Hallaç Hükümet!

24 Ocak 2014 Cuma

AKP iktidarı mayısta Gezi Parkı olaylarında hamile kaldı! 17 Aralık’ta “milat (doğum)” değil, Feto Efendi’den kaynaklanan gayri meşru “kürtaj” yaşandı.
Adı “yolsuzluklara” karışan dört bakan görevden alındı.
Aralarında AKP’nin güvendiği (!) bazı
Emniyet
müdürleri de dahil, birkaç bin polisin yerleri değiştirildi. Emniyet’te hallaççı, pamuk yerine polisleri atmayı sürdürüyor. “Emniyet’ten” sonra sıra “cumhuriyet savcısı” unvanına sahip kişilere geldi. İzmir Liman İdaresi’nde yolsuzluğun ucu, bu kentten belediye başkanı adayı olması için bakanlık koltuğunu bırakan Binali Yıldırım’a da uzandı.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, İzmir liman yolsuzluk olayı için Başsavcı Hüseyin Baş’ı arayıp “soruşturma dosyasını kapatması talimatını” verdi. Savcı, tutanakla olayı kamuya açıkladıktan iki saat sonra Samsun’a atandı. İstanbul’da savcı Zekeriya Öz’e, Başbakan’ın “Kamu Başdenetçisi” Nihat Ömeroğlu’nu göndererek baskı yaptırdığı basına açıklandı.
Sonrasında, sıra “yargıçların” şutlanmasına geldi. “Tarafsız, bağımsız” olması gereken “Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)” delik deşik edildi.
Demokratik, özgür bir ülkede “4Y” erkleri arasında bağımsızlık kuralının geçerli olması gereklidir. Bu kurala göre “yasama, yürütme, yargı, yayın” hiçbir biçimde birbirlerinin emrinde olamazlar. Şimdi AKP iktidarı, HSYK’yi partinin hukuk bürosuna çevirmeye çalışıyor.
Dört bakanın dokunulmazlıklarının kaldırılmasını öngören “fezlekeler” TBMM’ye geldi, ama iktidar 30 Mart yerel seçimlerinde oy yitirmemek için sonraya erteledi.
Brüksel’den dönerken Başbakan gazetecilere “Şantaj devam ediyor! Kimin eli, kimin cebinde belli değil!” diyor. Bu sözleri ile Başbakan önemli bir itirafta bulunmuş olmuyor mu?
“Şantaj” kime yapılır? “Suçundan” dolayı başkalarına “gebe kalanlara” yapılmaz mı? İnsanın aklına Bilal oğlandan dolayı mı gebe kalındığı sorusunu getiriyor...
Başbakan bu açıklamasında gerçekten bir kez de olsa doğruyu söylüyor. 12 yıllık yönetiminde Türkiye’de “kimin kuşu kimin kafesinde
- kimin eli kimin eldiveninde” bilinmiyor. Bu ortamı kim yarattı? Feto efendinin sırtında iktidara geldikten sonra 17 Aralık’taki “kürtaj” bu nedenle yapılmadı mı?

Kendisi Anlatabildi mi?
Başbakan, Ankara’da Türk büyükelçilerinden, 17 Aralık’taki “bu en ahlaksız darbe girişimini” görev yaptıkları ülkelerde yabancılara iyice anlatmalarını istedi. Büyükelçiler, bu isteği, “Mission Impossible (Görevimiz Tehlike)” adlı Amerikan TV dizisinin adıyla yorumladılar!
Her gün yabancı basın Türkiye’de olup bitenleri, AKP iktidarının yolsuzluklarını, demokrasinin dışında diktaya yürüyüşünün haberlerini veriyor. Bu haberler karşısında yabancılar kendi gazetelerine mi yoksa Türk elçilerine mi inanacak?..
Yabancı ülkelerin yöneticilerine gelince, onlar da bırakın kendi basınlarında çıkan haberleri, Ankara’daki kendi diplomatlarının gönderdikleri “açık-gizli” raporları dikkate almıyorlar mı?
Ankara’daki yabancı diplomatlar, “Gezi Parkı” ve “17 Aralık” olayları ile Türkiye’de “fazla mesai” yapmaktan yakınıyorlar. Basın bürolarının Türk gazetelerinde çıkan haberlerin kendi dillerine çevrilmesi günlerinin önemli zamanını alıyor. Haberleri değerlendirip başkentlerine günlük, haftalık raporlar sunuyorlar.
Türk basınındaki haberleri bir yana bırakıp, bu konuda yabancı basından bazı örnekler verelim:
7 Ocak İngiliz Independent gazetesi: “ABD’de yaşayan cemaatçi Fethullah Gülen’in görevden aldırttığı kıdemli subaylardan sonra, Erdoğan hükümeti yolsuzluk olayları nedeniyle yüzlerce polisi tasfiye etti!”
8 Ocak Amerikan Nev York Times gazetesi: “Yolsuzluk soruşturmasında Türk polisindeki tasfiye genişliyor!”
9 Ocak Alman Der Spiegel dergisi: “Yolsuzluk skandalı Türk liderini tehdit ediyor!”
9 Ocak İngiliz The Times gazetesinin başyazısında Erdoğan eleştiriliyor, “Türkiye’nin bir Putin’e gereksinimi yok” deniliyor.
11 Ocak Nev York Times gazetesi: “Oğlunun da adının karıştığı yolsuzluklar soruşturması altındaki Erdoğan hükümeti medya üzerindeki gücünü yitiriyor!”
17 Ocak The Economist: “İçindeki düşmanının kökünü kuruturken Türkiye’nin AB üyeliği şansını tehlikeye atıyor!”
Ankara’daki diplomatlarından aldıkları raporlardan sonra yabancı yöneticilerin tepkileri nasıl?
10 Ocak ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, “Erdoğan’ı demokrasiye saygı gösteren bir lider olarak görüyor musunuz” sorusuna yanıtı: “Onun eylemlerindeki endişelerimizi dile getiriyoruz. Hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını ve kamusal kişilere karşı suçlamaların tarafsızca soruşturulup adaletin, saydamlığın en yüksek standartlarını karşılayan bir hukuk sistemine yönelik arzumuzu net biçimde dile getirmeyi sürdürüyoruz!”
12 Ocak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Türk bakan Ahmet Davutoğlu’na: “Türkiye’nin içişlerine karışmaya niyetimiz yok. Hukukun üstünlüğüne ilişkin görüştük!”
13 Ocak AB Sözcüsü Peter Stano: “Gelişmeleri Türkiye’nin katılımına uygunluğu açısından ve HSYK yasa taslağının bağımsız kalmasını sağlama açısından inceliyoruz!”
Büyükelçilere görev veren Erdoğan, Brüksel’de Avrupa Birliği (AB) yöneticileri ile görüştü. Türkiye’nin katılımına ilişkin gelişmeler yerine HSYK gündem oluşturdu.
21 Ocak AB Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un Başbakan’la görüşmesinden sonra bir soruya yanıtı: “Hukukun üstünlüğü önemli. Erklerin ayrılığı (4Y) ilkesine saygı gösterilmeli, yargının bağımsızlığı tartışmasız korunmalı!”
AB Konseyi Başkanı Herrman Von Rompuy: Türkiye, yargının ayrımcılık ya da seçkilerinden bağımsız eylemlerini, saydam, tarafsız olarak güvence altına almalıdır!”
Başbakan yabancıları ikna edemezse bu sorumluluğu büyükelçiler nasıl yerine getirebilirler ki!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları