Sahtecilik Başa Bela!

07 Şubat 2014 Cuma

Başta eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ olmak üzere 119’u emekli, 262 subay ve astsubay “darbe” iftirasıyla içeriye tıkıldı. Öküz öldü, ortaklık bozuldu. “Paralel devlet” ayrıştı! AKP’yi iktidara taşıyan Feto Efendi, Tayyip Efendi “Düşman Kardeşler” filminin başrolüne soyundular! 17 Aralık olayları patladı.
Tayyip Efendi’nin tayfası “Orduya kumpas kuruldu!” dedi. Ardından ilginç açıklamalar patladı. Örneğin TÜBİTAK, kanıtlarından biri olan “5 No’lu bellek” hakkında şu açıklamayı yaptı: “Bazı dosyaların 28.07.2009 tarihinden sonra, sistem saati daha eski olan bilgisayarlardan aktarıldığı değerlendirildi!”
Açıklamayı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in “5 No’lu bellek” soruşturmasını başlattığı haberi izledi. Sanıkların bu gelişmeler üzerine ilgili mahkemelere başvurdukları haberleştirildi. Bunlardan biri de “ıslak imza kurbanı” Albay Dursun Çiçek’ti. 30 Ekim 2009’da bu köşede yazdıklarınızı anımsatmak isterim:
“Galiba ‘belge’ olayında tüm yollar Roma yerine, bu kez ABD’de Virgina eyaletindeki ‘Dürüstbelgegeçer!’ adlı bir yere çıkıyor! 12 Haziran 2009’da Taraf gazetesinde TSK’de hazırlandığı bildirilen ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ adlı gizli belge kamuoyunda ‘bomba’ gibi patladı. Bombanın ‘kurusıkı’ niteliğinde olduğunu Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ‘kâğıt parçası’ sözleri ile açıkladı.
Genelkurmay’da görevli Albay Dursun Çiçek imzalı belgeye göre, TSK, ‘AKP ve Fethullah Gülen’e karşı mücadele planı’ hazırlamıştı. Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’liler, TSK’yi topa tuttular. Belge, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) gönderildi. Kurum ve Jandarma Kriminal Dairesi ‘fotokopi üzerinden inceleme yapılamayacağını’ bildirdi. Kaldı ki belgede tarih yoktu.
Belgeyi
açıklayanlar ‘Nisan’ dediler ama neye dayandırdıklarını söyleyemediler. ‘Sızdırıldığı’ söylenen belgede kullanılan yazım kuralları TSK’nin yazım tekniklerine de uymuyordu.
Bazı gazeteler Albay Çiçek’in çeşitli imzalarından belgenin gerçek mi yoksa ‘fabrikasyon (sahte-uydurma)mu olduğunu saptamaya çalıştılar. Genelkurmay, Albay Çiçek’in de kullandığı iki bilgisayar dahil 14 bilgisayarın ‘sabit belleklerini’ inceletti. ‘Özgün belgenin’ izine rastlanamadı. Belgenin ‘fabrikasyon (sahte)’ olduğu yargısına varıldı!
Kaldı ki ‘özgün’ belgenin, aynı tarihte karargâhta kullanılan kâğıda uyumu, kullanılan mürekkebi, imzanın kuruma süresi dahi artık bilimsel olarak ‘yazıbilimcilerince’ saptanabiliyordu!
17 Temmuz 2009’da (http://hhmemis.blogspot. com) adlı sitede ‘ıslak imza makinelerinden’ söz ediliyor, bunları pazarlayan iki ABD firması hakkında bilgi veriliyor, iki Fetocu polisin bu makinelerden Türkiye’ye iki adet getirdiğine dikkati çekiliyordu
‘www.signaturemachine. com’ ve ‘www.realsig.com’ adlı bu internet sayfalarında yer alan firmalardan birincisinin adı ‘imzamakinesi’, ötekisinin ise ‘gerçekimza’ anlamına geliyordu.”
Bu firmalar Feto’nun karargâhına taş atımı uzaklıktaydılar! O zaman Genelkurmay Askeri Savcılığı’na konunun soruşturulması emrinin verildiği, belgenin Genelkurmay’ın herhangi bir biriminde hazırlandığına ilişkin bir kanıya ulaşamadığı da açıklanmıştı. Ama kurt kuzuyu yemekte kararlıydı. Başbuğ da Çiçek de tutuklandı.
Ergenekon davasının ilk 3 yıl yargıçlığını yapıp Bolu’ya atanan Köksal Şengün, dün “Ergenekon diye bir örgüt yok…” dedi. “Paralel devletin” iktidar kanadı da bu olayları biliyordu, şimdi günah çıkartmak için tutukluluk süresini 10 yıldan 5’e indirmeye hazırlanıyor!

‘İstanbul entrikaları!’
Türk siyasasını çok iyi izleyen, araştırmacı ve birkaç düzine kitabı olan Barry Rubin (64) pazartesi günü kansere yenildi.
Rubin’i 1989’da Nev York’ta tanıdım. Ziyaretime geldi. “İstanbul Intrigues (İstanbul Entrikaları)” adlı kitabını verdi. Yıllarca sonra Türklerin düzenlediği uluslararası bir toplantıda Vaşington’da karşılaştık. Sonrasında çeşitli iletilerini gönderdi.
Rubin ABD’de doğdu, İsrail’e yerleşti. Orada “Uluslararası Sorunlarda Küresel Araştırma Merkezini” kurdu. Radikal, Zaman, Referans gazetelerine yazdı.
Esas anlatmak istediğim “İstanbul Entrikaları” kitabıdır. Bu kitabı değerli meslektaşım Selim Atalay dilimize Milliyet Kitapları’ndan kazandırdı. Yayınevi kapanınca yeni baskıları yapılamadı.
Dünya Humpherty Bogart ve Ingrid Bergman’ın oynadıkları “Kazablanka” filminden dolayı, bu kenti 2. Dünya Savaşı’nın casusluk merkezi sanır.
Oysa savaşta tarafsız Türkiye’de 17 ülkenin casusları cirit atıyordu. Karargâhları İstanbul ve Ankara’da ise yabancıların gideceği başka yer olmadığı için Ankara Palas ve Beyaz Rus Karpiç’in lokantasıydı.
Amerikan, İngiliz ve Alman belgelerinden yararlanılan kitapta söz edilen Türkiye’ye demir atmış casuslar arasında kimler yoktu ki? Örneğin sonra ABD’de Merkezi Haber Alma Örgütü’nü (CIA) kuracak olan Allen Dulles. Yıllarca sonra Ruslara köstebeklik yapacak olan İngiliz Gizli Servisi’nden Kim Philby.
Kitabın kahramanları arasında Benito Mussolini’nin Vatikan’ın temsilcisi olarak İstanbul’a sürdüğü Kardinal Angelo Giuseppe Roncalli… Roma’ya döndüğünde 23. Jean adıyla papa olacaktı. Günümüzde Harbiye’de bir sokak adını taşıyor.
Adolf Hitler’in başbakanı iken Ankara’ya büyükelçi atadığı Franz von Papen’in görevi, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü“tarafsızlıktan” uzaklaştırmaktı. Roncalli’nin “İyi bir Katolik” dediği Papen ile dostluğu vardı. Eşi Martha, Roncalli’nin kilisesini siler süpürürdü! Kitapta Von Papen’e Ankara’da yapılan suikast girişimi de anlatılıyor.
Kuşkusuz en ilginç olay, filmlere de konu olan İngiliz Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull-Hugessen’in, sonra Çiçero adıyla anılacak, oda hizmetçisi İlyas Bazna’nın öyküsüdür. Elçinin banyoda sırtını bile keseleyen Çiçero, Alman istihbaratının verdiği fotoğraf makinesi ile çektiği “çok gizli” belgeleri Von Papen’ın adamlarına satıyordu. “Çiçero” dünyada bilinen en önemli 10 casusluk olayının başında yer alan kişi oldu.
Yakın tarihimizin casusluk olayını anlatan, dönemin Türk Milli Emniyeti’nden övgüyle söz edilen bu kitabın yeni baskısı Türk okurlarına kazandırılmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları