Sol-Devrimci Belirginleşme İhtiyacı - Ferruh TUNÇ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Sol-Devrimci Belirginleşme İhtiyacı - Ferruh TUNÇ

13.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son 40 yıla damgasını vuran Neo-Liberalizmin ışıltısı, son on yılında giderek soluyor, ona karşı retoriklerin önemli ölçüde yaygınlaşmasına ve güçlenmesine tanık oluyoruz. Bu yıllar aynı zamanda, Batı hikâyesinin inandırıcılığının kendi savunucuları tarafından sorgulanmasına tanık olduğumuz yıllar. Bu bakımdan da önemli bir miladı temsil ediyor.

Liberalizmin kendini ifade alanlarından olan devlet adamlığı örneğinin Trump ve benzerleri üstünden adeta tekzip edilişi, demokratik toplum değerlerinden uzaklaşma, dinin değer üretme ve yönlendirme misyonundan öte belirgin bir kural koyucu olmaya doğru ilerlemesi, ulus devletlerde yurttaşların eskiden önemli ölçüde ortaklaşılan değer ve hedeflerden uzaklaşarak ciddi bir şekilde en az ikiye ayrılmış olması, insan haklarına açıkça aykırı yerel ve uluslararası uygulamaların ve düzenlerin reel politik yararına desteklenebilmesi veya göz yumulması sözünü ettiğimiz eleştirilerin başlıkları diyebiliriz.

Bu eleştiri başlıklarının daha tercih edilir bir dünya düzeni için kök nedenlere doğru ilerleyebileceğimiz önemli, değerli başlıklar olduğu kuşkusuzken, son dönemde hem dile getirilişlerinde hem de dile getirilenlere kulak verişte bir zayıflama seziyoruz.

NEOLİBERAL TUHAFLIK

Neoliberalizmin kendini savunuşunda hakim olan tarz, karşıtının karşıtı olmak diyebileceğimiz bir kendini tekrar tuhaflığında görünüyor. Liberal zeminin bu duruma nasıl, neden geldiğini etraflıca sorgulayan ciddi, güçlü ve yeni bakış açılarına sahip değerlendirme ve ifade kanallarının var olduğunu söyleyebilecek verilere sahip değiliz.

Trump’la alay etmek veya onu yönetemez kılmaya yönelik sonuçsuz girişimler, bize göre neoliberal kurulu düzenin ideolojik ve politik aczini ifade ediyor. Daha dün -diyelim 1989’da- dünyanın düz olduğunu afralı tafralı dile getirenler (Örneğin Freidman) henüz neoliberalizmin dökülen yaldızlarını yeniden parlatacak, dişe dokunur yeni bir retoriği uydurabilmiş değil.

Onlar olsa olsa çevre ülkelerden merkeze doğru gelebileceğini var saydıkları gerilek köktenci saldırıyı (diyelim radikal İslamı) ve kendi merkezlerindeki gerilek saldırganlarla (diyelim Trumpizmi), bu akımların doğuşundaki asli rollerini göz ardı ederek, hedef tahtasına koyup gölge boksu yapıyor. Bu ise, varsa meselelerin çözme olanaklarını biraz daha perdeliyor.

Dünyayı tuhaf bir şekilde milliyetçiliğin sardığını dile getiren merkez liberallerinin bizzat kendilerinin ve bu merkezlerin sosyalistlerinin ne kadar milliyetçileştiklerini nedense hiç dile getirmediklerini şaşarak izliyoruz. Neoliberalizm savunucularının olan biten karşısındaki en belirgin mesajı Neoliberalizmi kaybolmuş bir cennet olarak sunmaktan öteye geçemiyor. En çok da bu yüzden liberalizmin ana karalarındaki anti liberal, otokratik, milliyetçi, dinci muhalefetin caydırılmasında çok yetersiz kalıyor.

Enternasyonal alanda; hem ortodoks liberalizmi hem de onun her türlü gerilek karşıtlarını eleştiren ve onlara karşı mücadele eden, neoliberalizmin hık deyici konumuna düşmemeyi başarmış zayıf da olsa bir yerelci, ulusalcı, sol, sosyalist, çevreci ve barışçı kesim var. Ne yazık ki bunlar uluslararası politik mücadelede hâlâ sembolik kalıyorlar. Ana eksendeki mücadelenin hesaba katılacak kertede güçlü bir seçeneği olmaya henüz terfi edebilmiş değiller. Bunun nedenleri arasında, sol ve sosyalist merkezin önemli bir kesimini geçen on yıllarda neoliberalizmin emperyalizmini görmezden gelen bir liberal-ilericilik batağına düşmüş olması geliyor.

Cümleyi, 90’lı yıllardan itibaren neoliberalizmin, sosyalistlerin de dahil olduğu ilerici muhalefeti büyük ölçüde asimile ettiği şeklinde de kurabiliriz.

HATIRLATMAK ZORUNDAYIZ

Neoliberalizmin, asimile ettiği tarihi sol kesimleri de yanına alarak, multi-kültürel etnikçiliğinin, hem kendi anakaralarında hem çevre ulus devletlerde ulusal ortak misyon ve tahayyülleri parçalayarak, parçalananı bütünleştirmek misyonunu gerici formda öne çıkaran bir milliyetçi ve dinci hurucunun önünü açtığı ve bunun halk çoğunluklarında karşılık bulacak ölçüde savunulur hale gelmesinde çok önemli bir payı olduğu, Trump sonrası değerlendirmeler arasında bizim en çok dikkatimizi çeken değerlendirmelerden biridir. Bireysel siyasi geçmişimiz ne olursa olsun, eğer geç modernleşme coğrafyasının nirengilerinden dikkatle bakarsak meselenin liberalizmin krizinden daha öte olduğunu fark etmemiz zor değil. Böylece, bu duruma gelişte bizzat liberalizmin rolünü görme şansımız artar. Şurası kesindir ki; KOVİT-19 salgının da kristalizasyonuna katkı yaptığı, tarifi, tasnifi bu kısa yazıyı aşan bir distopyaya yaklaşmakta olmamızda, globalci liberalizmin ebediyen kendisine yeter sandığı kurnaz nezaketi ile adalet, eşitlik, özgürlük talep eden devrimci modernizmi uykuya yatırıp, onun mirası ile uzunca süredir idare edişinin başat bir rolü vardır. Globalci liberalizm bu sırada toplumsal ilerleme cephesini asimile etmeyi başaramamış olsaydı, bu kadar kendine güvenmiş olmayacak ve belki de şimdi bu kertede çaresiz olmayacaktık.

Liberalizmin krizine ağıt yakarak, globalci liberalizmi kaybolmuş bir cennet gibi sunanlara işin bu yanını hatırlatmalıyız. Ama asıl hatırlatmayı, devrimci modernleşmenin ve ardından gelen yerel bilinç, ulusal kurtuluş ve sosyalizmler çağının misyonuna bağlı olanlara, kendimize yapmalıyız.

Şimdi, bir an önce devrimci modernleşme, ilerleme, eşitlenme ve özgürleşme çizgisinin globalleşmeci liberalizmin bir tonu olmaktan çıkması gerekiyor. Görünen o ki, globalleşmeci liberalizm nerede yanlış yaptığını itiraf etmeyeceği gibi, neden olduğu ekonomik ve siyasal çıkmazı kaotik olmayan yollarla aşmayı da düşünmüyor görünüyor. Aksine o bu haliyle, modernleşmemiş dünyada bizzat kendinin sebep olduğu, hatta doğurduğu, baskıcı, teokratik rejimlere destek veren geniş halk ve yurttaş kesimleri ile aynı coğrafyalardaki muhalif devrimci modernist siyasetin arasına bir kere daha kan davası sokmak istiyor görüntüsü veriyor.

ROTA ÇAĞDAŞ UYGARLIK 

Bu oyuna gelmemeliyiz. Geç modernleşme yolculuğunu gerçek anlamda çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmanın yolu, hem globalci liberalizmin hem de onun başarısızlıklarının ve manipülasyonlarının ürünü olan gerilek tepkilerin dışında kalarak, her ikisinin iğvasına uymuş halk kesimlerini devrimci cumhuriyetin çağdaş uygarlık davasında buluşturabilmekte yatıyor. Bunun yolunun gerçekten sol bir siyasi program, organizasyon ve siyasi liderlikle açılabileceğine inanıyorum. Aksi, yurttaşlar arasında iç çatışma, ülke için zaman ve kaynak kaybıdır.

FERRUH TUNÇ
ŞAİR, YAZAR

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025