Bedelli Askerlik ve Vicdani Ret

19 Kasım 2011 Cumartesi

Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi askerliğin başındaki “zorunlu” ifadesinin kaldırılması, bunun, vicdani bir mesele olarak kabul edilmesi ve bu anlayışın yasalar tarafından onanıp uygulanması, ülkemizdeki askerlik sisteminin geleceği açısından önemli bir adım olacaktır.

Askerlikte gönüllülük esasına geçilmesi çağın gereklerine uymak açısından da önemlidir. Vicdani reddi “densizlik” olarak görmekten ziyade, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi askerliğin yerine alternatif kamu görevleri belirlenmeli ve zorunlu askerlik yapmayı geçerli gerekçeler üzerinden reddeden vatandaşlar bu hizmetlere kaydırılmalıdır.

Askerliği, bir yurttaşlık görevi, vatan sevgisi emaresi olarak kabul etmeyenlerin, eline silah almayı vicdanen reddedenlerin hainlikle suçlanmadığı, ceza almadığı bir sistem, tarihte sayısız kereler gerçekleşen meydan muharebelerinden bu yana teknolojik anlamda ciddi mesafeler kat edilen, üstelik birçok ülkenin profesyonel ordu sistemini kullandığı bir çağda daha doğru ve geçerli olacaktır.

Zaten silahı bilgisayar başında oynadığı oyunlardan ve oyuncaklardan ya da resimlerden, izlediği dizi ve filmlerden başka bir yerde görmemiş gençleri zorla silah altına almak; ahlaki inancının, siyasi görüşünün, fikrinin askerliğe karşı çıktığı, fiziki rahatsızlık bulgusu olmasa da kendini ruhen askerlik yapmaya uygun hissetmeyen kimseleri mecburi “vatan sevgisi” uğruna dağlara ya da savaş meydanlarına göndermek, birkaç aylık süre içinde öğrendikleri teknikler ve savaş becerileri asla yeterli olamayacağı halde silahla doğup büyüyen, savaşla yatıp kalkan gerillaların karşısına çıkarmak ne kadar mantıklı ve doğru olabilir…

Üstelik askerlik görevinin “kutsallığının” zorla benimsetilmesi yerine, bunun kabulünün kişinin kendi vicdanına bırakılması söz konusu kutsallığı şahlandıracaktır.

Öte yandan yasalaştırılmaya hazırlanan bedelli askerlik elbette toplumdaki adalet duygusunda karıncalanmalara sebep olabilir. Bedelli askerlik sistemine göre belirlenen yaş aralığında olup, yasal olarak açıklanan parayı ödeyebilen herkes imtiyazlı sınıfına girerek askerliğini 28 gün olarak yapıyor. Bu parayı ödeyemeyecek durumda olanların ise elinde askere gitmek veya asker kaçağı olmak gibi iki seçenek kalıyor. Bu da belirlenen yaş aralığı arasında olanlar ve olmayanlar ile belirlenen maddi bedeli ödeyebilenler ve ödeyemeyenler arasında, gönül tellerimizi titreten bir Anadolu türküsünden kopup gelen “zenginim bedel verir, askerim fakirdendir” sözlerindeki eşitsizliğin doğmasına yol açıyor. Adalet duygusu da bu noktada çıkmaza giriyor.

Çözüm, adalet duygusunun zedelenmesinin önüne geçmek yolunda olgun düşünce ve olgun davranışı şiar edinmekte bulunabilir.

Dönerci cinayetlerini tanıyoruz

Almanya’da işlenen dönerci cinayetlerinin basına yansımasından sonra olayın derinlemesine araştırılmasıyla birlikte istihbarat bağlantılı bir neo-Nazi örgütüne ulaşıldı. Araştırmalar devam ettikçe örgütle ilgili yeni belgeler de ele geçirildi. Son olarak, içinde ırkçı karşıtlığıyla bilinen siyasi liderlerin, Türk ve İslam kuruluşlarının temsilcilerinin isimlerinin yer aldığı 88 kişilik bir infaz listesi ele geçirildi.

Şifreli olarak “Heil Hitler” sloganıyla süslenmiş olan liste ve Türklerin hedef olduğu cinayetlerde gizli servis bağlantısının belirmesi, Türkiye’yi de harekete geçirdi. Şimdilerde Dışişleri Bakanlığımız davaya müdahil olmak için başvuru yapmaya hazırlanıyor...

50 yıl önce binli rakamlarla tahmin edilen Almanya’daki Türk misafir işçi sayısı bugün milyonlarla ifade ediliyor. Bu büyük göç hareketinin iki ülke için sağladığı ekonomik faydalar bir kenara, genel olarak farklı toplumsal yapılardan gelen milletler arasındaki yaşam tarzı, inançsal ve kültürel farklar, ırkçı örgütlerin zenofobik damarlarını harekete geçiriyor ve bu hasta beyinler suçsuz günahsız insanları faşist kafalarının kurbanı ediyorlar.

Sonra bu katillerin bazı devlet örgütleriyle ilişki içinde oldukları ortaya çıkıyor. Meğerse yıllar boyu işlenen cinayetler istihbarat teşkilatı tarafından seyrediliyor ve başarılı bir şekilde kamufle ediliyormuş…

Nasıl, senaryo oldukça tanıdık değil mi?

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları