Fotoğrafın Dinozoru!Siu, Zeus, Deus, Deyyus!

07 Ekim 2011 Cuma
\n

\n\n\n

Yalnız Türkiye değil, dünya bir dev foto muhabirini yitirdi: Gökşin Sipahioğlu (84).

\n

Gökşin ile garip bir rastlantı, Nisan 1965te Çin Halk Cumhuriyetinin başkenti, o zamanki adıyla Pekinde bir otelde tanıştım. Türkiye ile Çin arasında diplomatik ilişki yoktu. Bugünki Kuzey Kore gibi, Çin de o yıllarda Batı dünyası için bir kapalı kutu idi. Maonun Kültür Devrimi filizleniyordu.

\n

Gökşin, yabancı gazetecilere kolayca vize vermeyen Çine giren ilk Türk gazetecisi olmuştu. Bir gün sonra otelde karşılaşınca atlatma yapamayacağı için üzüldü.

\n

Ne var ki o günden sonra aramızda büyük bir dostluk başladı. Cebimde 200 dolarla bir haftalığına gittiğim Çinde üç hafta kaldım. Bana borç vermekle kalmadı, Şanghayda 40 dereceye çıkan ateşli hastalığımda da yanımdan ayrılmadı. Böyle rakip dostlar başına!

\n

Onun adı yabancı basında atlatmanın sultanı idi. Yalnız Fransada değil dünya basınında adı Grand Turc (Büyük Türk) idi. Soyadını kolayca söylemeyen yabancılar ona Mösyö Sipa derlerdi. Kimilerine göre de fotoğrafın Türk dinozoru idi. Sipa kısaltması 1969’da, sonradan eşi olacak Amerikalı gazeteci Phylis Springer ve Cumhuriyetin Atina muhabiri iken askeri yönetimin sınır dışı ettiği Kosta Daponte ile Pariste 1.5 odada kurduğu fotoğraf ajansının resmi adı oldu. Anımsarım, atlatma resimleri ABD gazetelerine ulaştırıp hosteslere vermek için günde 2-3 kez Orly Havaalanına giderdi. Sonrasında Sipa dünyanın en büyük 3. ajansı oldu.

\n

1.90 boyundaki Gökşin, bugünkü Efes Pilsen basketbol takımının kurucusuydu. O zamanki adı Kadıköy Spor idi. Bir karşılaşma sonrasında, çalıştığı gazetede Sait Ceylan takma adı ile eleştirisinde Kadıköy, oyunu Gökşin yüzünden kaybetti diye yazabilen bir dürüst insandı.

\n

En büyük özelliği, haberin çıkacağı yeri herkesten önce sezinlemesi ve doğru zamanda doğru yerde durmasıydı. 1999’da Cumhuriyette hakkındaki yazımın başlığı Savaş da\t barış da objektifinde olmuştu.

\n

***

\n

Bir keresinde bana Nasıl Nev Yorkta iyi bir taksi şoförü, hangi eğlence ya da maçın ne zaman dağılacağını bilip orada en önce park ederse, iyi bir foto muhabiri de aynı bilgi donanımı ve sezgide olmalıdır diyen Gökşinin bu özelliğinden bazı örnekler vereyim.

\n

İlk sinagog bombalandığında Avrupada tüm sinagogların çevresine çoktan birer fotoğrafçı yerleştirmişti.

\n

Bir Güneş tutulması için İngiltereden Hindistana kadar pek çok fotoğrafçıyı görevlendirmiş, AAnın İstanbulda bir caminin minareleri arasındaki tutulmayı gösteren fotoğrafını dünyaya yaydığında yalnızca bu resim dergilere kapak olurken Türkiyeyi de tanıtmıştı.

\n

1956’da Sınai savaşlarında gazetesi adına çektiği fotoğraflarla dünya basınına açılmış, 1961’de Amerikan donanmasının kuşattığı Kübaya bir gemide muço olarak girdiğinde fotoğrafları dünyada ön sayfalarda yer almıştı.

\n

Afrikada bir başka işten dönerken içinde bulunduğu uçağı, pilottan rica ederek Ugandada havaalanı üzerinde alçaktan uçurtarak Entebbe baskını olayını görüntülemişti!

