Çöp Dünyası (6)

09 Temmuz 2021 Cuma

Beş hafta önceki cumartesi, “Dünya Çevre Günü’ydü”… Türkiye’deki “çevre kirliliği” olaylarına değinmeyi sürdüreceğim… Bugün, yine “Marmara Denizi çöplüğüne” göz atalım…

***

Somut bir gelişme… 

“Müsilaj”; Silivri kumsalına onlarca ölü yengeç vurdu. Ölümlere yakın tesis işleten Hüsnü Yaşar, “Eskiden yengeç ölümleri yoktu. Yengeç ölümleri çok fazla oldu bu yıl… 20 yıldır burada yaşıyorum, burada daha önce böyle bir görüntü görmedik!” dedi.

***

“Esas trajedinin suyun altında yaşandığına dikkat çeken” denizaltı fotoğrafçısı Tahsin Ceylan, “midyelerin üstünün bir tabaka ile kaplandığını” belirterek “Tanık olduğumuz gerçeklik, doğanın haykırışı, gözyaşlarıdır. Doğa intikamını mutlaka alacaktır!” dedi.

***

Marmara Denizi’nde avlanmayı güçleştiren “deniz salyası (müsilaj) nedeniyle, balıklar yüksek fiyattan satılıyor. Salya nedeniyle, küçük tekne balıkçıları yeteri kadar avlanamıyor. Levrek, çupra ve somon, tezgâhlarda 60 liradan satılıyor. 

“Tekirdağ Süleyman Paşa Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı” İbrahim Pehlivanoğlu, “deniz salyası nedeniyle, balıkçıların avlanmakta zorlandığını” söyledi ve ekledi:                             

“Bugünlerde daha çok çupra, levrek tercih ediliyor. Çupra, levrek de olmasa, balıkçının hali kötü. Bize fiyatlar normal geliyor, ama vatandaşa pahalı geliyor. Çünkü balıkçının masrafı fazla... İnşallah, balık olur, avcılık olur da herkesin yüzü güler...” 

Pehlivanoğlu, “Yaklaşık bir yıldır deniz salyası, balıkçı arkadaşlarımızı olumsuz etkiledi, bu yıl denize ağ atamadılar” dedi.

***

“Müsilaj”, balıkların yuvalarını, yumurtaların üzerini örtüyor. Dolayısıyla oksijen alışverişinde sıkıntı oluyor. Deniz canlıları boğularak ölüyor!

“Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Su Ürünleri Avlama ve İşletme Teknolojisi Bölümü Avlama Teknolojisi Ana Bilim Dalı”ndan Prof. Dr. Adnan Ayaz, “Marmara kıyılarında görülen ‘müsilaj’ın (deniz salyası)’ balıkçılığı, dalışı ve genel turizmini olumsuz etkilediğini” söyledi. 

Prof. Ayaz, “2007’de yaşadığımız ‘müsilaj’, ekim sonlarında olmuştu. Şimdilere ocakta başladı. martta Çanakkale bölgesini etkiledi. Yoğun köpüklenme görüntüsü ilk başta yoktu. Çünkü azot ve fosfor kirliliğinden kaynaklanan bir durum olduğu için ‘fit plankton (gezgin bitki)’ çoğalması oluyor. Canlılar gerilime giriyor! 

Suların ani soğuması ya da besin tükenmesi sonucu, ölmeden önce ‘polisakkarit (çoklu şeker)’ kökenli bir yapışkan maddeyi denize salgılıyorlar. Bu yapışkan madde ile birlikte, denizdeki ‘partiküler (parçacıklar)’, canlıların parçalarının, ölüler ile birleşmesiyle bu kötü görüntü oluşuyor!

Bu yıl, Gökçeada’da kolyoz balığı olması gerekiyordu, olmadı!”  

***

“İklim Değişikliği ve Politika Araştırma Derneği üyesi” Gülşah Deniz Atalar, “TBMM İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu’nda” yaptığı sunumda şöyle konuştu:

“Bilim insanları, Marmara Denizi’ni, su canlıları için kuluçkalık, çevre denizler için biyolojik koridor ve genetik materyal havuzu olarak nitelendiriyor. 

Alt akıntı yoluyla Karadeniz’e oksijen taşıyor, canlı bir su. Ama şu anda ‘müsilaj’ nedeniyle, Karadeniz’e oksijen taşınamadığı için Türkiye’nin balık ekonomisinin yüzde 60’ının gerçekleştiği denizin ölmesine sebebiyet verecek bir durum var…

Bunu balıkadamların yaptıkları kayıtlardan, çektikleri fotoğraflardan görebiliyoruz. Yayıldığı, kapladığı yerlerde hayatın başkalaştığını, yavaş yavaş sona erdiğini, bütün bir ‘ekosistemin (besin ağı)’ tahrip olduğunu öğreniyoruz. Bundan önce ülkemizde tanık olduğumuz çevre felaketlerine hiç benzemiyor…”

***

“Marmara Denizi Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) Başkanı (Hidrobiyolog) Levent Artüz, “İlk kez, 1989 Temmuzu’nda, ‘Ktenefor!’ denilen, denizanaları nedeniyle su yüzeyinde kırmızı adacıklar başladı. Marmara Denizi, 1989’da öldü. Gördüğümüz, bir cesedin çürümesidir!” diyor…

Artüz, “Bu münferit bir olay değil, bir zincir, bir sonuç… Marmara Denizi, 1989’da öldü. Gördüğümüz, bir cesedin çürümesidir!” dedikten sonra ekledi:

“Bu olay, basına ‘Marmara’da, kızıl su olayı’ diye yansıdı. 1989 Ekim ayında, Üsküdar, Kartal ve Adalar üçgeninde muazzam balık ölümü yaşandı. 

Karagözler, kırlangıçlar ile dip balıkları öldü. Valilik, İstanbul’un bazı bölümlerinde balık satışını yasaklamak zorunda kaldı. 

Marmara Denizi’nde, ‘beyaz kum midyesi’ denen bir canlı var. 1996-97’ye kadar, büyük miktarlarda ‘beyaz kum midyesi’ istihsali yapılırdı. Çok kıymetliydi, yurtdışına ihraç edilirdi, Türkiye’ye ciddi bir ekonomik getirisi vardı. 

‘Beyaz kum midyeleri’, biyolojik zehirden dolayı ithal edilen ülkeler tarafından iade edilir oldu. 2000’de kum midyesi avcılığı yasaklandı ve halen de stoklar olmasına rağmen yasak…”

***

Konunun uzmanı Karekin Deveciyan’ın “Türkiye’de Balık ve Balıkçılık” kitabından dolayı, bu denizde alınıp satılan 124 çeşit ekonomik öneme sahip balık türü yaşadığı biliniyor. Artık bu türlerin neredeyse hiçbiri yok!

Not: Sürecek…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları