Davutoğlu da ‘sıçrama’larına dikkat etsin!

05 Aralık 2015 Cumartesi

Başbakan Ahmet Davutoğlu ha bire tekrarlıyor Can Dündar ve Erdem Gül’ün Silivri’ye yollanmalarına ilişkin; “Bu tür davalarda esas olan tutuksuz yargılamadır” diye…

Peki, “istisnai” olan bu durum neden/ nasıl ortaya çıktı diye müteakip bir soru sormak kimsenin aklına gelmiyor.

Sorulsa Davutoğlu’nun “Bu sorunun muhatabı ben değilim” demesi büyük olasılık.
Ama soruya muhatap bir merci işaret etmeyeceği, edemeyeceği de büyük olasılık.

***

Böylesi bir “merci” aramaya kalkacak olanlar için en büyük ipucu, önceki yazımızda ele aldığımız üzere, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Can’la Erdem’in tutuklanmasını ima ile sarf ettiği ileri sürülen sözlerden çıkıyor:

“Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı, üç sıçradı, bitti.”

Demek ki esas olan tutuksuz yargılama olsa da “kaideyi bozan istisna”, böyle (hukuki olmaktan ziyade siyasi) bir “çekirgeyi bitirme” operasyonu ile alâkalı…

***

Hâl böyle olunca 1 Kasım seçimi sonrası süreçte Davutoğlu’nun “iktidar protokolü”ndeki yerine ilişkin yaptığımız “Düzeltmen”lik nitelemesi ne yazık ki geçerliliğini sürdürüyor.

Onun “tutuksuz yargılama” şeklinde serdettiği kanaat, iktidarın demokrasi ile imtihanında bir “düzeltmen” tavrının nişanesi olmaktan öteye gitmiyor.

***

Fakat iddiayı haksızlık noktasına da vardırmamamız gerekir.

Başbakan, belirgin şekilde fark edildiği ve hissedildiği üzere kendince bir “restorasyon” çabası içinde de görünüyor.

Gerek kurduğu hükümetin Meclis’te güvenoyu alması sonrasında, gerekse TÜ- SİAD toplantısının açılışında yaptığı konuşmalardan hissediyoruz ki Davutoğlu, Erdoğan’ın çatışmacı siyaset stratejisi ve üslubundan farklı ama tabii böylesi bir “siyaset panzeri”nin gölgesinde ne kadar mümkün olabilecekse o kadar, o ölçü ya da çapta bir uzlaşmacı, barışçı, diyaloğa açık siyaset yapmaya çalışıyor.

***

“Ahmet Hoca” mizaç olarak çatışmacı bir pratik ve performansın insanı olmadığını biliyor. Hem de bugün gelinen noktada AKP’ye oy vermeyenleri iyice kıyıya itip köşeye sıkıştırarak, yaşam biçimi açısından nefes alamaz kılarak yola devam edemeyeceğini düşünüyor olabilir.

Çünkü onu iktidara getiren ama kendisinden çok Cumhurbaşkanı’nın marifeti olan çatışmacı, kutuplaştırıcı siyaset stratejisinin sonucu belli: Elde edilmesi zor bir başarıya imza atarak toplumun yarısını arkasına almak; ama aynı şekilde elde edilmesi çok zor bir ikinci başarıya daha imza atarak toplumun diğer yarısını da büyük bir nefretle karşısına almak…

Başbakan, yöneteceği toplumla böyle şekillenmiş bir aşk-nefret “ikili sarmal”ından çıkma yolunda mesajlar veriyor. “100’de 100’ün hükümeti olacağız; en aykırı görüşlere bile yer vereceğiz” diyerek. Can Dündar-Erdem Gül tutuksuz yargılanmalı beyanında bulunarak. Muhalefetle birlikte uyumlu çalışma önerisiyle herkesi dinlemeye hazır olduklarının altını çizerek. Ve iş dünyasına, daha doğrusu “laik burjuvazi”ye de “Bizim yönümüz Avrupa’ya dönük, Türkiye bir Avrupa halkıdır” şeklinde lâflar ederek…

***

Tüm bunlar hoş, ama ne ölçüde uygulamaya yansıyacak ve Başbakan nereye kadar pürüzsüz-kesintisiz böyle devam edebilecek, doğrusu bunu da endişe içinde merak ediyoruz.

Aman, “Ahmet Hoca” da “sıçrama”larına dikkat etsin diye uyarmak geliyor içimizden!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları