17 Ağustos’un üzerinden 23 yıl geçti, acılar hâlâ ilk günkü tazeliğini koruyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan bilgilere göre, İstanbul’da meydana gelecek 7.5 büyüklüğündeki bir deprem de yaklaşık 48 bin bina ağır veya çok ağır, 146 bin bina ise orta hasar alacak. Cumhuriyet, sık sık uyarılar yaparak tedbirli olunması gerektiğini belirten uzmanlarla geçmişi ve gelecek senaryolarını konuştu.
Marmara’da beklenen depremin 1999 yılından itibaren her an olmak kaydıyla 30 yıl içerisinde olma olasılığının yüzde 64 olduğu açıklandı. Yaşanan Gölcük ve Düzce Depremi’nden sonra yer bilimcilerin alarm verdiğini belirten Bilim Akademisi kurucu üyesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, “Uzmanlar olarak gerekli yerlere bu depremlerin Marmara Bölgesi’ni ve dolayısıyla İstanbul’u tehdit ettiğini söyledik. Özellikle Gölcük depremi Marmara’nın altında normalde 250 yılda birikmesi gereken enerjiyi transfer etti. Bu da kabukta gerilime neden oldu. İstanbul’un depreme hazırlanması için hem hükümeti hem de halkı ısrarla uyardık” dedi.
GÖRÜR'DEN UYARI: "SON EVREYE GİRDİK"
Görür, “Marmara’da beklenen depremin 1999’dan itibaren her an olmak kaydıyla 30 yıl içinde olma olasılığını yüzde 64 olduğu bilimsel olarak açıklandı. 1999’dan bu yana 23 yıl geçti. Yüzde 64 olasılık 2029’a kadar olduğuna göre biz işin son evresine girdik. Yaptığımız çalışmalarda Marmara’nın altındaki Kuzey Anadolu’nun bir bölümü olan fay hattının kırıldığı takdirde minimum 7.2, maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem üretir. Bu deprem olduğu takdirde İstanbul’un Marmara kıyılarına yakın olan yerleri en az 9 şiddetinde, kıyılardan uzaklaştıkça da 8 şiddetinde depreme maruz kalır’’ dedi.
Marmara’nın altındaki fay hattının tekerrür zamanının dolduğunu söyleyen Görür, “Marmara Denizi’nin içinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batı kısmı 1912 yılında yaşanan Şarköy depremiyle kırıldı. 1999 yılında yaşanan Gölcük depremiyle de doğusundaki kısım kırıldı. Oradaki son depremin 1766 yılında olduğu düşünülünce bu da fayın depremi tekrarlama zamanına denk geliyor” diye konuştu.
"İSTANBUL TEHDİT ALTINDA"
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın bir davranış şekli olduğunu dile getiren Görür, “Bu fayın herhangi bir yerinde deprem olduğu zaman batısı deprem için hedef haline geliyor. Yer bilimciler olarak bizler bağırmaya başladık. Marmara tehdit altına girdi. Dolayısıyla İstanbul da tehdit altında” ifadelerini kullandı. Gölcük depreminden sonra hükümet ve yerel yönetimlerin bir şeyler yapmaya başladığını söyleyen Görür, “Bizler sevindik çünkü bu hızla gidersek İstanbul’u 10 senede depreme hazırlarız diye düşündük. Ancak, bu 2006 yılına geldiğimizde biraz savsadı. Yapılan teşvikler azaldı, yöneticiler ve halk olayı gündemden çıkardı. 2011 yılında Van depremi olunca, deprem tekrardan gündeme geldi” diye konuştu.
"ÖLEN ÖLSÜN" STRATEJİSİ
Bilim insanları olarak yaptıkları baskılarla hükümetin bakış açısında değişim yaşadığını belirten Görür, “Hükümet daha çok acil müdahaleye önem veriyordu. Yani ‘Deprem olsun, depremden sonra yapılacakları yapma’ stratejisini benimsemişlerdi. Bu, ‘Ölenler ölsün, ondan sonra gereğini yaparız’ demek. Siyasetçilerin işine geliyor. Deprem bölgesine iktidarın bütün gücüyle gidip yaraları sarması kendine puan kazandırıyor. Halbuki ‘Deprem olmadan önce neden gelmediniz’ diye sorulmalı. Neden bu kadar insan öldü? 30 sene içerisinde olması açıklanan deprem için 23 yılımızı çöpe attık. Benim bugünden sonra yöneticelere inancım kalmadı” dedi.
"YUMURTALAR AYNI SEPETTE"
Depremin ekonomik olarak da büyük bir felaket olduğunu söyleyen Görür, “Marmara Bölgesi Türkiye’nin yüzde 60 üretim gücünü elinde bulunduruyor. Sanayi tesislerinin maalesef çoğunluğu burada. Aynı sepetin içine yumurtaların tamamı konmuş. Beklenen deprem olduğu zaman ekonomiye darbe indirir. Ekonomik olarak ülkenin diz çökmesi, ekonomik bağımsızlığını yitirmesi demek” ifadelerini kullandı.
