Özdemir İnce

Demek ki neymiş...

05 Mart 2021 Cuma

Kurucu İrade’nin zihinsel yapı ve ideallerini bilmeden Türkiye’de hiç kimse anayasa konusunda konuşamaz, konuşmamalı. Yayımlanan beş yazıda Atatürk’ün “Anayasa, anayasada din kavramının bulunması, devrimler” konularındaki düşüncelerini ve sözlerini okudunuz, 21. yüzyıla, çağa ters düşen, onun gerisinde kalan herhangi bir görüş ve düşünce olabilir mi, geçerli ve etkin olabilir mi? AKP ve MHP zihniyetleri 1400 yıl geriden ilham alırken, Cumhuriyet tekrar çağın dışında kalmamak bilinciyle bu zihniyete karşı direnmekte. Çünkü aydınlanmış bir kafası ve karanlıkta gören ülküsü var.

***

Anayasa yapımında en basiti, en belirleyicisi şu: Toprakları üzerinde Müslümanların, Hıristiyanların, Musevilerin, Deistlerin, Ateistlerin, değişik felsefe ve inanç sahiplerinin yaşadığı bir devletin anayasasına “Bu devletin dini, İslamdır” diye yazmak mümkün müdür, demokrasi ve evrensel insan haklarıyla çelişmez mi? İskilipli Atıf Hoca’yı putlaştırdıklarına göre çelişki bir yana, “demokrasi, evrensel insan hakları ve inanç özgürlüğü” umurlarında bile değil, Cumhuriyet’e son vermek istiyorlar.

***

Atatürk bu gerçeği taa 1920’lerde biliyordu, anlatıyordu, onu savunuyordu. Ama bunu yobaz tayfasına anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zordu. Anayasaya İslamı devletin dini yazdıktan sonra halifeliği kaldırmanın bir anlamı olur muydu? Bu alacakaranlık dönemi, Atatürk’ün Söylev’inden okudunuz.

***

Sevgili arkadaşımın oğlu, saygı duyduğum Cumhuriyetçi bir ailenin mensubu, genç arkadaşım Örsan K.Öymen, 1 Mart tarihli ve Ulusal Güvenlik başlıklı harika yazısıyla benim de yazmak istediklerimi aydınlık bir üslupla dile getiriyor:

“Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin olmadığı bir yerde ancak diktatörlükten, monarşiden, teokrasiden, oligarşiden söz edilebilir. Böyle bir ülkede ulusal egemenlik olmaz. Ulusal egemenliğin olmadığı yerde de ulusal güvenliğin bir anlamı yoktur. AKP hükümeti ve onun destekçisi MHP, bu nedenle ulusal güvenliği, milli güvenliği sağlayabilecek siyasi partiler değillerdir. Çünkü AKP’nin kendisi ulusun egemenliğine inanmamaktadır. AKP, teokratik monarşik bir düzen kurmak peşindedir.”

***

Örsan K.Öymen, Atatürk’ün Söylev’de yazıp söylediklerini güncelleştirerek saptıyor. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde devletin kimliğine ve kurucu değer ve ilkelerine aykırı bir parti iktidara gelemez. AKP’nin kuruluş tüzüğü kuşkusuz anayasaya ve Siyasal Partiler Yasası’na aykırı değil ama siyasal söylem ve eylemleri anayasaya da Siyasal Partiler Yasası’na kim bilir kaç kez aykırı. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, Saray’ın denetimi altında olduğuna göre AKP aleyhinde herhangi bir dava açılması olanaksız. Yasama ve Yargı’nın denetim ve yönetimin bugünkü kadar etkisi altında olmadığı 2008’de bile bir uyarı ile yargının elinden kurtulmuştu. Kapatılmamış, hazine yardımının yarısı kesilmişti.

***

Bu uyarıdan sonra yürütme erki (iktidar), yasama (TBMM) ve yargıyı tamamen özelleştirerek kapatılma olasılığına, iktidar süresiyle sınırlı olmak üzere, son verdi. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti, anayasadan, yasama erkinden, partiler yasasından, bağımsız yargıdan, yürütmeyi denetleyen kurumların tamamından yoksun bir devlettir. Akademisyenler Türkiye’nin günümüz siyasal rejimini “Patrimonyal Sultanlık” diye adlandırıyorlar. Üstü kapalı, dolambaçlı bir adlandırma. Max Weber, patrimonyalizmin geleneksel bir tahakküm rejimi olduğunu yazar. Patrimonyalizm, tüm gücün doğrudan bir liderde toplandığı bir rejimdir, yönetim biçimidir. Bu rejimler otokratik ya da oligarşiktir ve alt, orta ve üst sınıfları iktidardan dışlar. Bu ülkelerin liderleri tipik olarak mutlak kişisel güce sahiptir. Genellikle bu ülkelerin orduları ve polisi millete değil, lidere sadıktır. Günümüz Türkiyesi’nin yönetim tarzı işte böyle bir rejimdir.

***

Bu rejimi seçimle bir daha iktidara gelmemek üzere göndermenin tek yolu birleşmektir. Dini hassasiyetler ve milli (ulusal) duyarlıklar bu birleşmede asla söz konusu olamaz. Çünkü T.C. laik bir devlettir. Günümüz milliyetçiliği, geçmişin “öteki”ni düşman belleyen, ötekileştiren bir anlayış değildir; “ulus devlet” birleştirici, kucaklaştırıcı bir anlayıştır. Hiçbir demokratik parti, HDP’yi ötekileştirmek hakkına sahip değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024
Yandaş hakem 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları