Ankara Hukuk Fakültesi 5 Kasım 1925 günü Mustafa Kemal Atatürk tarafından açılmıştır. Fakültenin girişinde Atatürk’ün “Bu kurumun açılışında duyduğum mutluluğu hiçbir yerde duymadım“ sözleri yazılıdır.
Sevgili Uğur Mumcu ile Ankara Hukuk Fakültesinden arkadaşız. Atatürk’ün bu sözleri hep bizim gurur kaynağımız olmuştur. Uğur’un bir yazısında söylediği gibi, “Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize”… Ne acı ki yıllar sonra Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ile ilgili Umut Davası’nda ADD Genel Merkezinin avukatı olarak görev yaptım. Bugün, Uğur yaşasaydı neler yapardı diye düşünüyorum.
Güzel yurdumuzda hukuk ve adalet yok edildi. Parlamenter sistem yok edildi. Kuvvetler ayrımı yok; tek adam sisteminde adalete de hukuka da yer yok. Örneğin yakın zamanda onlarca canımızı yitirdiğimiz Kartalkaya yangını ile ilgili kimse hesap vermiyor. Bu yangına neden olan sorumluları protesto edenlerse gözaltına alınıyor.
DARBE DÖNEMİ UYGULAMALARI
Seçilmiş belediye başkanları sabaha karşı evlerinden önce gözaltına alınıyorlar, günlerce gözaltında tutuluyor ve sonra tutuklanıyorlar. Böylece AKP yönetimi seçimde kaybettiği belediyeleri yargı eli ile ele geçiriyor. Kamu görevlilerine emirler verilip “Belediyeleri silkeleyin” deniliyor. Önce silkeleme, sonra soruşturma, gözaltı, tutuklama ve itibarsızlaştırma! Belediyelerin gelir kaynaklarına sigorta borçları nedeni ile el konuluyor. Böylece belediyelerin eli kolu bağlanıyor. Ancak bu işlemler yalnızca muhalefet belediyelerine karşı yapılıyor. Bu yapılan hukuksuzluklar aslında belediyelere değil, o belediyelerin bulunduğu yöre halkınadır.
Yönetimi eleştiren herkese karşı yargı sopası kullanılıyor. Ülkede kimsenin güvenliği yok, tıpkı darbe dönemi gibi herkes gözaltına alınabilir, herkes tutuklanabilir. Gazeteciler, sanatçılar, parti genel başkanları önce gözaltına alınıyor, günlerce gözaltında tutuluyor, sonra şaşırtıcı nedenlerle tutuklanıyorlar. Stalin’in polis müdürü L. Beria, “Siz bana adamı getirin ben ona suç bulurum” demiş. Şimdi aynı yöntem güzel yurdumuzda yönetime karşı olan herkese uygulanıyor. Erdoğan, “Herkes hukuk önünde hesap verecek, kimse hukuktan kaçamaz, turbun büyüğü heybede” diyor. Bu sözlerle kendisine karşı olanlara gözdağı veriyor.
Ancak hukuksuzluğun adı hukuk olamaz. Devlet Denetleme Kuruluna istedikleri herkesi görevlerinden almak gibi hukuk dışı yetkiler veriliyor. Yaşananlar, geçmişte Demokrat Parti’nin son dönemde yaptıklarını anımsatıyor. O dönemde de bu tür baskı eylemleri yapılmış, “Tahkikat Komisyonu” gibi hukuk dışı kurumlar oluşturulmuş, bu kurumlar muhalefete karşı harekete geçirilmişti
OLAY ÇOK, SORUMLU YOK!
İnsanlarımız depremlerde, sellerde ve yangınlarda göz göre göre yaşamlarını yitiriyorlar. Maden şirketleri ormanlarımızı yok ettiler, topraklarımızı zehirlediler. Her olaydan sonra gözyaşlarıyla yüreğimiz yanarak acı öyküler dinliyoruz. Ancak kimse hesap vermiyor. Turizm bakanının oteli, milli eğitim bakanının okulu, sağlık bakanının hastanesi varsa kimse hesap vermez, kimseden hesap sorulamaz!
Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyen teğmenlerimiz ve onların üç komutanı ordudan çıkarıldılar. Sözün bittiği yerdeyiz. Buna onay veren yetkilileri tarih bağışlamayacaktır. Anayasayı değiştirerek tek adam sistemini sürdürmek, Erdoğan’ın yeniden başkan seçilmesini sağlamak için teröristbaşı ile görüşmeler yapılıyor.
Kurtuluş savaşını kazanmış, emperyalizmin hayallerini ve Sevr’i tarihin çöplüğüne atmış bu ulus, bu olumsuzluklara izin vermez. Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir. Türkiye Cumhuriyeti aydınlık bir Cumhuriyettir. Bu Cumhuriyeti kimse din kurallarına dayalı bir cumhuriyet yapamaz, Araplaştıramaz. Bu yöntemlerle ülkemizin esenliğe ermesi, tek adam sistemi ile sorunlarımızın çözülmesi beklenemez. Ülke ve toplum daha fazla yara almadan bu yönetimin değişmesi gerekmektedir.
