Özgür Mumcu

Çılgınlık

09 Temmuz 2016 Cumartesi

Birleşik Krallık, AB’den ayrılma kararıyla ciddi bir sarsıntı geçiriyor. Ayrılma kampanyasını yürütenler, ayrılma sonucunun çıkacağına inanmıyordu. Popülizmle, halktaki genel memnuniyetsizliği sömürüp siyasi yıldızlarını parlatmak amacındaydılar. AB’den çıkınca ne yapılacağına ilişkin bir fikirleri yoktu. Nihayetinde AB’den çıkış kampanyasının iki lideri Boris Johnson ve Nigel Farage bir anda ortadan kayboldu. Başbakan olması beklenen Johnson, parti içi bir ayak oyununa kurban giderek yarıştan çekildi. Yabancı düşmanı UKIP’in başkanı Nigel Farage ise istifa etti. Sonbaharda başbakanlığı AB’de kalma taraftarı Theresa May’in devralması bekleniyor. Büyük Britanya egemenliğini geri kazanacak sloganlarıyla yürütülen kampanyanın İskoçya’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle sonuçlanma ihtimali de işlerin ne denli karıştığını gösteriyor.
Birleşik Krallık’ın klasik partileri bir altüst oluş yaşıyor. ABD’de başkanlık seçimlerinde Donald Trump da Cumhuriyetçi Parti’nin altını üstüne getirdi.
Soğuk Savaş sonrası kurulan düzen çatırdamakta. Küresel finans krizinin artçı şokları ve Arap Baharı’nın getirdiği kaos, düzenin sonunun gelebileceğini gösteriyor.
Dünya doğum sancıları çekiyor. Rasyonelliği ve gelenekselliği ile meşhur Birleşik Krallık demokrasisinin girdiği kriz, sancının ne kadar keskin olduğunun işareti.
Bu sancılı ortam, sınırların değişmesi, sağda ve solda radikalleşmenin artması, kimlik politikalarının kabileciliğe dönüşmesi ve nihayetinde şimdilik IŞİD’de somutlaşmış bir nihilizme yol açacağa benziyor.
Memleketimiz bu karanlık zamanlara en hazırlıksız ülkelerden biri. Bu aralar gemi benzetmeleri haklı olarak revaçta. Giderek şiddetlenen bir fırtınada seyrediyoruz. Fırtınanın merkezi yaklaşıyor ve gemimizin her yanı delik deşik.
Kürt meselesini çözmeden bu fırtınayı atlatamayız.
Suriye sınırının senelerce kevgire dönmesine göz yumulması, ülke içinde selefi örgütlenmelerin yayılması gemideki en büyük deliklerden biri. Maalesef, Esad ve PYD’ye karşı savaşsın da kim olursa olsun yaklaşımı memlekete bugün görüldüğünden de büyük bir hasar verdi. Pakistan’ın Afganistan’da giriştiği tehlikeli oyunun bir benzeri tekrar edildi. Ortadoğu’nun Pakistan’ı olmak herhalde kimseye fazla yarar getirmeyecektir. Bu büyük hasarın ne kadarı onarılabilir meçhul.
Geminin akıl almaz bir pragmatizme sahip, dümeni çılgınca her yere kırabilecek kadar esnek. Ancak ideolojik bir saplantısı da var. O saplantı da onu harap ettiği gemiyi fırtınanın gözüne yönelmeye itiyor.
Vaziyet çok ciddidir. Dünya, büyük savaşlar öncesine benzer bir ruh halinde. Teknolojik gelişme ile eski idari örgütlenme şekilleri uyumsuz. Bu uyumsuzluk, kapitalizmin girdiği krizle birleşti. Yabancılaşan halk kitleleri bir çıkar yol bulamadığı için hisleriyle davranıyor. Zihin ve yapay zekâ üzerine önemli eserleri olan Profesör David Gelernter, popülist siyasetçilerin rasyonellik eksikliğinden değil bizzat rasyonelliğe karşı oldukları için rağbet gördükleri değerlendirmesinde bulunuyor.
İnsanlık kriz zamanlarında aklını yitirebiliyor. Yani muhtemelen insanlığın çıldırma anlarından birinden geçiyoruz. Bu kaptan ve gemiyle, çılgınlığın önde gideni, bayrak tutanı olacak gibiyiz.

Not: Bir hafta müsaadenizi istirham edeceğim. 17 Temmuz’dan sonra gö- rüşmek üzere.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları