Olaylar Ve Görüşler

Ankara Rüzgarı

30 Aralık 2015 Çarşamba

İktidarlar tehlikeli, doruk noktaları şiddet. Aymazlıkları, şiddet kullandıkça son kullanma tarihlerine davetiye çıkarmaları... İktidardan tehlikelisi, iktidara teslimiyet. Türkiye iki tehlikeyi birden mi yaşıyor?    

Bir yanda devlet gücüne sığınan, inanç körlüğünde, meydan okumadık bırakmayan, korktukça haklılığına inanan, 21. yüzyıla inatla, tarihe damgalarını vurmaya kalkışanlar... Bir yanda gün doğmadan neler doğar tesellisinde vicdanlarını uyutan, dertleştikçe kötümserliğe teslim olan, edilgenleşerek geleceği tarihin tesadüflerine terk edenler.
Şiddetle edilgenlik birbirlerini tamamlar. Totalitarizmi besler. Geçmişte böyle oldu. Yukarıda çizdiğim kötümser görüntü iktidarları aldatır. Onlara sahte güç duygusu verir. Kendilerini kandırma gafletine düşürür. Tarihte en çok otoriter rejimler sürprizlerle karşılaşmıştır. Güçlerinin sarhoşluğundan farkında olmadıkları dipten gelen dalgalarla tepetaklak olmuşlardır. Bugün, Türkiye’nin demokrasiye özlemiyle özgürlük potansiyeli, geçmiş baskı rejimi dönemlerine göre kat kat güçlü.

Dine oynamak
Saltanata karşı Cumhuriyet’in kuruluşuna doğru giden Kurtuluş Savaşı yıllarında, gerek Saray gerekse Ankara, son kertede toplumun en güçlü aidiyeti İslama seslenerek taraftar aradı. Günümüzde siyasi partilerden, tek iktidar partisi dine oynayarak taraftar toplayabiliyor.

Huzursuzluk ortamı
Cumhuriyet’in ilk vatandaşlar kuşağından annemle babam, demokrasi inançlarıyla çelişse de Ebedi Şef Atatürk’süz Türkiye düşlemeyi akıllarından geçirmezdi. Şu ya da bu nedenlerle, 12 Eylül anayasasıyla Evren’in başkanlığına evet diyenler de halkın yüzde 91 oranındaydı. Bugün, Türkiye tarihinin belki de en karizmatik lideri olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı’nın gücünü arttırma tutkusu partisinde bile huzursuzluk yaratırken, onaylamayanlar da nüfusun yüzde 70’ini aştı.

Önce demokrasi şartı
Geçmiş baskı rejimlerinde Türkiye’nin yurtdışında okuyan gençleri kendilerini vatan temsilcisi olarak görür, demokratik ilkelerinin çiğnenmesine sessiz kalırlardı. Günümüzde iktidar partisinin mensuplarının yurtiçinde üniversitelere ayak basmaları olağanüstü baskı ve güvenlik tedbirleri gerektirirken, Türkiye’ye gelmeye hazırlananların çoğu, iktidarın istediği “turizm bakanı” rolünü oynamadıkları gibi, demokrasi şiarıyla ülkelerine dönmek üzereler.

ABD’ye el uzatmak
Soğuk Savaş’ta Stalin’in Kars, Ardahan ve Boğazlar’da söz sahibi olma talebi ülkeyi yalvar yakar NATO’nun kucağına itti. Amerika’yı eleştirmek iktidar nezdinde, cami vaazlarında, vatan hainliğiyle eşdeğer tutuldu. Irak işgalinde topraklarını Meclis kararıyla ABD askerlerine açmayan iktidar, bugün dış politikasıyla batağa saplanıp kim bilir hangi gizli antlaşmalarla Amerika’ya kolunu kaptırırken partisi ve seçmenleri nezdinde inandırıcılığını yitirmekte. Kimsenin kazanmasının mümkün olmadığı iç ve dış savaşların çıkmaz sokağında desteğini kaybetmekte.

Tarihin en yalnız rejimi
27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri rejimlerini, başta ABD, NATO ülkeleriyle Batı basını destekledi. Günümüzde, sivil darbe yapmakla itham edilen iktidar, uluslararası ilişkileri ve imajı açısından müttefikleri nezdinde bile güven telkin etmeyen, Cumhuriyet tarihinin en yalnız rejimi.

Kuşaklar birleşince...
12 Mart ve 12 Eylül öncesi gençlik hareketlerinde ebeveynler çocuklarının siyasete bulaşmalarından korkardı. İktidarın toplumun nabzını tutmakta aczini göstererek şiddete başvurduğu Gezi’de, Cumhuriyet tarihinde ilk kez kuşaklar birleşti. Parti kurucuları bile vicdan ve sağduyu ile sadakat ikileminde kendilerini sınarken iktidarın gerçeklerden kopuşunu sorguladı.

Bindiği dalı kesmek
Geçmişte askeri rejimler Türkiye’de sermaye gruplarının desteğini almıştı. Günümüzde ülkenin güçlü gruplarıyla çatışan iktidar sıkıştığı köşede bindiği dalı keserken, özelleştirmelerle beslediği varlığını hızla tüketmekte.

Ankara’ya biat yok
1960’larda işçi göçüyle yurtdışına gidenler sosyalist, komünist sendikalara üye olmalarına rağmen Türkiye’de sağ partilere oy verir, devletin solculara şiddetine, “oh olsun” derlerdi. Günümüzde Türkiye diasporası Ankara’ya biat etmenin tersine, ulusal ve küresel demokrasi hareketleriyle bütünleşmekte.

Sivil siyaset
Siyasetin, parti aitliği ve seçimlerde oy vermekle sınırlı addedildiği günler geride kaldı. Günümüzde sivil toplum kuruluşları, önüne konan engellere rağmen, toplumun günlük yaşayışını ve ülkenin gidişatını izleyerek, düşünce özgürlüğünden nükleer santrallara, çocuk gelinlerden üniversite özerkliğine, Yedikule Bostanları’ndan şehir planlamasına kadar geniş bir yelpazede cesurca sorumluluk almakta.

İktidar ve medya
İktidarın medyayı kontrolü altına alıp, devlet imkânlarını da seferber ederek, Türkiye’yi meşruiyeti sorgulanan seçim ortamına zorlaması, partilerin hiyerarşik örgütlenme anlayışı yerine ülkede yatay hareketlerle ivme kazanan yeni demokrasi ve haberleşme anlayışını hızlandırdı.
Günümüz Türkiye’sinde kitlesel demokrasiyi güçlendiren emarelerin, Ankara’yı endişelendirdiği kâbuslarından ancak biz kurtarabiliriz. Nâzım Hikmet’in deyimiyle “güzel günler göreceğimize” inancım, günümüz koşullarının zorladığı siyaset psikolojisinin kaçınılmazlığı.  

GÜNDÜZ VASSAF



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları