Aydın Engin

Başbakan’a bir mektup daha

21 Ocak 2016 Perşembe

Sayın Başbakan,
size dün de mektup yazdım ama öncelik Hrant’a yazdığım mektupta olduğu için sizinki epey kısaydı.
Oysa konu kısa bir mektupla geçiştirilemeyecek kadar önemli; dahası konuya sizin bakışınız pek vahim. O yüzden ikinci bir mektup daha farz oldu.
Farzı yerine getiriyorum.
Bir kez daha hatırlatayım. Aynen şöyle dediniz:
“… O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır, o metin bir yerden çıktı, onlar da imza attı. ‘Aydın’ın en önemli vasfı sürü psikolojisine kapılmamasıdır. Birçok arkadaşım bana dedi ki görmeden imza attık. Bu tutum kabul edilebilir değil. Esas sorumlu o metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metine imza atanların özeleştiri yapacaklarına inanıyorum. Ben onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları kanaatinde değilim…”
Biliyorum 13 yıllık AKP iktidarında sorgulamadan sizi destekleyen bir kitlenin varlığına alıştınız. O yüzden de siyaset erbabının sağlıklı düşünme ve davranmasında ilaç etkisi yapan eleştiri ve özeleştiri sizin mahallede pek geçerli değil.
Besbelli ki 1128 akademisyenin bildirisi sizin demokrasi anlayışınızın sınırlarının ötesinde. Hele devletten maaş alan insanların sizin düşüncenizden başka bir düşünceyi, sizin ideolojinizden başka hatta zıt bir ideolojiyi, sizin siyasal çizginizin tam karşısında yer alan bir çizgiyi benimsemeleri sizin için asla kabul edilebilir değil.
Nitekim sizin büyük reis buyurdu: Akademisyen memurdur ve amirlerine itaat ile mükelleftir.
Ne çare ki sizin bu tercihleriniz, sizin bu anlayışınız, sizin doğrularınız birçok kişi gibi o 1128 akademisyenin de umurunda değil. Onlar kendi tercihleri, kendi anlayışları ve kendi doğruları yönünde davranmaktan, görüş açıklamaktan yanalar ve öyle de yaptılar…
Sizi çileden çıkaran da bu oldu.

***

Gelin yukarıda aktardığım konuşmanız üstünde yürüyelim.
Akademik yaşamınızda herhangi bir protesto bildirisinin altına imza atıp atmadığınızı bilmiyorum. Ama bu konuda çok acemi ve bilgisiz olduğunuz sözlerinizde sırıtıyor.
“O metin kesinlikle o akademisyenlerin elinden çıkmamıştır. O metin bir yerden çıktı” diyorsunuz, beni ve benim gibileri güldürüyorsunuz.
Ne yani, 1128 akademisyen bir stadyumda (başka nereye sığacaklar) bir araya geldiler ve o bildiriyi yazdılar diyen mi oldu?
Bu işler şöyle olur: Birkaç akademisyen bir bildiri taslağı hazırlar; ulaştıkları akademisyenlere yollarlar. Yolladıkları da kendi ulaşabildiklerine yollarlar. Ardından bıktırıcı bir mail ya da telefon trafiği başlar. “O cümle öyle değil böyle olmalı… O sözcük uygun değil, bence şu sözcük kullanılmalı” diyen öneriler uçuşur; tartışılır, tartışılır, tartışılır ve bildiri son şeklini alır. İmzalar atılır ve kamuoyuna açıklanır.
Aydınlar sürü psikolojisine kapılmayacak bir bilinçle donanmış olduklarından bildiriyi değil okumadan imzalamak, didik didik etmeden imzalamazlar. Anlaşılan siz daha önce hiçbir protesto bildirisi imzalamadığınız için bunu bilemeyebilirsiniz.
Ama şimdi öğrendiniz.
Haydi gelin şu akademisyenlerden esaslı bir özür dileyin.
Bir Başbakan’a yakışan budur…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları