Şiddet nereye kadar?

Şiddet nereye kadar?

26.02.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ne yazık ki, görmezden gelinecek bir konu değil “taziye meselesi”. Doğru, iktidar/ devlet bu konu ve buna benzer konuları öne çıkarıp Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgede estirdiği şiddet politikalarını meşrulaştırıyor, “barış ve müzakere” diyeni “terörist” ilan ediyor. Ama, demokratik siyaset benimsediği (başka türlüsü de zaten mümkün değil) iddia eden ve dahi parlamentoda temsilcileri bulunan bir partinin milletvekilinin, “canlı bomba eylemi” yapmış birinin taziye çadırında ne işi var sahiden? Böylesi bir durumu, “taziye kültürü” ile izah etmek neyin nesi? Bombacının aile, akraba efradının ölenin anababasını ziyaret etmesi başka şey, bir siyasi partinin temsilcilerinin “itibar” göstergesi olan ziyareti başka şey.
Kürt partilerinin, “PKK’ye kesin mesafe koymasının dayatılmasına” karşı çıktık, zira sonuncusu HDP olan partilerin tabanı aynı zamanda PKK sempatizanı idi, bağrı yanıkların isyanı, dağda ölen çocuğu vardı; kurallar, kanunlar çerçevesinde bu gerçeği görmezden gelmek çıkmaz yol idi. Dahası insani değildi, halen de değil. Tam da bu nedenle, Kürt siyasetine demokratik alanda yer açmak çok önemliydi, PKK ile müzakere bu zemini güçlendirecekti, doğrusu ben hâlâ bu konuda ısrarlı olunması gerektiğine inanan biriyim. Ama ben aynı zamanda, hem de İslamcıların televizyonunda Hamas’ın intihar eylemlerine ilkesel olarak karşı çıkmış biriyim. Zamanında, bu ülkede pek çok sempatizanı olan Hamas ve bu eylemlere fetva veren Şeyh Yasin’i eleştirdim.

Samimiyetsizlik...
Her şeyden önce ya demokratik siyasete, bu zeminde mücadeleye inanırsınız, ya da silahlı mücadeleye, isyan/savaş stratejisine. Hepsini bir potada eritemezsiniz, bu çaba sadece ve sadece demokratik iddianızı/ meşruiyetinizi zedeler. Sadece o da değil, “dava”nız ne olursa olsun ona gölge düşürür, özgürlük mücadelenize sempatiyle bakan insanları sizden uzaklaştırır. Dahası, silahlı mücadelenin ve dahi savaşın bile kendi içinde bir hukuku vardır; isyan, başkaldırı başka, canlı bomba “eylem”ler ayrı şeylerdir. Bu ayrımın farkında olmamak bir sorun, farkında olup işi “taziye kültürü” gibi laflarla geçiştirmeye çalışmak daha büyük sorun. Zira, farkında olmayanla konuşmak mümkündür, samimi olmayanla konuşmanın yolu yoktur. En kötüsü samimiyetsizlik, fevkalade “itici”dir, bir siyasi harekete, görüşe, “dava”ya verilebilecek en büyük zarardır.
Nihayet, sorunları, çatışmaları can yanmadan çözmenin yolunu bulmak adına demokratik siyasette ısrar ediyoruz. Bu uğurda, ne kadar “meşru şiddet tekeline” dayandığını iddia ederse etsin, devletin şiddet siyaseti eleştirmekten geri kalmazken, isyanları ne kadar haklı gerekçelere dayanırsa dayansın, Kürt siyasetinin giderek daha fazla şiddet siyasetine bel bağlaması karşısında nasıl susup oturabiliriz? Dahası, Kürt siyasetinin Türkiye’de yürüttüğü savaş/isyan, Suriye’de varlık mücadelesi veren Kürtlerin de meşruiyetine zarar veriyor. Türkiye’de devlet/iktidar, işi bu mecraya sokmak istiyor ve bu yönde çaba gösteriyor diye değil, PYD, IŞİD ile mücadele çerçevesinde meşrulaşırken, Türkiye’de Kürt siyasetinin meşruiyet zedelenmesinin gölgesinin, nihayetinde PYD’yi etkilemesi kaçınılmaz olacağı için.

Çatışmacı siyaset
Diğer taraftan, bırakın Türkiye içinde demokratik siyaset imkânlarının elbirliği ile yok edilmesini, mevcut iktidar/devlet Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş durumda. Mevcut iktidar hem içerde, hem dışarda barışçı/uzlaşmacı/müzakereci siyaset yerine çatışmacı siyasette ısrar ettiği için bu noktaya geldik. Kürt siyasetinin içerde yürüttüğü siyaset, iktidarın içerde ve dışarda ilerlediği savaş/ çatışma hattını germek ve meşrulaştırmak dışında bir şeye hizmet etmiyor.
Ben Türkiye’nin ne olursa olsun herhangi bir savaşa girmesine karşıyım, hep karşı oldum. “Ne olursa olsun birlik ve beraberlik içinde olmak” adına sesimi kesecek biri değilim, bu ülkede savaşa hevesli olan varsa, kesinlikle karşı çıkan da var, yani böylesi bir hayat memat meselesinde hepimizin söz hakkı var. Tam da bu nedenle, Kürt siyasetinin savaş/çatışma stratejisine karşı da ses çıkarmak ihtiyacı duyuyorum. Nitekim, bu strateji, karşısındaki devlet/iktidar stratejisini besliyor. Kürtler, hak ve özgürlük mücadelelerinin meşruiyetini yok etme hevesinde olanların onları sürüklediği çıkmaz sokağa koşar adım gidiyor, topyekûn bir felaketin eşiğindeyiz, bu koşullar altında, susma, görmezden gelme hakkımız yok. Umarım, henüz, ses vermenin de bir faydasının olmadığı noktaya gelmemişizdir.  

Yazarın Son Yazıları

‘Yeni devlet’

‘Yeni devlet’

Devamını Oku
07.08.2017
Müftü nikâhı ve İslami rejim

Müftü nikâhı ve İslami rejim

Devamını Oku
04.08.2017
‘Hans’ın ne dediği’

‘Hans’ın ne dediği’

Devamını Oku
31.07.2017
‘Evrim teorisi’

‘Evrim teorisi’

Devamını Oku
28.07.2017
Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Devamını Oku
24.07.2017
15 Temmuz’un anlamı

15 Temmuz’un anlamı

Devamını Oku
17.07.2017
15 Temmuz

15 Temmuz

Devamını Oku
14.07.2017
Parayla saadet olmaz

Parayla saadet olmaz

Devamını Oku
10.07.2017
‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

Devamını Oku
07.07.2017
Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Devamını Oku
03.07.2017
Katar krizi

Katar krizi

Devamını Oku
30.06.2017
Yine hüzünlü bir bayram

Yine hüzünlü bir bayram

Devamını Oku
26.06.2017
Adalet istiyoruz! (23.06.2017)

Adalet istiyoruz!

Devamını Oku
23.06.2017
Nerden başlasak nasıl anlatsak

Nerden başlasak nasıl anlatsak

Devamını Oku
19.06.2017
Katar’ın başına gelenler

Katar’ın başına gelenler

Devamını Oku
09.06.2017
ABD, Türkiye ve Kürtler

ABD, Türkiye ve Kürtler

Devamını Oku
05.06.2017
Toplum yorgunluğu

Toplum yorgunluğu

Devamını Oku
02.06.2017
Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Devamını Oku
29.05.2017
İki veda

İki veda

Devamını Oku
26.05.2017
‘Devrime hazır olun’

‘Devrime hazır olun’

Devamını Oku
22.05.2017
Kötü yönetim ve dış siyaseti

Kötü yönetim ve dış siyaseti

Devamını Oku
19.05.2017
‘Türbe, tarih, siyaset’

‘Türbe, tarih, siyaset’

Devamını Oku
15.05.2017
Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Devamını Oku
12.05.2017
İslamcılık, çirkin itiraf

İslamcılık, çirkin itiraf

Devamını Oku
08.05.2017
Yeni siyasi arayışlar

Yeni siyasi arayışlar

Devamını Oku
05.05.2017
Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Devamını Oku
01.05.2017
Referandum sonrası Kürt meselesi

Referandum sonrası Kürt meselesi

Devamını Oku
28.04.2017
Nafile analizler

Nafile analizler

Devamını Oku
24.04.2017
Her şeye rağmen

Her şeye rağmen

Devamını Oku
17.04.2017
Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Devamını Oku
14.04.2017
İslamcıların Suriye ile İmtihanı

İslamcıların Suriye ile İmtihanı

Devamını Oku
10.04.2017
Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Devamını Oku
03.04.2017
‘Vicdan ve adalet nöbeti’

‘Vicdan ve adalet nöbeti’

Devamını Oku
31.03.2017
En büyük tehlike (27.03.2017)

En büyük tehlike

Devamını Oku
27.03.2017
Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Devamını Oku
24.03.2017
En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

Devamını Oku
20.03.2017
18 yaşında seçilme hakkı

18 yaşında seçilme hakkı

Devamını Oku
17.03.2017
‘Hollanda krizi’nin ötesinde

‘Hollanda krizi’nin ötesinde

Devamını Oku
13.03.2017
‘Erdoğan ve liderlik’

‘Erdoğan ve liderlik’

Devamını Oku
10.03.2017
‘Milli Kültür Şûrası’

‘Milli Kültür Şûrası’

Devamını Oku
06.03.2017