İlk Türk Kadın Arkeolog!

31 Ocak 2014 Cuma

“Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu” Prof. Dr Jale İnan’ın yarın doğumunun 100. yıldönümüdür. Türkiye’nin ilk arkeologlarından, İzmir ve Efes müzelerinin kurucusu, İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Aziz Ogan ile Mesture Hanım’ın kızı olarak İstanbul’da doğdu.
Ailecek gittikleri İzmir’i 1919’da Yunanlar işgal ettiklerinde babasını tutukladılar. Komşu Rum ailesi, Ogan’ları himayeleri altına aldı, babanın 3 gün sonra özgürlüğe kavuşmasını da sağladı.

***

Liseden sonra “Aleksander von Humboldt Vakfı’nın” bursu ile, arkeoloji okumak üzere 1934’te Almanya’ya gitti. İkinci yılında Türk devletinin bursunu kazanarak eğitimini sürdürdü.
Ancak savaşın çıkışına doğru devlet geri çağırdıysa da 1939’da, “Sorumluluk kendilerine ait olmak üzere geri çağrılan öğrencilerin eğitimlerini sürdürebileceklerini” açıklaması üzerine “ailesine danışmadan” kabul etti.
Berlin’e döndü. Hava saldırılarında çalışmalarını çoğu zaman binanın bodrum katında sürdürdü. Bir saldırıda ev sahibesi, “Bombalara aldırmıyorsun. Sinirlerin çelikten mi” diye sorunca “Yoo, yalnızca sizin bağırarak bombaların yönünü değiştiremeyeceğinize inanıyorum” demişti!
Doktorasını 1943’te tamamlayıp Türkiye’ye döndü.

***

Önceden tanıştığı Türkiye’nin en önemli mühendislik ve matematik bilimcisi Mustafa İnan, 1944’te bir gün bir sigara paketinin arkasına Almanca “evlenme önerisini” yazdıktan sonra, altına “Evet mi? Hayır mı?” sorusunu ekledi.
Kızlar o tarihlerde doğrudan “evet” diyemedikleri için Jale Hanım da sigara paketine Almanca olarak “Evet mi hayır mı bilmiyorum! Bildiğim bir şey varsa, o da seni beğendiğimdir” diye yazdı. İnan, yanıtı “evet” olarak kabul etti, bir yıl sonra Hüseyin doğdu.

***

1946 yılında İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nün kurulmasına katıldı, Prof. Dr. Arif Müfit Mansel’in asistanı oldu. Aynı yıl Antalya’da Side kazısına başladılar.
Bir keresinde Prof. Mansel’in İstanbul’dan para getirmesi üç gün gecikti. İşçiler huzursuzlaşınca Jale Hanım, “İsterseniz beni rehin alın, isterseniz çalışın. Profesör geldiğinde paranızı alacaksınız!” dedi. Ona “Jale Hanım” yerine “Ceylanım” diyen işçiler aralarından konuştuktan sonra “Ceylanım! Size güveniyoruz…” yanıtıyla kazıyı sürdürdüler.
Bir başka kazıda devletten para gelmeyince, kazıyı tamamlayabilmek için özel arabasını sattı.

***

Bir yıl sonra Perge kazısına geçtiler. 1953’te doçent, 1963’te profesör oldu. Mansel’in ölümünden sonra Side ve Perge kazı başkanlıklarını yürüttü.
Side’deki Roma hamamının müzeye dönüştürülmesini sağladı. Side’de ayrıca deniz kıyısındaki Apollon Tapınağı’nın sütunlarını ayağa kaldırdı. Günümüzde turistler bu tapınaktan günbatımını duyguyla izliyorlar.

***

Burdur’un Bucak ilçesindeki Kremna antik kentinde kaçak kazılar üzerine, bakanlık Jale Hanım’ı görevlendirdi. İlk günlerin anısını bana şöyle anlatmıştı:
“Kazıya nereden başlayacağımı araştırdıktan sonra, yerel köyden işçilere kazı yapılacak alanlara kazık çaktırmaya başladım. Bir ara işçilerin gülüştükleri dikkatimi çekti. ‘Neden gülüşüyorsunuz?’ soruma şu yanıtı verdiler:
Hocanım! Bakın bazı yerlerde bir taş var. Onun üzerinde biraz küçük, onunda üstünde de daha küçük bir taş var. Bu bir işarettir. Arkadaşlar biz burayı kazdık, boşuna uğraşmayın, demektir. Bu nedenle oralarda bir şey bulamazsınız’!”

***

Burdur’un İbecik köyündeki Bubon antik kentinde iki köylü bir Roma imparatorunun tunçtan heykel başını bulduktan sonra, burada yoğun bir yağma yaşanmıştı. Ben de olayı araştırmaya gittiğimde, olayla bağlantılı önemli bir kişi, cezaevinde tuttuğu anı defterini bana verdi.
Sonrasında konuştuğum Jale Hanım şöyle yanıtladı:
“70’li yılların sonunda ABD’de uluslararası bir toplantıda Boston Müzesi Müdürü Türkiye’den insan boyundan büyük 10-12 tunç heykelin ABD pazarında satışa çıktığını söylemişti. Bundan haberimiz olmamıştı.”
1983’te emekli oldu. Parkinson rahatsızlığı bulunduğu 90’lı yılların başında birlikte Bubon’a gittik. Orada çalışmalara başladı. Heykellerin çıktığı “sebastion”u (imparatorluk kült salonu) buldu.
Dar bir alandı. Bu kadar dar bir alanda bu denli görkemli heykellerin olamayacağını savlayacaklara karşılık, işçileri heykel kaidelerine çıkarttı. Savı çürüttü. Daha da önemlisi kaidelerde imparatorların adları yazılıydı. Sonrasında koluma girdi, tepeden aşağıya indik.

***

Son yıllarda Perge Tiyatrosu’nda görkemli Roma heykellerini buldu. Antalya Müzesi’nde sergilenmeden, kendi “telif hakkını” korumak için yayın yapmadan önce fotoğraflarını çekip haberleştirmeme izin vererek alçakgönüllüğünü gösterdi.
Perge’de “Yorgun Herkül” heykelinin belden aşağı bölümünü buldu. Üstünü kaçakçılar yurtdışına kaçırdılar. Bir gün Nev York Metropolitan Müzesi’nde bir heykel gördüm. Bunun Jale Hanım’ın bulduğu heykelin üstü olduğunu algıladım. Fotoğrafını Antalya Müze Müdürü Kayhan Dörtlük’e ilettim. Uyuşumu doğruladı.
Jale Hanım’ı arayıp olayı anlattım. Yanıtı şöyleydi:
“Bu heykel, ünlü Yunan heykelci Lysippos’un yaptığı tunç heykelin Roma kopyasıdır. Dünyada 52 kadar benzeri vardır. Bunlar yere düşünce genelde böyle kırılırlar. İlla da onun parçası diyemeyiz!”
Düş kırıklığına uğradım. Uçağa atlayıp İstanbul’a kendisiyle konuşmaya geldim. Resimleri gösterince, heyecanlandı, doğru yolda olduğumu söyledi. Bakanlığa başvurup Boston’a gidip kanıtlamak istediğini bildirdi. Bakanlık kabul etti. Antalya Müzesi’ndeki alt bölümün kesik yerinin kopyasını çıkardı.
Ancak Boston’daki üst bölümün altında bulunan kaideden dolayı uyum olmadı. Amerikalılar zevkten dört köşeydiler. Bakanlığa yeniden gitmek için başvurdu. İlk denemenin başarısızlığından dolayı Jale Hanım gönderilmedi.
Bunun üzerine kendi parası ile Boston’a gitmeden önce Antalya’daki heykelin alçıdan tüm kopyasını yaptırdı. Benden Türkiye’nin Amerikalı avukatlarına “Heykelin altındaki kaidenin çıkarılmasını sağlamalarını” söylememi istedi.
Gereken yapıldı. İki parça “cukkadak” uyuştu. Müze Müdürü, Jale Hanım’ın elini öperek kutladı. Döndüğünde “Gerçekte benim değil, senin elini öptü!” sözleri ile alçakgönüllüğünü bir kez daha gösterdi.
20 yıl boyunca bakanlık dalga geçti. Ancak 2011’de dönemin Bakanı Ertuğrul Günay ve yardımcılarının inatçı izlemeleri ile Türkiye’ye getirildi. Sonrasında, o günlerde ABD’de olduğu için “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağı ile getirilen Yorgun Herkül unvanını” kazandı, her nedense Jale Hanım’dan söz edilmez oldu. Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada antik heykel sanatını en iyi bilen bir uzman olan Jale Hanım’ı saygıyla anmak benim için vefa borcudur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları