Tarihi Tekerrür!

21 Ocak 2014 Salı

Daima inandığım bir ilke vardır. O da, “bugünü anlamak için dünü iyi bilmek” gerektiğidir… Gelin bugünü anlamak için 60 yıl öncesine gidelim…
Demokrat Parti (DP) 1954 seçimlerinde yüzde 58’e yakın bir oyla sandıktan çıktı. Adnan Menderes DP’nin simgesi olan “kırat” üzerinde uçtukça uçtu. Ancak 1956-57 kuraklıkları tarımı altüst etti. Bırakın köylünün cebine para girmesini, Türkiye’nin tarım ürünleri dışsatımı da düşünce, dış ödemeler dengesinde makas açılmaya başladı.
Fiyatlar patladı, enflasyon aldı başını gitti. Uluslararası Para Fonu (UPF) “devalüasyon” diye tutturdu; Menderes kulağının üzerine yattı. 1957’de erken seçime gidildi. DP yüzde 10 oranında oy kaybına uğradı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise oylarını yüzde 35’ten 41’e yükseltti.
Köylünün cebine para girmez iken, sabit gelirlilerin cebinden daha fazla para çıkar oldu. İnsanlar iki yakalarını bir araya getirebilmek için iki işte çalışmaya başladılar. Anımsarım, yarbaylar, albaylar iş çıkışlarında geceleri taksi şoförlüğü yapar oldular.
UPF, “devalüasyonu” bastırdı. Daha sonraki yıllarda mülakat yaptığım Çekoslovak asıllı UPF Temsilcisi Ernest Sturc, Ankara’ya karargâh kurarak “devalüasyon” hazırlıklarına yön verdi.
4 Ağustos 1958 günü doların kuru ayarlandı, Türk Lirası’nın (TL) dolar karşısında 2.80 olan değeri 9 TL’ye çıkarıldı. Türkiye tarihinin en büyük kur ayarlaması yaşandı. Ama memurların aylıkları, köylülerin gelirleri yıkanan çamaşır gibi 3 katı çekti. Bu olaylar 27 Mayıs 1960 devrimini getirdi!

***

Şimdi ise halkın geleneksel yemeği olan kuru fasulye dayanamadı; 7-9 lira arasında satılan çeşitli fasulyeler 14- 16 TL’ye yükseldi. Yalnızca evlerde değil, şirketlerin yemekhanelerine fasulye girmez oldu. Dışalımla, pişmeyen fasulyelerden medet umulur hale gelindi.
İnsanlar nohuda geçince 5.40’tan 7.90’a ve mercimek de yüzde 50 artışla 1.60TL’den 2.50 TL’ye çıktı. Bakliyatı patates izledi. Üretimi düşünce 1 TL olan patatesin kilosu 3-5 TL’ye fırladı. Ardından pirinç fiyatında artışlar başladı. Pirinç 3-4.5 TL’den 7 TL’ye doğru yol aldı. Yumurta fiyatı da yüzde 50 arttı.
Sıra yeşilliklere geldi. Yeşil fasulye 4.40’tan 11.60’a, patlıcan 2.50’den 9.60’a, sivri biber 3 TL’den 3.30’a fırladı. Et durur mu ona da geçen hafta sonunda kilosuna 4 TL zam bindi.

***

Gazetelerde kuraklık haberlerinden geçilmiyor. 2013’te başlayan kuraklığın Türkiye genelinde 2014’te daha büyük olacağı uzmanlarca açıklandı. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, 2014’te yağışlarda yüzde 25-50 oranında bir azalma beklendiğini söyledi. Bu durum tarımdaki olumsuzluğun yanı sıra, barajların su düzeylerinde olağanüstü gerilemelere yol açacağı anlamına geliyordu.
Daha şimdiden tarladaki buğdaylar kurumaya başlamıştı. 10 santim olması gereken buğdaylar filizlenmediği gibi, bazı yerlerde tohumlar toprakta ölmüştü. Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ın debisi 7 kat düşmüştü.
Tekirdağ Şarköy ilçesinde çiftçiler yağmur duasına çıktılar… Benzeri dua haberi Kütahya’nın Gediz ilçesinden geldi. Bırakın imamların başı çektiği yağmur dualarını, Adana’da Aziz Pavlos Kilisesi’nde Rahip Francis Dondu bile, 8 günlük yağmur duası süreci başlattı.
Daha kuraklık sahnede tam olarak yerini almadan, tarım ürünlerindeki zamlar ufuktaki büyük tehlikenin habercisi değiller mi?

***

Bir de 17 Aralık ayakkabı yolsuzluğu patlamaz mı? Yabancılar borsadan tası tarağı toplamaya başladılar. Dolar, ekonomideki hastalığın ateş grafiğini yükselttikçe yükseltti. 2012’de 1.786 TL olan dolar yüzde 23’lük artışla hafta sonunda 2.230 TL’ye çıktı. Avro ise aynı tarihlere göre yüzde 27.5 oranındaki artışla 2.357TL’den 3.005 TL’yi aştı.
Bir başka deyişle 1958 benzeri bir durum; memurun, işçinin cebindeki TL’nin değeri dolar karşısında yüzde 23 azaldı devlet baba asgari ücretliye bir simit parasını bile çok gördü. İktisatçılar, bu olayın 2001’deki bunalımdan daha tehlikeli olduğunu yazıyorlar. 2002’de dış ticaret açığı 15.4 milyar dolarken 2013’te bu rakam 89.8 milyara, cari açık 0.6 milyardan 51.9 milyara, dış borç ise 129.5 milyardan 372.6 milyar dolara çıktı.
Tayyip Efendi ise meydanlarda halka “Eskiden borç alırken, şimdi UPF’ye 5 milyar dolar borç vereceğiz” sözleri ile mangalda kül bırakmıyor. Bu sözler insana, Ajda Pekkan’ın “Palavra, palavra…” şarkısını anımsatıyor.
İngiliz The Economist dergisi, Tayyip Efendi’nin “maskesinin düştüğünü” yazdı. Bu sözler bir gazetemizde “Takke düştü kel göründü” olarak harika bir benzetmeyle Türkçeleştirilmişti. Dergi, Başbakan’ın Türkiye’de demokrasiyi döner gibi doğradığını da bir karikatürle alay konusu yaptı!
Bir zamanlar Türkiye’ye gelişmekte olan en büyük 10 ülke ekonomisi arasında yer verilirken, şimdilerde daha kuraklık kendisini tam hissettirmeden önce “ekonomisi kırılgan 5 ülke arasına” aldılar!
Enerji Bakanı, her ne kadar “elektriğe ve doğalgaza zam yok” dese de, bunun gerçekte 30 Mart yerel seçimlerini etkilememek amacını taşıdığını inşallah dağdaki çoban bile algılamıştır.

***

Seçmenlerin cezalandıramadığı Tayyip Efendi için şimdi tarihte yaşanmış örnekte olduğu gibi Tanrı’nın ilahi adaleti 2015 seçimlerinde etkisini gösterecek. Ama bu arada kuraklık, yanlış yapan seçmenleri de cezalandırmış olmayacak mı?

Bir Kitap…
Adı: Suçlamalara Karşı Gerçekler
Yazarı: İlker Başbuğ
Yayımlayan: Kaynak Yayınları
Sayfa: 304
2008 Ağustosu’nda Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Başbuğ, 25 Ocak 2010’da şunları söylüyordu: “Darbe, darbe iddialarından hicap duyuyorum. Türkiye’de bazı olaylar yaşandı. Bugün artık bu olayların geride kaldığını düşünüyoruz. Biz diyoruz ki; demokraside, demokratik yöntemlerde en önemli husus, iktidarların seçimlerle demokratik yöntemlerle el değiştirmesidir.” Başbuğ, “darbeci-terörist” gibi suçlamalara karşı savunmasını, yattığı Silivri’deki 2. yıldönümünde bu yeni kitabında yazdı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları