanımına ilişkin eleştirilerini dinlerken bizim de aklımıza ister istemez bundan 10 yıl önce, yani Irak işgalinin birinci yılında kaleme aldığımız kitap geldi.
O günlerde medyada baskın olan haberlere bakılırsa kitabın başlığı son derece riskliydi; Irak Bataklığında Türk-Amerikan İlişkileri...
Mart 2013’te başlayan Irak harekâtının ana hedefi Saddam adlı bir zalim diktatörü devirmek, yerine demokrasiyi getirmekti. Böylece yine o günlerde yoğun konuşulan Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) yaşama geçmesinde önemli bir ivme sağlanmış olacaktı.
Ancak gerek Irak’tan gelen haberler gerekse bölge gerçeğine ilişkin raporlar bunun kolay olmayacağını, işlerin daha kötüye gitme olasılığının yüksek olduğunu gösteriyordu.
Tablo ortada...
İktidar orası bataklık değil deyip, ataklık içine girdi...
Geldiğimiz nokta da ortada...
Yanlış hesap Bağdat’tan döndü ama, bizim iktidar Bağdat’ın yolunu da bilmiyor!
Belki sora sora bulur diyeceğiz ama, sormaya da niyeti yok...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

31 Mart başlangıcı! 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları