Daha Ne Kadar Orada?

20 Mart 2014 Perşembe

Bunu bilemeyiz tabii, dün sosyal medyada, eğer Türkiye bir devlet, bir ülke, bir millet ise.. Bu ülkede eğri büğrü de olsa bir sistem varsa.. Bu ülkede vicdanın, adaletin, saf dinsel inanışın sesi varsa, 5-6 ay daha sabredin.. Bunlar yoksa, zaten Türkiye de yoktur, biçiminde bir mesaj attım. Bazı izleyiciler 5-6 ay daha mı yanıtıyla tepkilerini belirtti...
Devletin, iktidarın tepelerinde ve içerisinde, bunca yolsuzlukların ve keyfi yönetimin ayyuka çıkması.. Ataşehir’de bazı değerli arsaların “kendisine sormadan” satışını yasaklaması.. Kendisine bunca yıl en yüksek derecede siyasi hizmet etmiş, poposundan ayrılmamış bazı akademisyen-gazetecileri bir telefonla kapı önüne koydurması.. patron hakkında namussuz ve adamına işe yaramazsın dediği iddiaları.. Tabii paralar, paralar ve paralar.. Eski bakanları için, daha hiçbir yargılama olmadan hepsi suçsuzdur, masumdur sözleri... Ve daha neler...
Ne olursa olsun, gerçek, dedikodu vb.. Bunca ağır yükün omuzlarına bindiği bir kimsenin ne liderliği kalır ne ülke yönetiminde söz sahipliği...

***

Hey, arkadaşlar! Ben evrensel bir siyaset gerçeğinden bahsediyorum...
Salt ülkemiz gerçeğinden değil.. Türkiye, küresel dünyanın, siyasetin, ekonominin, kültürün bir parçası ise eğer, evrensel gerçek çok fazla gecikmeden Türkiye’de de hükmünü yürütür.. Yürütecektir demiyorum, yürütür diyorum...
Bunun aksini kimse bana anlatamaz. Sadece “zaman” üzerinde konuşur ve tartışırım...

Dışarıdan gelen 243 milyar dolar
Sandığa ve yeterince insanın neden RTE’nin arkasında durduğu konusuna gelince.. Bu sosyolojik, iletişimsel ve ekonomik açılardan üzerinde durulması gereken bir konudur.
Olayın ekonomisi konusunda öncelikle bazı şeyler söyleyebiliriz. Öncelikle şu: Borç harç içindeki seçmenin önemli bir kesimi “iktidar bozulunca göreceli ekonomik istikrar da bozulur, işlerimiz bozulur, borca batarız...” gibi, yakın geçmiş belleğindeki kriz ve çöküşlerle karşılaştırmalar var. Bu tutumunu da kim çalmıyor ki, tutumuyla, kendini ve vicdanını haklı çıkartıyor. Hayır, böylesini Türkiye hiç yaşamamıştı, bunu da bilmesine rağmen!
Türkiye 243 milyar dolar borçlu dışarıya..
İç borcu da 117 milyar dolar.
Daha çok bankalar üzerinden yapılan borçlanma, tüketim-konut kredileri olarak içeriye pompalanıyor. Bir tüketim toplumu yapıldı ülke bu borç parayla.. İstanbul’da 100’ü aşkın AKP-AVM’si bunun kanıtı. İnşaat olarak pompalanan bir ekonomi ve konut satışları.. Bunun sonucu: AKP döneminde yurttaşın borç artışı şöyle:

Tüketici kredi borcu 241 milyar lira
?Kredi kartı borçları 19 kat arttı, tüketici kredileri 109 kat arttı.. Geliri ise sadece 3.9 kat arttı! Dışarıdan gelen paralar, ne kadarı bilmem, kullanıcı olarak yurttaşın bütçesinde borç olarak gözüküyor. AKP iktidarı, geçmiş hükümetlerin 56 yılda kullandıkları paranın, 50 milyar özelleştirme geliri dahil, iki katını kullandı: 1 trilyon 697 milyar dolar (Faik Öztrak’ın hesaplamaları, bunun 1 trilyon 286 milyar doları vergi geliri).
? 2013 Kasımı’nda, yurttaşın kredi kartı borcu 82 milyar TL olarak açıklanmıştı.
? Tüketicilerin son 4 yılda kredi kartından çektiği nakit tutarı 107.7 milyar lira oldu.
?BDDK açıklamasına göre tüketici kredileri, 15 Kasım 2013 tarihi itibarıyla 2012 sonuna göre yüzde 24.3 artarak 241.4 milyar liraya ulaştı. Tüketiciler 2013’te 47.3 milyar TL tüketici kredisi kullanırken, 27.5 milyar TL de nakit çekmiş...

Yolu yordamı bakalım nasıl bulunacak?
Ekonominin genel durumu başka bir yazıya, bugünkü konumuz, yurttaşın istikrar bozulursa benim durumum ne olur, korkusunun maddi temellerini ortaya koymak.
Dışarıdan para-kredi akışı aksarsa, bu borçlu yaşamın sağladığı mal-konut-tüketim malı edinme saadet zinciri, bir şekilde kopar. AVM’leri nelere dönüştürürler bilemem. Borçlu yurttaş ne yapar onu da bilemem. Çünkü borcunu borçla yönetiyor yurttaş...

***

Şüphesiz, yurttaşın “vay rüşvetçiler, utanmazlar” diyerek iktidarın kuyruğunu hemen çekmeye yanaşmamasına neden olarak, yukarıda bazı ekonomik gerçeklere vurgu yaptım.
Buna başka şeyler de ekleyebiliriz tabii ki, iktidarın yurttaşa sağladığı bazı maddi küçük yararların ve sadaka devlet yardımlarının sürmesi.. gibi.
Şunu da ekleyelim: Rüşvet ve yolsuzluk, belki Türkiye’de iktidarın bu bataklığı şeklinde olmasa bile, dünyanın sorunu.
Ama Türkiye gibi bir ülkede, böyle bir iktidarın ve RTE’nin liderliğinin sürdürülebilirliği yakın vadede hiç yoktur ve olamaz.
Ülkemizde, seçmeyenlerce, kendisinden bu kadar nefret edilme yüksek derecesine ulaşmış başka bir lider belki de olmamıştır.
Son söz: Türkiye ikiye bölünmüş olarak yaşayamaz, yaşaması mümkün değildir, özetle RTE’nin de iktidarını sürdürmesi mümkün değildir...
Bunun yolu yordamı, çözümü bakalım nasıl üretilecektir?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları