Çanakkale Deniz Savaşları’nın başlangıcı - Doç. Dr. Hüner Tuncer
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Çanakkale Deniz Savaşları’nın başlangıcı - Doç. Dr. Hüner Tuncer

25.02.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları, I. Dünya Savaşı’nda hemen hemen her cephede yenilgiye uğratılan ve çökmekte olan Osmanlı Devleti’nin adeta yeniden canlanmasına neden olmuştu. Osmanlı Devleti’nin, geçici bir süre için olsa dahi yeniden canlanmasına neden olan başlıca etken ise, Mustafa Kemal isimli genç bir yarbaydı!

Mustafa Kemal Sofya’da askeri ataşeyken, 28 Temmuz 1914’te I. Dünya Savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal, savaşta pasif bir hizmette kalmak istemediğinden, gerekli makamlara başvurarak uygun bir göreve atanmasını istemiş; ancak bu isteği reddedilmişti. Mustafa Kemal bunun üzerine İstanbul’a dönmeye karar vermiş ve 20 Ocak 1915’te aldığı bir telgrafta, 19. Tümen Komutanlığı’na atandığını öğrenmişti.

GERÇEKÇİ VE CESUR BİR SUBAY

19. Tümen’in nerede olduğunu araştırmak için İstanbul’daki 1. Ordu karargâhına giden Mustafa Kemal’i, Ordu Kurmay Başkanı Yarbay Kâzım (İnanç) 26 Ocak 1915 günü komutanı Mareşal Liman von Sanders ile tanıştırdı. O buluşmada von Sanders, Mustafa Kemal’e, Bulgarların niçin Birinci Dünya Savaşı’na girmediklerini sormuş; Mustafa Kemal de şu yanıtı vermişti: “Benim anladığıma göre Bulgarlar, iki ihtimalden biri gerçekleşmedikçe savaşa girmezler. Bunlardan biri, Alman ordusunun başarıya ulaşacağına inandıracak açık kanıt görmedikçe; ikincisi ise, savaş eylemleri kendi topraklarına değmedikçe….”

Bunun üzerine von Sanders, Mustafa Kemal’e, “Bulgarlar, hâlâ Alman ordusunun başarısına güvenemiyorlar mı?” sorusunu yöneltmiş ve Mustafa Kemal, “Hayır ekselans!” diye yanıtlamıştı. Mustafa Kemal’in bu yanıtı karşısında kızgınlığına gizleyemeyen Liman von Sanders, bu kez de Mustafa Kemal’in kendisinin ne düşündüğünü sormuş; Mustafa Kemal de, “Bulgarları görüşlerinde haklı buluyorum!” demişti.

Liman von Sanders, kendisiyle bu konuşmayı gerçekleştiren 33 yaşındaki genç Osmanlı Yarbayı’nın, tanıdığı diğer Osmanlı subaylarından farklı bir yapıda olduğunu anlamıştı. Bu genç asker, görüşlerini büyük bir cesaretle, ezilip büzülmeden, mareşal rütbesindeki bir Alman’ın yüzüne karşı söyleyebiliyordu.

ÇANAKKALE’Yİ GEÇME PLANI

1914 Eylül’ünde İngiltere Denizcilik Bakanı Winston Churchill, Çanakkale Boğazı’nın denizden zorlanarak geçilmesi projesini geliştirmişti. Churchill’in görüşüne göre, Çanakkale Boğazı donanma ile zorlanırsa, boğazları ve İstanbul’u ele geçirmek mümkün olabilecekti. Çanakkale Boğazı’nı geçme planı, İngiltere’nin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Carden tarafından hazırlanmış ve 13 Ocak 1915’te İngiltere Savaş Konseyi tarafından onaylanmıştı. Müttefik Donanma Komutanı, İngiliz Amirali Carden’di. Fransız filosunun başında ise Amiral Guepratte vardı. Müttefik Donanma 14 savaş gemisi, 5 kruvazör, 16 muhrip, 1 uçak gemisi, 5 denizaltı ile 21 mayın tarama gemisinden oluşan İngiliz filosu ve 4 savaş gemisi, 6 muhrip, 1 uçak gemisi ile 2 denizaltıdan oluşan Fransız filosundan oluşuyordu.

Çanakkale Boğazı’nı geçme planına göre, önce boğazın girişini savunan dış bataryalar uzun mesafeden bir ateşle tahrik edilecekti. Daha sonra Boğaz’a girilerek, Anadolu yakasında Kepez’e, Rumeli’de ise Kilitbahir’e kadar olan tahkimat ile bataryalar bombardıman edilerek tahrip edilecekti. Bunu takiben, Çanakkale ile Nağra arasındaki savunma sisteminin son kısmı ateş altına alınarak zararsız duruma getirilecek ve Marmara’ya girilerek İstanbul yolu tutulacaktı.

Osmanlılar, top gücü açısından yetersizliklerini giderebilmek için, Çanakkale Boğazı’nın savunmasında mayından yararlanmaya önem vermekteydi. Bu nedenle, mayın hatları oluşturulmuş; kıyılarda da bu hatları koruyacak gizli obüs bataryaları yuvalanmıştı.

DÖRT AŞAMALI SAVUNMA

Çanakkale Boğazı’nı savunan Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa, savunma önlemlerini arttırmıştı. Boğaz savunması dört aşamalı olarak öngörülmüştü: 1. Boğaz girişinde Rumeli Yakası’ndaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu Yakası’ndaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları, düşmanın Boğaz’dan içeriye girmesine engel olmaya çalışacaktı.

2. Düşman donanması Boğazdan içeriye girmeyi başarırsa, Erenköy-Tenkerdere hattında bulunan obüs bataryaları tarafından ateş altına alınacak ve düşman donanmasının bu bölgede manevra yapması engellenecekti.

3. Boğazın orta bölümünde yerleştirilmiş “set bataryaları” ismi verilen küçük çaplı gemi topları ile havanlardan oluşan tahkimatla mayın hatları korunacak, düşmanın mayınları toplamasına engel olunacaktı.

4. Çanakkale Boğazı savunmasının en önemli ve etkili gücünü oluşturan Çanakkale-Kilitbahir hattında her iki yakadaki tabyalardan oluşan “Merkez Tahkimatı”, düşmanın Marmara’ya geçişine izin vermeyecekti.

Müttefik Donanma Komutanı Amiral Carden, Osmanlı güçlerine karşı taarruz için 19 Şubat 1915 gününü seçmişti. Çanakkale Boğazı önlerinde 16 İngiliz savaş gemisi, 4 Fransız savaş gemisi ile Rus kruvazörü Askald bulunuyordu. Düşman saldırısının amacı, Anadolu yakasında Kumkale ile Orhaniye’deki, Rumeli yakasında da Ertuğrul ile Seddülbahir’deki tabyaları yok etmekti. Ancak, 19 Şubat taarruzunda Müttefik Donanma hedefine ulaşamamış ve Osmanlı tabyalarını tahrip edememişti.

Çanakkale Boğazı’nın geçilebilmesi için, Müttefik Donanma’nın son ve kesin taarruzunun 18 Mart günü yapılması kararlaştırıldı.

DOÇ. DR. HÜNER TUNCER

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025