\n

Türkiyede genelde fotoğrafları değerlendiren bir görevli yoktur. Görevliye, biçimsel olarak çizdiği sayfada yatay kullanacağı fotoğraf dik gelmişse, o olağandışı resim çöp sepetinde manşet olur! Gökşin, yaşamında hiç haber fotoğrafı çekmemiş, o resmin önemini anlamamış masa başı görevlilerine deli olurdu!

\n

***

\n

Bir hafta önce aradığında 6/7 Eylül 1955 olayları sırasında İstanbul Ekspres Gazetesi Yazıişleri Müdürlüğündeki haber hakkında üzüntülerini yinelemişti.

\n

O zamanlar Türkiyede akşam gazeteleri de yayımlanırdı. Dağıtıcılar matbaadan aldıkları gazeteleri, matris kartonu içinde satarlardı. Selanikte Atatürkün doğduğu eve atılan bomba haberini Atamızın Evi bomba ile hasara uğradı şimşir başlığı ile duyurdu. O gece İstanbul ve İzmirde üzücü olaylar yaşandı.

\n

O gündür bugündür basınımıza bir delinin kuyuya attığı taş gibi, süregelen bir yalan haber Gökşini çok yaralamıştır. Neymiş, Gökşin MİTin adamıymış! Neymiş, o gün gazeteyi 300 bin basmış. Neymiş, bomba atılacağını biliyormuş, o nedenle gazeteyi önceden basmış!

\n

O dönemin bir akşam gazetesini düşünün. Dökülen, eski tip bir baskı makinesi, 300 bin gazeteyi bir-iki saat içinde basabilir mi? O kadar kâğıt o anda nasıl bulunur, küçük binada nasıl depolanır? 300 bin gazetelik kâğıt bobinlerini taşıyacak kamyonlar o an nasıl ayarlanabilir? Satışı en fazla 20 bine çıkan gazetenin 300 binlik rakamını pazarlayacak dağıtıcılar o an nasıl bulunabilir?

\n

Bu karalama, aralarında Türk Tarih Vakfının kitaplarında bile yer aldı. Bugün bir akşam gazetesi çıksaydı. Bu olay olsaydı, ben de haberi aynen büyütürdüm.

\n

Gökşinin bu haksız karalamadan dolayı inşallah gözü açık gitmemiştir. Dünyanın dört bir köşesinde yetiştirdiği genç meslektaşları onu her zaman saygıyla anacaklardır. Tanıdığım, ender insan gibi bir insandı!”

\n\n\n

\n\n\n

Türkçede ilginç deyimler, tanımlar vardır. Örneğin yanlış anlamalar konusundaki şu deyişler her şeyi herkese rahatlıkla anlatır: Sağır duymaz uydurur!” “Lafı kıçından uydurmak!

\n

Meslektaşımız Nedim Şenerin telefonda Uğur Dündara Yüce Deyyus dediği sağır telekulakçılarca mahkeme tutanaklarına geçirilmiş! Yazar Yılmaz Özdil, aynı gazeteden Ayşe Armanın kendisiyle yaptığı söyleşide Dündarı Yunan tanrısına benzeterek televizyonun Zeusu diye övmüştü.

\n

Bir gün Şener, Dündara telefon ediyor ve Ey Yüce Zeus sözleri ile takılıyor. Karşılığında Sağol Apollon sözleri ile şakalaşma sürüyor.

\n

Gelin görün ki telekulak hazretleri bunu Ey Yüce Deyyus! olarak algılıyor. Arapça deyyus, Ferit Develioğlunun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük kitabında karısının namussuzluğuna göz yuman ve katlanan kimse olarak açıklanıyor!

\n

9 Aralık 2008de bu köşede deyyus ve Zeus bağlantılı bir olaya değinmiştik. Afyon Müzesini gezen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günaya, Müdür Mevlüt Üyümez bilgi verirken tanrı yerine eskiden deus denildiğini anlatmıştı. Bakan tanrıya deyyus diyen müdür hakkında soruşturma açacağını söylemişti. O gün yazımız şöyle bitiyordu:

\n

Kültürden sorumlu Bakanın Hititçedetanrınınsiudemek olduğunu, zamanla bu sözcüğün antik Yunancadazeusa geçtiğini, Latincede deusa dönüştüğünü nereden bilsindi?Dolayısıyla sağır telekulağı kınamanın ne anlamı olabilir?

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları