Çatalca Belediyesi ve İSKİ karşı çıktı ama ÇED süreci başladı: Doğal denge bozulur

Çatalca Belediyesi ve İSKİ karşı çıktı ama ÇED süreci başladı: Doğal denge bozulur

28.09.2025 04:00:00
Güncellenme:
Şeyda Öztürk
Takip Et:
Çatalca Belediyesi ve İSKİ karşı çıktı ama ÇED süreci başladı: Doğal denge bozulur

Çatalca İhsaniye’de 231 hektarlık orman ve tarım arazisinde kurulmak istenen kuvars kum ocağı ve tesisi için ÇED süreci başlatıldı. Çatalca Belediyesi ve İSKİ, projenin su kaynakları ve doğal yaşam için ciddi tehdit oluşturduğunu vurguladı.

İstanbul’un temiz hava ve su kaynağı olan Kuzey Ormanları’ndaki madencilik baskısı devam ediyor. Şirketlerin iktidar eliyle aldığı onayların ardından ağaçlar kesiliyor. Çatalca’da yer alan kum ocaklarına ise her geçen gün yenisi ekleniyor.

Son olarak Marmara Silis Kum Ticaret Limited Şirketi, İhsaniye Mahallesi içerisinde kalan ruhsat alanında kuvars kum ocağı ve yıkama-kurutma tesisi kurmak için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvurdu.

Şirketin hazırladığı çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporuna göre proje için 63 milyon 544 bin TL harcanacak. Bu harcamayla birlikte 231.93 hektarlık yani 326 futbol sahası büyüklüğündeki alanda kum ocağı işletilecek. Ocakta yıllık 395 bin tonluk üretim yapılacak. Ocak günde 16 saat, ayda ise 25 gün işleyecek. Söz konusu proje alanı ise kayıtlara göre orman ve 2/B arazisi olarak görünüyor. Ayrıca proje sahası içerisinde Dikimce Deresi bulunuyor. Bunun yanında ruhsat sahası içerisinde de bu derenin mevsimsel akışlı yan kolları yer alıyor.

HER KESİM ETKİLENECEK

Şirket ÇED dosyasını hazırlarken çeşitli kurumların da görüşlerine başvurdu. Çatalca Belediyesi de projeye ilişkin görüş veren kurumlar arasında yerini aldı. Belediyenin plan ve proje şube müdürlüğü tarafından verilen görüşte, ilçenin yüzde 90’ının içme suyu koruma havzasında yer aldığı vurgulandı.

Görüşte, “Proje alanının bir kısmı tarımsal niteliği korunacak alanda kaldığından, tarım topraklarının azalmasının ve verimsizleşmesinin en önemli nedenleri doğanın ekolojik ilkelere göre değerlendirilmemesi azalan bitki örtüsü ve su yetersizliğinin sonucu oluşan erozyondur. Erozyon ve toprağın bozulması ile toprağın verimsizleşmesi beraberinde kırsaldan ve köyden kentlere başlayan göçü getirmiş, bu şekilde gelişen kentleşme, tarım alanlarının üretimden koparılmasına neden olmaktadır. tarım alanlarında mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılmamalıdır” dendi.

Bölgedeki doğal örtünün korunmasının gerektiğinin belirtildiği görüşte, “Yollarda ve orman alanlarında bozulmalar oluşacak, araçların geçişiyle oluşacak titreşim yeraltı suyu kaynakları, gürültü ise yaban hayvanları için olumsuz etki oluşturacak bitki örtüsü üzerinde toz nedeniyle biyolojik doğal yaşam döngüsünde tahribatın artmasına neden olacak ve mahalle halkının her türlü olumsuzluklardan etkilenmesine sebep olacaktır” ifadeleri kullanıldı. Kurum projenin doğal yaşam döngüsünün ve kaynakların korunması açısından uygun bulunmadığını aktardı.

İSKİ görüşünde ise projenin Büyükçekmece Barajı uzak mesafeli koruma alanı, jeolojik tabanlı diğer koruma alanları ve büyükçekmece barajı su ile ilişkili es kapasitesi açısından kritik öneme sahip koruma alanları içinde kaldığını belirtti.