Ülkemde kararan havanın değişmesi, büyük ölçüde gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerin sonucuna bağlı. Seçim sonuçlarına göre ya halkımızda “bunlar daha uzun gitmez” kanısı doğacak ya da “yol göründü, gidiyorlar” beklentisi güçlenecek... Eğer bunlar gitmez izlenimi doğarsa keyfilik, partizanlık, baskı artacak, ileri demokrasi gereği yargı kararları ona göre şekillenecek yalakalık daha da cıvıklaşacak, günümüzde hafifçe de olsa sesi çıkanlar da “nasıl olsa bir şey olmuyor, değişmiyor, kendimi niye riske edeyim” diye düşünmeye başlayacak. Sonuçta hem ekonomik hem de politik açıdan günümüzde aranır hale gelecek.

Eğer seçim sonuçları AKP’nin gidici olduğu ümidini doğurursa baskı, partizanlık hafifleyecek, kolluk güçleri, partizan bürokratlar geleceklerini düşünmeye başlayacak, bazı sivil toplum kuruluşlarının sesi yükselecek, yalakalık temkinli bir hal alacak. AKP’yi destekleyen sermaye çevreleri yavaş yavaş desteğini çekmeye başlayacak, argo bir deyişle araziye uymaya başlayacaklar, kararsız vatandaşın bir bölümünün cesareti artacak, gizli gizli fısıltıyla söylenenler yüksek sese dönüşecek, TV’lerde sesyayar olarak kullanılan gediklilerin uzman(!) ve âkıl(!) kişilerin görüntüsü azalacak, iktidara muhalif olanlar ekranda daha uzun süre sahne alacak, emin olun beklenti yargı kararlarına bile yansıyacak. Rahmetli T. Özal “Benim memurum işini bilir” gözleminde bulunmuştu. Bu gözlemi, öngörüyü daha genelleştirebilir, “Vatandaşım işini bilir” şeklinde ifade edebiliriz. Böyle bir genelleme hiç de yanıltıcı, yanlış olmaz.

Geçmiş dönemleri bir anımsayalım. Vatandaş genelde esen yele göre yelken açar. Yıl 1989; Türkiye’de T. Özal’ın, ANAP’ın güçlü dönemi. Yerel seçimler yapılıyor. SHP açık ara birinci parti konumuna yükseliyor. ANAP iktidarda olmasına karşın yerel seçimlerde hezimete uğruyor. Bu sonuç ANAP için sonun başlangıcı oluyor. ANAP, siyasal yaşamda bir daha dikiş tutturamıyor, 2013 yerel seçimleri de benzer sonuç verir, AKP için sonun başlangıcı olabilir mi? AKP böyle bir olasılığın önünü kesmeye, dış transferlerle, anketlerle halkımızda böyle bir izlenimin doğmasını engellemeye çalışıyor. AKP’nin güçlendiği, oy oranını artırdığı izlenimini yaratıyor. Muhalefetin, CHP’nin dağınıklığı, yandaşların dozu artan yalakalığı, sesi çıkması gereken örgütlerin ürkekliği, TÜİK’in makyajlı verileri, dış güçlerin çıkarları açısından en iyi seçenek olmanın getirdiği destekler, AKP’ye bu konuda yardımcı oluyor.

Anket sonuçlarına güvenim azdır. Anket yönteminin istatistiksel olarak eksik yönleri vardır, yanıltıcı olma olasılığı yüksektir. Anket sonuçları ile AKP’nin güçlendiği izlenimi uyandırıldığı gibi, seçimde alınacak oy oranı için de bir ölçü, bir kanıt oluşturuluyor. Seçim sonucu konusunda doğacak kuşkulara karşı anketler de zaten bu sonuçları veriyordu yanıtına dayanak hazırlanıyor. Anketler, açıklanacak resmi seçim sonuçları için de bir kanıt oluşturarak, doğabilecek kuşkular dağıtılacak.

Aslında vatandaşın en azından bir bölümünde seçim sonuçları konusunda kuşku var. Seçim sonuçlarının bir şekilde ayarlandığı düşüncesi kafalarda yer etmiş. Bu kaygıyı, muhalefet partilerinin güvenilir kişilerle sandıklarda temsil edilmesi, Yüksek Seçim Kurulu’nun da kuşkuya yer bırakmayacak şekilde sonuçları açıklaması giderebilir. Birkaç seçimdir, şeffaflık açısından, her resmi seçim sandığı sonucunun internette yayınlanmasını öneriyorum. Vatandaş kendi sandığının sonucu ile resmi sonucu karşılaştırma olanağını, ancak böyle bulabilir. Atılan oyla sayılan oy tutarlı olmalı.

2013 seçimi yalnız yerel seçim olarak değil, önemli siyasal sonuçlar da doğurabilecek bir halkoylaması olarak öngörülmeli, düşünülmeli.