Olaylar Ve Görüşler

28 Mayıs seçimi ve Türkiye’nin geleceği - Neval Oğan Balkız

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Siyaset bilimci Hanna Arendt, “İktidar birlikte hareket etmektir. Tiranlığın şiddet ve totalirizmine karşı çoğulluğun mümkün olduğunca çok sayıda politik ve kurumsal cisimleşmesinden başka bir güvence yoktur” der.

Bu seçim, söz konusu “güvenceyi” oluşturabileceğimiz son olanak gibi duruyor!

Çünkü bu seçim; halkın görünmesini ve tartışmasını ortadan kaldıran, siyaseti yalnızca devlet mekanizmaları ile toplumsal enerjinin iletişimini ve çıkarların paylaşımını yönetmek olarak gören bir hükümet pratiği ve siyasal, (mali, finans, yapısal ve işlevsel koşullarıyla) ekonomik, kültürel, sosyal ve dış politika alanlarında sürekli kriz üreten, “tek”in yasama, yürütme yargı erkini şahsında topladığı, hukukun ve tüm toplumsal ilişkilerin, devlet (kamu/ özel) kurum ve işleyişinin üstünde konumlandırıldığı, siyasal İslamcı, muhafazakâr, cinsiyetçi, otoriter, çatışmacı, ayrımcı, baskıcı tek kişi yönetimi ve korku iklimi ile; kitlelerin demokratik kurallar çerçevesinde mobilize edilebileceği farklı politik projeleri ortaya koyacak, halkın siyasal süreçlerde olmasını sağlayacak dinamiklere sahip, bu dinamikleri siyasal süreçlere katma araçlarını oluşturabilecek bir Meclis yapısı temelinde, çoğulcu demokratik kurumlar ve işleyiş biçiminden oluşacak, hukuk güvenliği temelinde, laik, özgürlükçü, insan haklarına dayalı anayasal demokratik parlamenter bir yönetim modeli arasındadır.

Bu seçim; “dinsel uzlaşı ile dinsel fanatizm” arasındadır! Devletin örgütlenmesinin, hukukunun oluşturulmasının ve işletilmesinin herhangi bir dinin anlayışları ve normları tarafından belirlenmediği (laiklik ilkesi), buna bağlı olarak yurttaşların, kişi olarak bir dine mensup olmasının, farklı din/inanca mensup bulunması veya herhangi bir din/inanç taşımamasının yurttaş olarak devletle ilişkilerinde, haklarını kullanmalarında bir fark yaratmadığı; özgür akıl ve düşünmeyi, bireyin kendi iradesi ve seçimleri doğrultusunda özgürce davranması ilkesini ve bu yeteneği kazandıracak bilimsel, nesnel, eleştirel, laik, kamucu, karma bir eğitim ve öğrenimi kurumsallaştırmayı ve bu olanaklara eşit erişim koşullarını sağlamayı temel alan, bilime, sanata, cinsiyet eşitliğine, aydınlanma ve çağdaşlaşmaya dayalı bir toplumsal, yönetsel yapı ile; bu değer ve ilkelere karşı, hatta düşman olan sosyokültürel ve siyasal yönleriyle toplumsal yapının bütününü belli bir dinin kuralları temelinde dönüştürmeyi amaçlayan, toplumsal yapı arasındadır!

Bu seçim; ücretlerin çok düşük olduğu güvencesiz çalışma koşullarını dayatan, emekçi kesimleri yoksullaştırarak muhtaçlık halinin ve karşılığında biat, minnet duygusunun sürekli hale getirildiği, kamu ve doğal kaynaklarının talan edildiği, gelir eşitsizliğine dayalı bir ekonomik düzen ile; kaynak ve olanakların adil dağıtılacağı, talanı, yağmayı durduracak, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin giderileceği, kamucu yaklaşım temelli bir ekonomik demokrasiyi oluşturma olanağının yaratılması arasındadır.

Bu seçim, karanlık ile aydınlık arasındadır!

Neval Oğuz Balkız - Hukukçu/Akademisyen



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları