Türkiye Ekonomisi ve Kriz - Prof. Dr. Duran BÜLBÜL
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Türkiye Ekonomisi ve Kriz - Prof. Dr. Duran BÜLBÜL

31.03.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ülke ekonomilerinde en önemli unsur üretimdir. Üretim bir ülke ekonomisinin tüm dinamiklerinin sağlıklı gelişmesini sağlar. Bu bağlamda, katma değeri yüksek üretim yapan ülkelerin, fiyat istikrarı, ödemeler dengesi, büyüme ve kalkınma gibi sorunları olmaz ve sosyal açıdan da gelişmiş olur. 

Türkiye ekonomisi 2002-2008 arasında göreli olarak iyileşme trendi içerisinde oldu. Olma gerekçesi ise bu dönemde dünyada ciddi bir likidite bolluğunun yaşanmasıdır. Türkiye ekonomisi de bu durumdan olumlu etkilendi.

Türkiyeye ciddi bir spekülatif sermaye akışı oldu, böylece Merkez Bankası’nın döviz rezervleri arttı, bunun karşılığında TL basıldı ve faizler düştü. Düşen faizler borçlanma faizlerini azaltarak bütçe yükünü azalttı, ülke ekonomisi iyi yönetiliyormuş gibi göründü ve halka böyle sunuldu.

EKONOMİK GERÇEKLER

Üretken olmayan Türkiye ekonomisinde; sıcak para mekanizmasından iktidar yararlanarak ekonomiyi iyi göstermiş, kronik ekonomik sorunları olan ülkemizin dış krizlerle ve finansal bulaşma ile sorunları daha da derinleştirmiştir.

rk Lirası ciddi değer kaybetmekte, enflasyon artmakta, yüksek cari açık meydana gelmekte ve borçlanma giderek artmaktadır. Cumhurbaşkanının artan otoriterliği ve faiz politikasına ilişkin alışılmışın dışında fikirleri de krizin derinleşmesine yol açtı.

Enflasyonla kolay kredi ve devlet bütçesiyle desteklenen inşaat sektöründeki patlamanın yarattığı ekonomik büyüme döneminin sonuna gelindi.

Aslında Türkiyenin kendi içinde çok ciddi yapısal sorunları olmasına rağmen öne çıkan ve krizleri daha da çabuklaştıran sorunlar, Suriye göçmenlerinin ekonomiye yük olması, S-400 krizi, dış siyasetteki ilişkilerin bozulması, Covid-19 hastalığı, Merkez Bankası rezervlerinin negatif olması, Türkiyeye yabancı yatırımcının güvenmemesidir. Türkiye ekonomisinin durumuna kısaca baktığımızda, kronik birçok sorunun yanında temelde iki yapısal sorun göze çarpmaktadır.

İKİ YAPISAL SORUN

Bunlardan birincisi üretimin dışlanması, diğeri ise inşaat sektörünü lokomotif bir sektör olarak gören çarpık zihin yapısıdır. Üretimin dışlanması tarımsal, sınai ve diğer tüm alanlarda dikkat çeken bir durumdur. Bununla birlikte, katma değeri yüksek sektörlerde üretim miktarı artırılamamıştır. Katma değeri düşük olan tarımsal üretim gibi alanlarda dahi hızlı bir şekilde gerileme ve çöküş yaşanmıştır.

İnşaat sektörünün de lokomotif sektör olarak nitelendirilmesi, ayrıca üzerinde durulması gereken bir başka durumdur. Bu anlamda bir rol biçilen inşaat sektörü gerekli çevresel ve finansal analizler yapılmadan yürütülmektedir. Bu sayede suni talep yaratılmakta ve yaratılan bu suni talep yoluyla sınırlı düzeydeki tasarruflar da üretken olmayan projelere aktarılmaktadır.

Sektörde kontrolün olmaması, analizlerden bağımsız gerçekleştirilen konut projeleri yoluyla emlak balonlarının oluşmasına yol açmakta, bu defa devletin piyasaya müdahalesi söz konusu olmakta ve faiz politikası, ekonomik gerçeklerin tam aksi şekilde yürütülebilmektedir.

AĞIR SÜRECİN BAŞLANGICI

Söz konusu kronik sorunlar, daha ileri ekonomik sorunları da beraberinde getirmekte ve tabiri caizse krizleri kangrenleştirmektedir. Bu krizlerin tetiklenmesinde Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirmesi önemli bir rol oynamıştır. Aslında, son yapılan operasyonla siyasi iktidar Merkez Bankası’nın bağımsızlığını tamamen kaldırdığını açıkça ilan etmiştir. Merkez Bankası bağımsızlığı, ekonomi literatüründe olmazsa olmaz bir kuraldır.

Yukarıda belirttiğimiz iki temel sorun yanında diğer bir sorun ise Türkiye ekonomisinin gündelik siyasete malzeme yapılması ve bunun bizzat iktidar tarafından kullanılmış olmasıdır.

Bugün Türkiye ekonomisinin bir kriz yaşayıp yaşamadığı tartışılmış olsa da Türkiye ekonomisi her alanda kronik ve yatay bir şekilde kriz yaşamaktadır. Döviz kurları, hissedilen enflasyon, döviz cinsinden kişi başına düşen milli gelir, işsizlik ve kapanan işyeri sayısı gibi unsurlar krizin varlığını göstermektedir.

Krizin daha da derinleşip derinleşmeyeceği ise siyasetin tutumuna bağlıdır. Siyasal iktidar, iktidarının meşruiyet zeminine koyduğu kamu maliyesindeki geçmiş başarıları dahi yerle bir etmekte, sürecin aktörlerini ise kendisinden uzaklaştırma pahasına ekonomideki kumarını sürdürdüğünü sanmaktadır.

SORUMLUSU SİYASİ İKTİDAR

Ekonomi politikaları, siyasal iktidarları aşan bir kimliğe sahiptir ve devlet politikası olarak değerlendirilmeli ve öyle bakılmalıdır. Ekonomi politikaları, gündelik siyasete alet edildiğinde ise etkileri tüm toplum tarafından hissedilir ve bunun sonucunda siyaset yerini başka bir sürece bırakmak zorunda kalır. Sonuçta bunun bedelini ülkemizde yaşayan yurttaşlarımız öder.

Siyasal iktidar, Türkiye ekonomisinde bir krizin olduğunu bir türlü kabul etmemektedir ve bu krizi de refah olarak anlatmaktadır. Ancak siyasal iktidarın bu tavrı krizin daha da derinleşmesine neden olduğu gibi bu hamasi söylemlerle refah diye anlattıkları bu krizin önlenemeyeceği ve önlem alınmadığı takdirde sorumluluğun siyasi iktidarda olduğu da açıktır.

Sonuç olarak bu durumun daha fazla sürdürülemeyeceği, yüksek kur ve düşük faizle de ekonomik istikrarın sağlanamayacağı ve sürdürülebilir olmayacağı bir gerçektir. Ancak talimatla çalışan mali sistemin düşük faiz, yüksek kur dayatmasının bedeli ise ekonomik olarak çok daha ağır bir sürecin başlangıcı olacaktır.

PROF. DR. DURAN BÜLBÜL

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025