‘Topal Ördek’ ‘Portakallı Ördek’e karşı

05 Nisan 2019 Cuma

İstanbul gibi büyük ve eski şehirler zamana ve evrene benzerler.
Hep değişirler ve değiştirirler.
Geçmişin yasını tutmakla fazla oyalanmaz, illa, her koşulda yeniye ve ileriye doğru giderler.
Karmakarışık halklarını ve savaşlarla ve zaferlerle ve yenilgilerle yazılmış tarihlerini ve göçlerin ve terklerin birbiriyle devamlı yer değiştiren ağırlıklarıyla hafifliklerini, geçmişlerini ve geleceklerini, bazen sırtlarında bir kambur, bazen kucaklarında bir yavru, bazen kalplerinde bir yara, bazen zihinlerinde bir ışık olarak taşır ve bu yüklerin hiçbirinden asla yakınmazlar.
Büyük hareketlerle şekilden şekle girerler ve kendilerinden ziyade her çağın en güzeline benzerler.
Eski Türk filmlerindeki, Anadolu’dan bu şehre gelen farklı kültürden karakterler, Haydarpaşa Garı’nda ellerinde bohçalarla trenden inip görkemli gar binasının merdivenlerinde soluklanırken denize bakarak onca sene boşuna hırslanmadılar.
Topkapı Saray’ına doğru “İstanbul seni yeneceğim!” diye naralar atarken hem kendileri bir şeyi anlamaktaydılar...
Hem de bize bir şey anlatmaktaydılar.
İstanbul kendisine benzemeyeni hep savaşa davet eder.
O davete icabet edenler çoğu kez bilemezler, büyük ve eski bir şehri yenmenin tek yolu ona ve onun delişmenliğine benzemekten geçer.
İstanbul’a fikren dışarıdan gelip fiilen onu içeriden fethetmeyi uman zihinler eninde sonunda bu büyük ve eski şehrin kadim kimlik ve kişilik direncine yenilirler.
Eğer İstanbul’a benzemezseniz onu yenemezsiniz.
Onunla ilgili efsaneleri can kulağıyla dinlemez...
Onunla ilgili romanların içinde yolunuzu kaybetmez..
Onu anlatan şiirlere derinden bir sevgi beslemez..
Bir de İstanbullu şarkıları ezberden bilmezseniz...
Şehri ele geçirebilir ama asla yenemezsiniz.
Bizans’tan Roma’ya, Roma’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Türkiye’ye özünde birbiriyle akraba bir kültürün genlerini güçlene güçlene taşıyan bu şehrin bünyesi o genlere kem gözle bakanları ne yapar eder silkeler.
O yüzden gerçek İstanbul hâlâ Bizans’a benzer, Roma’ya benzer, Osmanlı’ya benzer, insanlık tarihinin çeşitli güzel hallerine benzer.
Ve yine o yüzden bu şehri gerçekten hak edenler onun her haline sahip çıkar, onu her haliyle benimserler.
Tarafsızlık kaygısı gütmeyen, sadece makamını sağlamlaştırmak için bağnazlığı politik bir kalkan olarak kullanan bir iktidarın yarattığı bu hengâmede...
Her şeye rağmen İstanbul artık belli ki gerçekten muhalefetin elinde.
İzmir’le Ankara’yı kaybetmeyi hesap eden ama işin içine İstanbul da girince paçaları tutuşan iktidar bir ihtimal devir öncesi temizlik için zaman kazanmaya çalışıyor.
Bir diğer ihtimal, seçmeni üzerinde kendi lehine nafile bir algı operasyonunun hesabını yapıyor.
Ama ne yapıyorsa yanlış yapıyor.
Muhtemelen çıktığı vitesle inmekte ve onu iktidara taşıyan hatalarının bedelini ödemekle yüzleşmekte.
O hataların başında İstanbul’a hiç ama hiç benzememe, aksine onu kendine benzetme gayreti var.
Bu şehirden bir Dubai çıkarma hevesinin gafleti var. Bu seçim sürecinde ve sonrasında yıkıcı olması sürpriz değil, İstanbul’u nasıl kaybettiğini idrak edememesi de...
Şehir zamanında fena düşmüştü ama şimdi ayağa kalkıyor.
Ve “Topal Ördek”, “Portakallı Ördek”i bu büyük ve eski ve kıymetli şehirden mümkünse ait olduğu yere geri gönderiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları