‘Altın’, altındır! (1)

14 Ocak 2022 Cuma

Türk kuyumculuğunun bugün dünyada ilk beşte yer alması, Anadolu’nun altınla bağlantılı tarihsel geleneğinin sonucudur!

***

Troya hazinesi

TROYA ALTINLARI...

Dünyanın en görkemli “Troia Kralı Priamos’un Hazinesi”, “Anadolu kuyumculuğunun” önemli dönüm noktasıdır. “Troya hazinesinin”, altından yapılmış “şerit biçimli” takıları, süsleme modası olarak İÖ 25. yüzyıla uzanmaktadır. 

Bir başka moda, yine altından “spiral süslemenin” İÖ 17. yüzyıl’da Yunanistan’da “Miken Uygarlığı’nda” başladığı kabul edilmekteydi. Ancak arkeologlar, bu sanatın gerçek kökenini, 8 yüzyıl daha eski olarak Troya olduğunu kanıtladılar...

Dünyada 42 müzeye dağılan Troya hazinesinin ustalığında, Troyalılar “dağ kristalinden” yaptıkları “büyüteci” 4500 yıl önce kullanmışlardı... 

HURRİLER VE HİTİTLERDE ALTIN...

Hititlerde altın

Yalnızca Anadolu’da yaşamış Hurrilerin, Troya’nın altınları ile eşzamanlı ve daha sonra Güzel Helena ile çağdaş Hititlerin altın heykelcikleri, altından içki kapları ve mücevherleri, Türk ve yabancı müzelerde görenleri büyülemektedir.

Kültepe belgelerine göre, İÖ 1928-1720 yılları arasında, Asurlu tüccarlar Anadolu’dan “altın, gümüş, bakır, keçi kılı, yapağı” götürüp karşılığında “kumaş ve kalay” getirirlerdi...

Oturan Tanrıça ve çocuğu. Hititler

‘EŞEK KULAKLI’ KRAL MİDAS...

Frigya’nın başkenti Gordion’da, İÖ 8. yüzyıl’da Kral Midas’ın, Tanrı Diyanisos’tan “her tuttuğunun altın olması” dileği gerçekleşmişti! Ancak neye dokunduysa hatta yiyeceği, içeceği de altın oluyordu... Kral Midas pişman oldu, altından kurtulmak için Tanrı’ya yeniden yalvardı! 

Diyanisos, Lidya’nın başkenti olacak Sardes’e gitmesini, Paktolos Çayı’nın (bugünkü Sart Çayı) kaynağını bulup orada elini yıkamasını öğütledi. Denileni yaptı. Bu isteği de kabul edildi. Kral Midas’ın Polatlı Gordion’daki ünlü mezarında bir gram altın dahi çıkmadı!

Paktolos Çayı

‘KARUN GİBİ ZENGİN!’

O günden sonra İÖ 6. yüzyıl’da, Lidya Kralı Croesos (Karun), Paktalos Çayı’ndan elde ettiği altınla, “Karun gibi zengin” deyimi ile tarihte yerini aldı. Amerikalı arkeologlar, Paktalos Çayı’nın taşıdığı altınların temizlendiği “altın arıtma ocaklarını” ortaya çıkarıp onardılar...

Lidyalılar, “doğada, gümüşle birlikte bulunan” altına “elektron” adını verdiler. Tarihte ilk sikkeyi de “elektrondan” basarak “parayı” keşfettiler. Paraya kadar insanlar alışverişlerinde “takas yöntemini” kullanıyorlardı... 

1966-68’lerde New York Metropolitan Sanat Müzesi’ne kaçırılan “Karun hazinesinin” 1993’te Türkiye’ye geri getirilmesini sağlamıştım. Uşak Müzesi’nde sergilenen bu hazinedeki altın kolyeler, küpeler, bilezikler eşsiz yapıtlardır.

O dönemdeki bir kuyumcunun mezarında, dönemin kuyumculuğunu çok iyi belgeleyen ve altından mücevher yapımında kullanılan madeni kalıplar ile bunlardan dökülmüş altın yapıtlar da bulunmuştu... 

 Bir Lidyalının evinde keşfedilen “mihenk taşı” ilginçtir. Çünkü “mihenk taşı”; altının saflık derecesini saptayan, siyah renkli bir taş olup o dönemde sıradan insanların da altına erişimi olduğunu gösteriyor.

‘7 HARİKANIN’ ALTIN ADAKLARI...

Dünyanın 7 harikasından biri olan Efes’teki “Artemis Tapınağı” için yapılan “altın adaklar” da antik dünyanın mücevher zenginliğine yeni çeşitler eklediğini göstermektedir. Bu yapıtlar, “Doğu Yunan (Asia Minor) Kuyumculuğu” kavramını yaratmıştı...

***

Gelibolu Yarımadası’ndaki Madytos ve Aliağa’daki Kyme antik kentlerinde bulunan, İÖ 4-3. yüzyıl’a ait altın hazineler de Anadolu kuyumculuğunun eşsiz örnekleridir. 

Daha sonra Anadolu’daki Yunan ve Roma döneminin “Herakles’in (Herkül’ün) Düğümü” motifi, sallantılı “Eros” ve “Nike” küpeleri de moda olmuştu! 

ÖLÜMÜN PIRILTISI...

Bodrum’da Prenses Ada’nın ve Samsun’da Kral Amisos’un gömütlerindeki hazineler de döneminin ilginç örnekleridir... 

BİZANS KUYUMCULUĞU...

Anadolu kuyumculuğunun en önemli doruklarından biri de İS 6. yüzyıl’da Bizans İmparatoru Jüstinyen zamanıdır. Saray kuyumcularının yarattığı altın ustalığı, tüm Ortodoks dünyasında, sanatın bu dalını etkilemiştir.

YAVUZ SULTAN SELİM’İN KUYUMCULUĞU!

Sekiz yıllık padişahlık döneminde oldukça önemli “fetihler” yaşayan ve “halifeliği” Osmanlı’ya geçiren Yavuz Sultan Selim, seferlerinden artan zamanlarını “mücevher yapımıyla” geçirirdi. Birbirinden özel tasarımları ile sarayın en değerli mücevherlerini, daima Yavuz Sultan Selim yaratıyordu. Cariyelerine ve sultanlara özel olarak işlenmiş eşyaları kendi elleri ile tasarlayan Yavuz Sultan Selim’in sanatını uygularken ayrıntılar yaratmak için gözlük kullandığı da biliniyor!

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN HARİKALARI!

Kanuni Sultan Süleyman’ın kuyumculuğundaki başarısı, babasından daha öndedir. Bir kuyumcu olarak tasarladığı özel parçalar dillere destan olan Kanuni Sultan Süleyman’ın geleneksel Türk kuyumculuğunun yanı sıra, İtalyan kuyumculuğundan da eşsiz örnekleri ortaya koyan bir padişah olmuştur. Yapıtlarını cariyelerine hediye ederdi, yüzük ve aksesuvar alanlarında oldukça ön plana çıkan özellikleri vardı. Kanuni’den sonra kuyumculuk ile uğraşan herhangi bir padişah olmadı!

OSMANLI’DAN KAPALIÇARŞI’YA...

Topkapı Sarayı’nda sergilenen Osmanlı’nın; altın kemerlerin, altın mataralar ile altın kap kacakların ve hatta bazı silahta altının büyüsü ile güzelleştiren ustalığı, günümüzde Kapalıçarşı’da sürmektedir. 

Anadolu, altın üretimine, ticaretine, mücevher yaratmaya ev sahipliği yapmıştı. Müzelerimiz, Anadolu’daki 42 uygarlığa ait altın yapıtlarla doludur...

Not: Sürecek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları