Bizim mahallenin YouTube hali: Hasçelikler

Bizim mahallenin YouTube hali: Hasçelikler

18.05.2025 12:00:00
Güncellenme:
Bizim mahallenin YouTube hali: Hasçelikler

Ne dizi, ne vlog; “Hasçelikler”, türler arasında dolaşan, postmodern bir hikâye anlatısı. YouTube’da doğaçlama doğan bir “aile dizisi” olarak büyük ilgi gören “Hasçelikler and the City”, mizahı, karakterleri ve içten diliyle yeni bir anlatı biçimine göz kırpıyor. Sude Belkıs, Elifnaz Öngören ve Nergis Ural ile bu fenomenin doğuşunu konuştuk.

“Hasçelikler and the City” yaklaşık sekiz aydır YouTube çevrelerini kasıp kavuran bir içerik. İçerik diyorum çünkü sıralı bölümler olarak ilerlese bile bu yapımı geleneksel bir kategori içine konumlandırmak zor.

Dijital içerik üreticisi Sude Belkıs’ın arkadaşları ile tanımadıkları birilerinin düğününe giderken kendileri için oluşturdukları karakterler ile başlıyor Hasçelikler’in öyküsü.

Zamanla karakterlerin kişilikleri ve beraberinde öykü keskinleşiyor. Güncel, yeni bir dil ile oluşturulmuş bir anlatı diline dönüşüyor. İnternetin bu yeni fenomeninin nasıl ortaya çıktığını Hasçelikler’in ana karakterleri Nesly (Sude Belkıs), Buse (Elifnaz Öngören) ve Fatoş (Nergis Ural) ile konuştuk.

- “Hasçelikler and The City”, kazara doğmuş bir çocuk gibi. Tanımadığınız birisinin düğününe gitmek için hazırlanırken kendinize oluşturduğunuz personaların hikâyesi. Yani hiç plan dahilinde değilken ortaya çıkmış bir öykü. Bu yüzden biz plot bölümde sizin kendi karakterlerinizi oluşturduğunuzu da izleyebiliyoruz. Peki doğaçlamadan belli bir akışa geçiş nasıl oldu? İşler ne zaman ciddiye bindi?

Sude Belkıs: Kazara doğmuş bir çocuk olsa da odası hazır bir bebekti. Bu karakterler ile oluşan hikâye güzel devam ettiği için başka hikâyeye geçmeyelim dedik. Ama en başından beri Hasçelikler olmasa da farklı karakterler olup bir deneyim yaşama, bunu kayıt altına alma doğaçlama bir akışla hikâye fikri vardı. Bu da düşük prodüksiyonlu, doğaçlamaya dayalı bir seri yapma arzusundan doğmuştu. Hızlı tüketim için hızlı üretim şart. Ve senaryo, ön çalışmalar, ışık, kamera, dekor derken hem zaman hem de maddi olarak Youtube için bana maliyetli geliyordu. Bu yüzden Hasçelikler daha özgür bir sistem üzerine inşa edildi. Doğaçlamalar devam ediyor sadece artık izleyicinin görmek istediği bir beklenti var ve bunun için bir akış gerekiyor. Üçüncü bölümden itibaren artık biraz daha “bu bölüm izleyici ne görecek” konusunda önden çalışıyoruz ama diyalogların çoğu doğaçlama ilerliyor. İşlerin ciddiye binmesi beşinci bölümden sonra oldu sanırım.

Elifnaz Öngören: Tanımadığımız bir düğüne gitmeyi epeydir istiyorduk, giderken de kendimize karakterler oluşturup kurgusal bir aile yaratarak çıktık yola. Eğlenceli olacağını biliyorduk ama işin eğlencesinden çok yarattığımız kurgusal karakterlerin arka planı ve aile dinamikleri daha çok merak edilmeye başladı. Biz de bu karakterleri yaşatmaya devam ettik, oturmaya başlayınca da belirli bir akış şart oldu. Hâlâ çoğu şey doğaçlama ancak hikâyemiz, karakterlerimiz ve ilişkilerimiz oturduğu için bir akış çerçevesinde doğaçlamaya gider olduk. Çünkü artık bir yaşanmışlık var!

Nergis Ural: Aslında doğaçlamalarımız sebebiyle belli bir akış ortaya çıktı karakterler ve yaşadıkları hikâyelerle, her bölüm şunun eğlenceli olacağını düşünerek yeni bölümler ekledik. Herkes bizim ailemize dahil oldu ve böylece biraz daha akış işlenmeye başladı.

BİÇİMİ KIRMAK

- Dizinin havası bazen sanki bir skeç gibi, bazen de bir belgesel... Karakterlerin replik sırasında kahkahalar atması ya da “ya bu doğaçlama mı acaba?” diye hissetmemiz… Bu bilinçli bir tercih mi? İzleyiciyi hikayeye dahil etmenin yolu mu bu?

S. Belkıs: Bir dizi demiyorum bu yüzden, adını bilmiyorum ama “seri” diyorum. Biçimsel olarak bir farklılık yaratmak en az konu ve karakterler kadar değerli. Her mecrada içerik üretirken oranın sunduğu biçimi kırmayı seviyorum. Sistemin dışına çıkmak yaratıcılığı katlıyor.

N. Ural: Aslında bu her bölümde yeni şeyler denememiz nedeniyle oluyor sanırım. “Doğaçlama mı acaba?” denilen her replik genelde doğaçlama gelişiyor. Bilinçli tek tercihimizin samimiyetimizi kamerada hiç kaybetmemek olduğunu düşünüyorum, Evcilik oynamaya devam ediyoruz.

E. Öngören: Anlatı yöntemimizi bu açıdan eşsiz buluyorum. Bunu çok seviyorum ve işi bu kadar özel yapan da bu bence. Samimiyeti ve gerçekliği kaybetmeden herkes karakterinin çerçevesine kendi karar veriyor. Sanki biz evcilik oynuyoruz ve izleyici de dilediği an oyuna dahil olabiliyor. Herkese güvenli alan hissi vermesinin sebebini de buna bağlıyorum.

- İşin başlangıcında tamamen bir “biz üç arkadaşız ve eğleniyoruz” havası var gibi gözükse de bence kurguda bırakılan boşluklar ile izleyiciye hikâyeyle bir bağ kurma alanı bırakıyorsunuz. Hani bir “post yapısalcı” okuma yapılsa kesinlikle yapılabilir ama siz bunu çok da felsefi bir yönüyle tartışmak istemiyorsunuz, değil mi?

S. Belkıs: Evet çok fazla okuma yapılıyor ve bizim de hoşumuza gidiyor. ‘’Yaa bunu nasıl anladılar’’ diyoruz ya da bazen altını izleyici o kadar dolduruyor ki “biz o kadar düşünmemiştik” diyoruz. Benim zaten salt komiklik yapma ve güldürme amacım hiç olmadı. İnsanların bağ kuracağı şeyler yaratıp bir şey anlatmak istediğim için yapıyorum bunu. Hasçelikler bunu yapmak için bana güzel bir alan sağladı.

E. Öngören: Arkaplanda bu işin felsefesini aslında çok konuşuyoruz ve konuşmak da istiyoruz! Evet, “biz eğleniyoruz” bakışı hep vardı ancak yaptığımız işleri temellendirmeyi amaçlayan insanlarız. Hasçelikleri de sinema kuramlarıyla, televizyonla, yeni medyayla, hatta sosyoloji ve psikoloji çerçevesinde çok tartışıyoruz. Kurduğumuz diyaloglardaki ayrıntılar, karakterlerin giysi tercihleri, kurguda bırakılan o boşluklar ile izleyiciyi etkin bir yere konumlandırıyoruz geleneksel yapımlarda alıştığımızın aksine.

N. Ural: İstemiyoruz gibi görmüyorum açıkçası. Karakterler, durumlar, düşünce yapıları, tiplemeler, bunların hepsini eğlenerek de olsa üstüne çokça düşünüyoruz ve bazen gülerken bir eleştiri sunuyoruz. Post yapısalcı bir okumanın ben de kesinlikle yapılabileceğini düşünüyorum.

YENİ BİR ANLATI DİLİ

- Neslihan, Fatoş ve Buse kameraya göre değil kendi kendine yaşayan karakterler. İzleyicinin “tamamını” görmediği şeyler çok. Bu eksiklikleri izleyiciye tamamlattırma fikri sizce bir anlatım tercihi mi yoksa Z kuşağı için artık doğal bir dizi dili mi?

S. Belkıs: Evet bu da bir anlatı şekli bence. Instagram’da takip ettiğimiz birçok karakterin hayatını da dizi gibi izliyoruz. Bir hikâye sırf ekranda ya da kitapta okunmuyor artık.

E. Öngören: Bu tercihin dizide gerçeklikle kurduğumuz bağ ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Nesly, Buse, Fatoş bölümlerin dışında da hayatlarına devam ediyor. Hasçelikler kurguyla gerçek arasında bir yerde yaşıyor.

N. Ural: Z kuşağı için doğal bir dizi olsa bile bir anlatım tercihi aslında. Ayrıca konu konu ilerlediği ve devamlı dizi olmadığı için tamamını görmeleri pek mümkün değil.

ORTA SINIF SORUNLARI

- Karakterler hem birbirlerini denetliyorlar hem de gizli gizli kendi arzularının peşinden gitmeye çalışıyorlar. Bu ikilik bana büyükşehirde yaşayan orta sınıf ailelerin iç dünyasını hatırlatıyor. Bu çelişkili haller karakterleri oluştururken size nasıl esin verdi?

N. Ural: Aslında tam olarak olay bu, Fatoş, Buse, Neslihan, Uğur, Caka tamamıyla ailen, komşun, okul arkadaşın. Tanıdığın bildiğin insanlar ya da hepsinden biraz sende var. O yüzden ilhamımız gördüğümüz herkes oldu.

E. Öngören: Bu haller hiçbirimize çok uzak değil. Gerçekte de birbirini uzaktan kollayan ama kendi amaçlarının peşinde koşan kadınlarız. Dizide canlandırdığımız hayatı tam olarak yaşamasak da bu hayatlara aşinayız. Çelişkiler, çatışmalar, büyükşehir buhranı, geleneksel aile dinamikleri, kadın hikayeleri gibi tüm konuları kendi hayatlarımızda da deneyimliyoruz.

S. Belkıs: Çok uzağa gitmeye gerek yok. Sen ben hepimiz yani. Aslında hepimizin dahil olduğu bir çevre. Normal insanlar ve normal hayat.

‘DUR, BU ÇOK BİZİZ ANLARI'

- Hiç, bir sahnede “Dur, bu çok biziz” dediğiniz bir an var mı?

Sude Belkıs: Genel olarak hepsi diyebilirim. Öyle yada böyle bunlar içimizden çıkan şeyler. İlk aklıma gelen dokuzuncu bölümdeki Nesly’nin günlüğü gerçekten benim lise günlüğüm. Nesly’nin diyaloglarını da ya çocukluk arkadaşlarımdan ya da akrabalarımdan falan çıkarıyorum. Hatta bazı hareketlerim birebir annemin tepkileri.

Elifnaz Öngören: Gerçek hayattan kopyaladığımız birçok an var. Duyduğumuz şeyleri kaydedip doğru anı bekliyoruz çoğu zaman. Buse’nin “kuzum” kilidinin açılması mesela… çok gerçektir.

Nergis Ural:  Hepsinin “female rage” kısmında bu çok ben diyorum kendi açımdan.

İZLEYİCİ İLE ETKİLEŞİM

- İnternet çok etkileşimli bir alan ve içerik üreticisi hemen her adımını izleyen sorarak atıyor. Bu yüzden merak ettim, izleyici geri bildirimleri, dizinin yönünü veya karakter gelişimini etkiledi mi?​

Sude Belkıs: Kendi bildiğimizi okuduğumuz çok nokta var ama olanaklar dahilinde izleyiciye istediğini vermeye çalışıyoruz.

Nergis Ural: Buna bir örnek olarak Hasçelik soyadlı sosyal medya hesaplari açıldı ve “Emirhan abi” o hesap sayesinde çoğu bölüm dilimizden düşmedi. Bir mesajla ulaşabilir karakterler olması nedeniyle izleyicilerle gelişen bir dizi inşa etti. Ama tamamıyla yön verdiğini söyleyemem.

POST-TRUTH MİZHAZIN İÇİNE İŞLİYOR

- Karakterler yalnızca hayatla değil senaryo ve kamera ile de dalga geçiyor. Bu Z kuşağı mizahının “hiçbir şeye yüzde yüz inanmam” hali mi? Yoksa bu kuşağın artık kurguyla gerçeği ayırmaya mı üşeniyor?

Elifnaz Öngören:  Bunun bir “üşengeçlik” değil de günümüzde evrensel olarak gerçeğin dönüştüğü durumla alakalı olduğunu düşünüyorum, “post-truth” mizahımızın içine de işliyor doğal olarak. Gerçeğin o kadar da gerçek olmadığını gördükçe gerçekle bağlarımız da değişiyor. Hatta bence bu yüzden kuşak, etkin olarak kurguyla gerçeği aynı potada eritmeyi tercih ediyor.

Nergis Ural: İnsanların artık televizyonda kendileriyle bağ kuramadığı, bilmediği hayatlardan sıkıldığı için “Aaa aynı ben” diyerek kendisiyle ya da durumla dalga geçmeyi özlediğini düşünüyorum.

Sude Belkıs: Aslında sosyal medya dediğimiz şey gerçek ve kurgu arasındaki bir çizgi bence. İzlediğimiz gösteri de bu çizgide.

‘DRAMAYA HEP GEREK VAR'

- Fatoş'un “hiç gerek yokken” drama yaratma olasılığı yüzde kaç?

Nergis Ural: Fatoş sürekli bir drama içinde yaşıyor. Bu yüzden onun için dramaya hep gerek var olabilir.

- Buse kimi zaman herkesin aklında olanı ama kimsenin söylemediğini söylüyor. Elifnaz hanım Buse gibi bir arkadaşınız olsa ona ne kadar güvenirdiniz?

Elifnaz Öngören: Buse her zaman değil ama gerektiğinde kapısını çaldığım bir karakter olurdu. Dürüstlüğüne güvenirdim ama verdiği tavsiyeleri almazdım. Kendi yöntemi olan biri Buse o yüzden her zaman en doğru şeyi yapmasa da kendince doğru bir yere ulaşır. (Sadece bu çok zaman alabilir.)

İlgili Konular: #Cumhuriyet Pazar