SÖZEN: 25 MİLYON TON ATIK TEHLİKESİ
Araştırmalara göre 7.5 büyüklüğündeki depremin yaklaşık 25 milyon ton yıkıntı atığına neden olacağını söyleyen İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve İBB Bilimsel Danışma Kurulu üyesi Prof. Dr. Seval Sözen, “1999 depreminin üzerinden geçen bu uzun süre içerisinde birçok çalışma yürütülmüş olmasına karşın maalesef gözle görülen bir eylem planı hayata geçirilemedi. İstanbul’da yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesi konusunda da çok geç kalındı. Temel vizyon değiştirilmeli ve başta sadece can kaybına yol açacak yüksek riskli yapıların yenilenmesine odaklanılmalı. Bu çerçevede işe zemin koşulları itibarıyla öncelikli alanlardan başlanmalı ve sistematik içinde sıra ile binaların yenilenmesi gerçekleştirilmeli” dedi. Bir plan dahilinde inşaat ve yıkıntı atıklarının değerlendirilmesi için geri kazanım tesisi oluşturulması gerektiğini vurgulayan Sözen, “İstanbul için olası depremde oluşması beklenen 25 milyon ton yıkıntı atığının en kötü koşullarda yüzde 60-70 oranında geri kazanılabileceği öngörüldüğünde, İBB’nin 15 milyon ton geri kazanılabilir yıkıntı atığının belirli bir takvim içerisinde geri dönüşümünü sağlayacak alt yapıyı oluşturması gerekecektir” ifadelerini kullandı.
"ALTYAPI GÜVENLİĞİ ŞART"
Altyapı güvenliğinin de hızlıca sağlanması gerektiğini belirten Sözen, “Acil önlem gereken bölgelere, depremden etkilenmeyecek malzemeler kullanılmak suretiyle acil ihtiyaçlara yetecek ölçüde, günde kişi başı yaklaşık 30-40 litre ilave borulama ve depolama tesisleri oluşturulmalıdır. Su temininin yanı sıra oluşan atıksuların da bölgede herhangi bir sağlık sorunu yaratmaması için güvenli hatlar ile toplanması ve uzaklaştırılmasına imkan sağlanmalıdır. Deprem sonrası planlaması uygulamaya konmazsa kent uzun süre yaşanamaz hale gelecektir” dedi.
KADIOĞLU: AFET YÖNETİMİNİ BİLMİYORUZ
Depremin üzerinden 23 yıl geçmesine karşın Türkiye’de afet yönetiminin enkaz altından insan kurtarmak olarak algılandığını belirten İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Depremde ağır hasar alacak bina sayısını 10’a kadar indirmezsek deprem olmadan güçlendirmezsek afetin yönetilmesi mümkün olmayacak. Afet yönetimi mevcut riski yönetilebilir hale indirmektir, arama kurtarma değil. İnsanlar nasıl enkaz altında kalmaz diye çalışmamız gerekiyor ama Türkiye’de biz bunu algılayamadık” diye konuştu. Cumhurbaşkanı veya yardımcısının İstanbul’a gelerek deprem için bütün tarafları toplaması gerektiğini söyleyen Kadıoğlu, “Afet yönetimini özellikle Marmara’da beklenen depremde tek başına bir belediye ya da bakanlığın yapması mümkün değil.
Deprem olduğu zaman İstanbul’daki ekiplerin hepsi ve aileleri afetzede olacak. İstanbul’da bu insanların kendi kendilerine bir yardımı mümkün olamaz. Dışarıdan gelen yardımların da İstanbul’un her tarafına ilk 72 saatte ulaştırılması mümkün değil” dedi.
"O GECE ÇOK BÜYÜK ACILAR YAŞANDI"
Deprem sırasında İçişleri Bakanı olan Sadettin Tantan, o gece yaşananları anlattı. Tantan, “Deprem olduğunda ben İçişleri Bakanlığı lojmanında yatıyordum. Depremin olduğunu hissedince kalktım, taksiyle bakanlığa geldim. İlk dakikalar telefon çalışıyordu. İzmit ve Sakarya’yı aradım. Sakarya’da nerelerin çöktüğünü sorduğumda 1967 depreminde hasar alan yerlerdeki binaların çöktüğünü öğrendim. Kocaeli Valisi ise TÜPRAŞ yanıyor diyince görevlendirmelerde bulundum” dedi. Sağlık ekiplerini görevlendiren dönemin İçişleri Bakanı Tantan, “Bakanlıkta kriz merkezi oluşturduk ancak sonra iletişim kesildi. Yollar çökmüştü ve ayrılmıştı. Yolların açılması için talimat verildi. Ertesi gün helikopterle bölgeyi dolaşmak üzere geldik. Önlemlerin alınması için ilçeleri ayırarak, insanların kurtarılması için destek sağlayan kim varsa gönderilmesini sağladık. İnsanlara ihtiyaç yardımı yapıldı” dedi.
Çok acılar yaşandı diyen Tantan, “Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten 50. hükümet yaraların sarılması bakımından yapılandırmada ve yardımlarda bulundu” diye konuştu. Tantan, “Depremden sonra şimdiki adı AFAD olan Sivil Savunma Teşkilatı’nın geliştirilmesine yönelik adımlar atıldı. 10-12 ilde bölge merkezleri açıldı. Özel eğitimler düzenlendi. Sivil savunma uzmanlarına eğitimler verildi’ ifadelerini kullandı.
YARIN: DEPREMİ YAŞAYAN AİLELER VE DEPREMZEDELERİN AVUKATI FİLİZ SARAÇ
BU DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR...
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!