Üstün Dökmen

Felaketten ders çıkarmak

14 Nisan 2024 Pazar

Kısa süre önce İstanbul’un bir semtinde pek çok kişiyi dehşete düşüren, kahreden bir şey oldu. Bir sucunun dükkânının içine ses geçirmez oda yaptığı, burada da kendi yakınları dahil çok sayıda çocuğa defalarca tecavüz ettiği ortaya çıktı. Semtin adını belirtmeyeceğim, çünkü o semtte yaşayan binlerce masum insanın üzülmesini istemiyorum. Sadece şunu söylemek zorundayım: Bu olayda az ya da çok hepimizin sorumluluğu vardır. Önce olayın adlandırılışına bakalım.  

İSTİSMAR MI, TECAVÜZ MÜ? 

Benzeri olaylarda görüldüğü üzere basın bu olayı da “çocuğa cinsel istismar” olarak tanımladı. Bence kasıtlı olmasa da adlandırmadaki bu tavır, bu tür olaylardaki vahşeti kamufle etmekte adeta yumuşatmaktadır. Yetişkin bir erkek yetişkin bir kadına tecavüz edince bu duruma “cinsel istismar” demiyoruz, “tecavüz” diyoruz. Mağdur çocuk olunca niçin istismar kelimesini kullanıyoruz? Ortada bal gibi tecavüz vardır. İyi ve kibar insanlar böylesine korkunç bir kelimeyi telaffuz etmektense istismar kelimesini tercih ediyorlar. Tıpkı kanser yerine “kötü hastalık”, verem yerine “ince hastalık” der gibisine. Zorlanıyor olsak da çekinmeden olayı apaçık adlandırmak gerekir bence. Aslında istismar bambaşka bir şeydir. Çocuğunuzu okula göndermeyip kırmızı ışıklarda arabaların camlarını sildirmeniz sonra da kazandığı parayı elinden almanız, ihmal ve istismar sayılır. Bu yüzden çocuklara tecavüz “istismar” diye tanımlanamaz. Benzeri durumların ortaya çıkmaması için ne yapılmalıdır?  

VATANDAŞ ADALET SİSTEMİYLE İLGİLENMELİDİR

İlk olarak toplum, adalet sisteminin daha iyi işlemesi için duyarlılık göstermeli, sorumluluk almalıdır. Eşlerini öldüren erkeklerin hayatlarında ilk kez mahkemede kravat takarak indirim almalarını herkes eleştiriyor. Bu kişilere verilen indirimin şüphesiz ki yasal dayanağı vardır ancak bu dayanak toplum vicdanı rencide ediyor. Topluma düşen görev, bu yasanın değiştirilmesi konusunda ilgili mercileri uyarmak, yasayı değiştirmeleri için seçtikleri milletvekillerine baskı yapmaktır. Ancak insanlar bunu yapmak yerine sadece söylenmeyi tercih ediyorlar.  

Vatandaşların adalet sistemini sadece eleştirmelerine, köklü değişiklikler önermemelerine bir başka örnek eve giren hırsız konusunda da ortaya çıkıyor. Eğer ruhsatlı tabancanızla evinize giren hırsıza koridorda ateş ederseniz suçlu sayılıyorsunuz. Ancak yatak odanızda ateş edebiliyorsunuz ona. Bu uygulama da pek çok kişiye adaletsiz görünüyor ancak bu konudaki yasanın değiştirilmesi konusunda insanlar genel bir tepki ortaya koymuyorlar. 

Son tecavüz olayını gerçekleştiren kişi bir süre önce tecavüz suçlamasıyla karşı karşıya kalmış fakat yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle salıverilmiş. Bu durum söz konusu olayda delillerin yeterince araştırılıp araştırılmadığı sorusunu akla getiriyor. Benzeri olaylarda tutuksuz yargılanan zanlılar var. Bütün bunlardan şikâyet eden toplum sadece söylenmekle yetiniyor, sandıkta oy kullanırken bu tür konularla ilgilenmek yerine iktidarın maaşlara zam yapıp yapmadığına bakıyor. Bir de insanlar bir tecavüzcü yakalandığında linç etmeye çalışıyorlar. Hepsi bu.      

ANNE BABALAR EĞİTİLMELİDİR

Tecrit odasında feryatlar içinde perişan olan tecavüz mağduru çocuğun yüzü gözü karışır, aylarca huyu suyu değişir. Bu çocukları olaydan az sonra gören anne babalar hiçbir tuhaflık fark etmediler mi? Anlaşılan fark etmemişlerdir. Demek ki çocuklarına yeterince bakmamışlar, onları sağlıklı şekilde gözlememişlerdir. Bu durum biz uzmanların topluma gerektiği kadar ulaşamadığımızı, anne babaları eğitemediğimizi gösterir. Anlaşılan televizyonlar da ailelerin çocuklarına yeterince ilgi göstermelerini sağlayacak programlar yapmamışlardır. (Yıllardır pek çok televizyon kanalının genel yayın yönetmenine hiçbir ücret almadan “Küçük Şeyler” benzeri programlar yapabileceğimi söylüyorum. Memnun oluyorlar, teşekkür ediyorlar ancak bu tür programların kanal için masraflı olduğunu belirtiyorlar, alacakları reklamın kendilerini kâra geçireceğini unutuyorlar.) Sadece reyting almaya, para kazanmaya çalışan kanallar ticaretin ve siyasetin içinde kaybolmuşlar, halk eğitimini önemsemez olmuşlardır. 

İstanbul’daki son olay münferit değildir. Yakın geçmişte birçok yurtta, kursta benzeri tecavüz olayları yaşandı, davacı olmayan babalar görüldü. Bir ilimizde tecavüze uğrayan 45 erkek çocuk için bir kadın bakan, “Bir kereden bir şey çıkmaz” demişti. Bazı kurumlardaki tecavüzle ilgili olarak da bir erkek bakan, “Ortada cinsel istismar yok, ailelerin ve çocukların rızası var” demişti. Ne harika bir dünya!

Sonuçta anne babalar çocuklarındaki davranış değişikliklerini, huzursuzlukları fark edecek şekilde eğitilmelidirler. Yanı sıra toplumda ekonomik sıkıntı olmamalıdır ve aileler çok sayıda çocuk yapmaya teşvik edilmemelidir. Anne babalar yeterince ilgilenemeyecekleri çok sayıda çocuk yapmak yerine daha az sayıda ilgilenebildikleri çocuklar edinmelidirler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Işığı üretmek 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları