Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Topkapı'da 'Harem ve Mücevher'
Gül İrepoğlu’nun Topkapı’daki “Harem ve Mücevher” seminerine burnumdan ter damlayarak ucu ucuna yetiştiğimde, kendimi savaş kazanmış bir general gibi hissetim…
\nKonferansa on beş dakika kala,Tophane’de hâlâ… İstanbullulara cinnet yaşatan trafiğin ortasındaydım…
\nToplu “eza”mızın ancak Avrupa-Asya yakalarında Boğaz boyu artırılan… vapur seferleriyle hafifletilebileceğini iddia eden şoför, Tophane dolayında pes edip kontağı kapatınca, kendimi arabadan atıp bir Bağcılar tramvayına atladım. Ve hiç ummadığım bir süratle, dört durakta Gülhane’ye ulaştım. Arkeoloji Müzesi yanından kıvrıla kıvrıla Topkapı’ya çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu’ndan koşar adım geçip kendimi toplantıya attığımda konferans henüz çok yeni başlamıştı.
\nİlber Ortaylı tanıtım girizgâhını tamamlayıp mikrofonu İrepoğlu’na uzattığında… Afrika sıcağını ve trafiği unutup başka bir âleme dalmıştım…
\nGül İrepoğlu, sade harem mücevherlerini anlatmakla kalmadı. Objeleri konuşturdu…
\nKabzası som zümrütten yapılan bir hançer…
\nFiruzekâri (telkâriyi hatırlatan altın işçiliği ve firuze) kaplı bir Kuran…
\nGülabdanlar…
\nBuhardanlar…
\nKahve zarfları…
\nZülüflükler…
\nEnselikler…
\nKemerler…
\nSorguçlar…
\nTavanlardan, kubbelerden sarkan küre şeklinde askılar
\nYüzük kutuları…
\nAynalar…
\nGüç ve ihtişam simgesi mühürler…
\nDeğerli taşlarla bezenen sünnet usturaları… üzerinden; “Cariye” ve “Gölgemi Bıraktım Lale Bahçelerinde” gibi başarılı tarih romanlarının yazarı olan İrepoğlu; harem figürleri ve harem dünyasını anlattı.
\nİrepoğlu’nun söylemediklerini de zaman zaman… biz izleyiciler hayal ederek tamamladık…
\nHaremin hayal dünyası…
\nİrepoğlu’nun “çok ilgimi çeken şahsiyet” sözleriyle tanımladığı; Kösem Sultan’ın gelini Turhan Sultan’ın oğlu için yaptırdığı “zümrüt kabzalı” hançer… mesela.
\nBaşlı başına bir roman konusu olabilir…
\nSalt bu “hançer” üzerinden insan… valide sultanlar arasındaki amansız iktidar mücadelesi ve rekabeti tahayyül edebilir…
\n“Osmanlı sarayının en uzun süreli valide sultanı olmakla” nam salan… IV. Mehmet’in annesi Turhan Sultan’ın; kendisinden önceki valide sultan olan kayınvalidesi “Kösem”den aldığı intikamlar; delici bir iktidar simgesi olan bu hançerle sonuna dek düşlenebilir…
\n34 yıl valide sultanlık konumunda kalan Turhan Sultan’ın… “inci mührü” gene… haremin gelmiş geçmiş en güçlü kadınlarından birinin; icabında gücünü nasıl büyük bir zarafetle yan yana getirip harmanladığını anlatabilir…
\nHat sanatının haremdeki önemini ortaya koyan yakut ve zümrütlerle süslenmiş yazı kutuları keza, Orhan Pamuk tarzı öykülerin başlangıç noktası olabilir…
\n“Osmanlı mücevher” geleneğinden giderek “Batı mücevherciliğine” doğru kayan ve dönemler içinde değişen “mücevher buhurdanlarla”, Batılılaşma serüveni saraydaki ilk adımlarıyla anlatılabilir…
\nİrepoğlu, yazı kutularında ve buhurdanlıklardaki bu “değişimi” bize gayet somut gösterdi ve anlattı.
\nBaşlangıç dönemindeki süslemelerde; taşlar objeler üzerine şekillerine hiç müdahale edilmeksizin alabildiğine doğal biçimde yerleştiriliyor.
\nBatı’ya yakınlaşma arttıkça bu doğallığın yerini çok daha simetrik, çok daha çalışılmış; daha ölçülmüş, biçilmiş; daha “dizayn” ve daha “tasarım”, daha kültive… çalışmalar alıyor.
\nDoğu’dan Batı’ya yolculuk
\nBunu, İrepoğlu “Avrupa-Osmanlı mücevherciliğinin yaklaşım farklarıyla” açıklıyor.
\n“Osmanlı buhurdanlığı” şeklindeki tipik mücevher-eşyalar üzerindeki taş işlemeleri yerini zaman içinde giderek Avrupa tarzı elmas ve mine işçiliğine bırakıyor…
\n“Batılılaşma” çizgisindeki bu sürekli “başkalaşmayı”; ardından.. haremi gezerken de fark edebildik.
\n16. yüzyılda inşa edilen III. Murat’ın “has odası” örneğin, Osmanlı mimarlarının en yücesi, Sinan’ın imzasını taşıyor.
\nBuradaki en dikkat çekici öğe “padişahın bölünmez gücünü” simgelediği iddia edilen, cami mimarisi tarzındaki kubbe oluyor…
\nHemen az ilerde III. Ahmet’in “has odasına” geçildiğinde ise; birdenbire güçlü biçimde 18. yüzyıl “Lale Devri” etkisine giriyorsunuz.
\nKarşınıza doğa resimleri ve çiçek süslemeleri çıkıyor. Batılılaşma etkisi arttıkça, Osmanlı çinilerinin yerini Hollanda çinileri alıyor. Oryantal süsler azalırken, Avrupa tarzı tahta işçilikleri kendini gösteriyor…
\nOsmanlı İmparatorluğu’nun “ruhunu” anlamak için, Topkapı’yı böyle mimarisiyle, mücevheriyle ve kendine öz kültürüyle keşfetmek lazım.
\n“Harem seminerleri” bunun için yapılıyor. Yakında bir kitaba dönüşecek olan Prof. Gül İrepoğlu’nun sunumu; eylül ortasına dek sürecek olan seminerler dizisinin ilkiydi.
\nTekrarı 11 Eylül’ de yapılacak olan İrepoğlu seminerinin yanı sıra; Doçent Dr. Deniz Esemenli’nin 24 Temmuz ve 18 Eylül tarihlerinde vereceği “Harem Mimarisi” seminerini kaçırmayın derim…
\nEsemenli ile yıllar öncesinde, bugün bile tadını unutamadığım bir harem gezisi yapmıştım. “Topkapı”yı onunla gördükten sonra, bu gizem dolu saraya çok farklı bir bilinçle bakacağınıza emin olabilirsiniz.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama