Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
TC 'Devleti' İçin Senaryo!
23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan bağımsız Türkiye “devleti” hakkında bir senaryo, gündem oluşturuyor!
***
Senaryo: Fethullah Gülen
Yapımcı: Recep Tayyip Erdoğan
Yönetmen: Sam Amca
***
Birinci Perde:
1943’te Afyonkarahisar’da Başbuğ ailesi, doğan çocuklarına İlker adını verdi. Adındaki “er”lik hecesinin etkisiyle olsa gerek yüksek eğitim için gittiği Harp Okulu’ndan 1962’de mezun oldu. Çeşitli görevler yaptığı TSK’nin merdivenlerini başarıyla tırmandı.
Komutanlarının ve Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) üyelerinin verdikleri seçkin siciller ile 2002’de orgeneral oldu. YAŞ’taki (üstelik AKP’li siyasacıların oluru ve cumhurbaşkanının onayı), asker üyelerinin olumlu kanaat notları ile 2008’de Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi.
Başarılarından dolayı göğsüne “TSK Üstün Cesaret ve Feragat” ve “TSK Üstün Hizmet” madalyaları takıldı. Adındaki “er”likten yola çıktıktan sonra, soyadının, Orta Asya Türklerindeki anlamını yerine getirerek TSK’ye “başbuğ” oldu.
***
1968’de Ankara’da Fidan ailesi ise doğan çocuklarına Orta Asya Türklerinde “hükümdarların hükümdarı” anlamına gelen Hakan adını verdi. Hakan, Kara Kuvvetleri Muhabere (haberleşme) Okulu’ndan 1986’da mezun oldu. TSK’ye “astsubay” olarak katıldı.
“Başçavuş” iken 2001’de kendi isteğiyle TSK’den ayrıldı. Ankara’da Avustralya Büyükelçiliği’nde “Kıdemli Siyasal Danışman!” olarak görev yaptıktan sonra gittiği ABD’deki eğitimini Ankara’da doktora ile tümledi. Çeşitli kamu görevleri arasında Başbakanlık danışmanlığı yaparken Milli İstihbarat Teşkilatı’na “müsteşar yardımcısı”, sonra da “müsteşar” olarak atandı.
***
İkinci Perde:
Her ikisi de “doğrudan Başbakan’a bağlı” görevleri yüklendiler. Biri merdivenin basamaklarını anlatmak için yabancı dillere Yunancadan giren “hiyerarşi”, Osmanlıcası ile “silsile-i meratip” denilen rütbeler aşamasını başarıyla tırmanarak tepeye ulaştı… Ötekisi paraşütle tepeye indi…
***
İki gündür gazetelerde, her ikisi de doğrudan “Başbakan’a bağlı” bu üst düzey yöneticiler olan İlker Başbuğ ve Hakan Fidan haberlerinden geçilmiyor.
Anayasa gereği “Yüce Divan’da” yargılanması gereken Genelkurmay Başkanı “terörist” suçlaması ile “özel yetkili mahkemede” sorgulanıyor.
Üstüne üstlük, Türk basını için utanç sayılabilecek iki başlık da dünkü gazetelerde yer aldı.
Hürriyet: “Darbeyi K.K. Komutanı’yken planladı.”
Vatan: “TSK’ye sızmış üst düzey Ergenekoncu”
Her iki gazetemiz daha sorgusu yapılmamış, cezası kesinleşmemiş, TSK’nin tepesine başarıyla tırmanmış, yıllarını terörle mücadeleye vermiş Başbuğ’un “idam fermanını” bu başlıklara taşıdılar. Bu sözlerin bir savcıya ait olduğunu anlatmak için başlıklar ne “tırnak” içine alınmıştı ne de “ünlem işareti” ile tamamlanmıştı. Başlıklar, sanki yargıdan çıkmış son karar gibiydi.
Kısaca, o “komutan” değildi. TSK’ye “sızmış bir terörist” idi! İnsanın aklına bir soru geliyor! Peki, darbeyi KKK iken planlamıştı da, AKP hükümeti onu neden Genelkurmay Başkanı yapmıştı?
***
AKP iktidarında bu göreve atanmış olan ve “Başbakan’a bağlı” komutan Silivri’de hücredeydi. Buna karşılık “Başbakan’a bağlı” göreve paraşütle inen kişi hakkında ise, yangından mal kaçırırcasına, TBMM’den “kişiye özel” yasa geçirilerek, haklı-haksız ya da sanık-tanık olarak yargı önüne çıkarılması engelleniyordu.
Yasa teklifini yapan AKP Milletvekili Recep Özel, MİT Müsteşarı hakkında “Memleket için çalışanlar bu kadar kolay harcanmamalı” diyordu. Demek ki Genelkurmay Başkanı memleket için çalışmadığından yıllarca sonra kolayca harcanabiliyordu!
Çünkü biri “komutan”, ötekisi “hükümdarların hükümdarı” idi!
***
Üçüncü Perde:
“Terörist” suçlamasıyla Başbuğ, “tutukevi” kavramının artık “cezaevine” dönüştüğü Silivri’de üç kişilik bir odada yalnız kalıyordu. Aynı suçlamadan dolayı emekli Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon da Silivri’deydi.
İki asker dönem arkadaşıydılar. Başbuğ’un isteği üzerine Tolon da onun odasına aktarıldı. Bu odaya aktarılacak üçüncü kişi merak ediliyordu! İnternette dolaşan bir resimde merak edilen üçüncü kişi görülüyor!
Dev İnsan Cem Ağabey!
Cem (Atabeyoğlu) Ağabey, tam Cumhuriyet gazetesiyle (1924) yaşıttı. 1942’de Son Posta gazetesinde gazeteciliğe başlamış, Cumhuriyet’in “Spor Servisinin” oluşmasında başrolde olmuştu. Cem Ağabey’in Cumhuriyet’teki okulundan Erdoğan Arıpınar’lar, Abdülkadir Yücelman’lar gibi nice usta spor gazetecisi yetişti.
Emekli olduktan sonra çeşitli gazetelerde görev yapan Cem Ağabey’in iki önemli özelliği asla unutulamaz. Askerliğini Ankara’da yaparken izinli günlerinde büromuzda saatlerini geçirdiğinde, yakından tanıdığım Cem Ağabey, Türk basın dünyasındaki en ender “çelebi” insanların başında gelirdi. İriyarı yapısıyla ters orantılı, alçakgönüllü, sencil, bilgi saçan, insan gibi insandı…
İkinci özelliği ise Türk ve hatta dünya spor tarihi konusunda Türkiye’nin “ansiklopedisi” sayılan bilgi ve bellek birikimine sahipti.
Bugün Fenerbahçe Basketbol Takımı diye bir takım varsa, Fenerbahçeliler kuruculuğunu ona borçludurlar.
Böylesine dev bir meslektaşıma Cumhuriyet Spor sayfasında yalnızca 2.5 sütunluk bir haberle yer verilmesini doğrusu yakıştıramadım! Spor basınına saçtığın ışıklar içinde yüceleceksin sevgili Cem Ağabey.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti