Olaylar Ve Görüşler

Arşipel’den-Ege’den merhaba!

13 Ekim 2019 Pazar

YAZAR:HATİCE YÜCEL
Eğitimci

Toprakla suyun buluşması gibi Bodrumluyla bütünleşen Cevat Şakir boyvermiş; yazınsal, düşünsel, yaşamsal ulusal bir miras bırakmış, “Halikarnas Balıkçısı” unvanına ulaşmıştır. “Eh... Nihayet yokuşun tepesine gelmiştik. Tepedeki dönemeci dönünce ‘Şırraaak... Gürrr!’ diye Arşipel’in koyu çividisi ölçülmez açıklıklara kadar yayılıverdi. Akşamın çividisinde koyulaşan koca Arşipel varlığını bana öyle bir heybetle bildirdi. Masmavi bir gürleyişti o. Durdum, tepeden sonsuzluğu seyreder gibiydim.
Heyyt bu ne güzellik be! Gittim elbiselerimle kendimi sulara attım. Kumlara yattım, avuçlarıma yüzüme serptiğim deniz suyu değil güzellikti özgürlüktü. Kaç aydır buraya gelmeye çalışıyorum yahu! Sürgün, insanın buraya gönderilmesi değil, buradan başka yere gönderilmesidir.” Mavi Sürgün’den aldığım bu alıntıyı Halikarnas Balıkçısı’ndan başka kim yazabilirdi?

Yazıyla sürgün
1925-47 balıkçının Bodrum yılları... O yıllar yokluk yoksulluk. Bodrum, yolsuz, ışıksız, el değmemiş, küçücük bir Ege kasabası. Cevat Şakir Kabağaçlı yazdığı savaş aleytarı bir yazı yüzünden Bodruma sürgün olarak gönderilir. Toprakla suyun buluşması gibi Bodrumluyla bütünleşen Cevat Şakir boyvermiş; yazınsal, düşünsel, yaşamsal ulusal bir miras bırakmış, “Halikarnas Balıkçısı” unvanına ulaşmıştır. Sonuçta kaygı ile geldiği yerden saygıyla sevgiyle ayrılmıştır. Ne var ki aklını ve gönlünü Bodrum’da bırakarak. Bize de onu unutmamak, okuyup yazıp severek bizden sonrakilere taşımak düşüyor.
Ege’den denize bıraktığın çiçeklerden, deniz gurbetçilerinden Gökova’nın 66 bükünden (666’da olabilir) her bükteki denizkızlarından, Datçalı sığırtmaç Memiş’ten, denizi kendi malı sanan aksi Mehmet’ten, Kisebükü’ndeki pudra gibi kumlardan, deniz kabuklarından, kekik, adaçayı, ardıç, mersin, zeytin, harnup ve ada keçilerinden, Hacı Süleyman’ın öfkesini boşalttığı gündüzünü kaybeden kuş Miho’dan, Güllük’te fırıncının kızı Aşkın Nimet’ten, zümrüt gibi denize serpilmiş yedi adalardan, karanın denize bir çelenk gibi attığı Palamutbükü’nden, Karabağ köyünden Preveze’ye gitmeye kalkan Çoban Hasan’dan, Turgutreis’ten, Kalimnos, Leros, Gümüşlük, Knidos ve mavi yolculuktan güneşin kadını 70’lik Çingene Kançay’dan, tütünkızı Kara Ayşe’den, sabırlılığından, mimozandan, selam sana!
“Anadolu gibi yurdun, balıkçı gibi dostun olsun” demişler ya şanslıyız, bizde ikisi de var.
Sorumluluğumuz bu iki değeri anlayabilmek, ona yenilerini katmak. Biliriz, Anadolu’nun bütün kolları Ege’ye çıkar, bereket diyarı, efeler diyarı, bilgeler diyarı, âşıklar diyarı Ege’ye! Değil mi ki senin elin buralara değmiş, gönlün sevmiş, birikimin, aklın yönetmiş, “Merhaban” her ağza besmele olmuş.

Yine Gönül Tepe’deyiz
Kaybolan denizciler için “onlar şimdi yıldız oldular” diyorsun ya, sen de orada onlarlasın. Bize göz kırpıyorsun, yol gösteriyorsun. Biz de seni uğurlayışımızın 46. yılında yine “Gönül Tepe”deyiz. Denizler kirlenmesin, yeşil tükenmesin, Gökova ölmesin, Ege kıyıları Aylan bebelerin ağıtlarını duymasın diye...
“Hey benim boydan boya cömert
denizlerle çevrili
Güzel memleketim!
Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım.
İnsan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi
Dağ başından unutulmuş küçük
kundaklar gibi yetim.”

Doğduğum, doyduğum, bu engin göklerin dişi şehrine borcumuz var. Buraya yeşili, maviyi, barışı sevenler yakışır. İlhan Berk’in senin için yazdığı dizeler umudumuz olsun.
“Nedir sürgünlük ki / Tuttun elinden, büyüttün /Masmavi yaptın”

Teşekkürler Halikarnas Balıkçısı, teşekkürler... “Merhabalar” Arşipel’den, Bodrum’dan sana ve senin gibilere...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları