“Hasçelikler and the City” yaklaşık sekiz aydır YouTube çevrelerini kasıp kavuran bir içerik. İçerik diyorum çünkü sıralı bölümler olarak ilerlese bile bu yapımı geleneksel bir kategori içine konumlandırmak zor.
Dijital içerik üreticisi Sude Belkıs’ın arkadaşları ile tanımadıkları birilerinin düğününe giderken kendileri için oluşturdukları karakterler ile başlıyor Hasçelikler’in öyküsü.
Zamanla karakterlerin
kişilikleri ve beraberinde öykü keskinleşiyor. Güncel, yeni bir dil ile
oluşturulmuş bir anlatı diline dönüşüyor. İnternetin bu yeni fenomeninin nasıl
ortaya çıktığını Hasçelikler’in ana karakterleri Nesly (Sude Belkıs), Buse
(Elifnaz Öngören) ve Fatoş (Nergis Ural) ile konuştuk.
- “Hasçelikler and The City”, kazara doğmuş bir
çocuk gibi. Tanımadığınız birisinin düğününe gitmek için hazırlanırken
kendinize oluşturduğunuz personaların hikâyesi. Yani hiç plan dahilinde
değilken ortaya çıkmış bir öykü. Bu yüzden biz plot bölümde sizin kendi
karakterlerinizi oluşturduğunuzu da izleyebiliyoruz. Peki doğaçlamadan belli
bir akışa geçiş nasıl oldu? İşler ne zaman ciddiye bindi?
Sude Belkıs: Kazara doğmuş bir çocuk olsa da odası
hazır bir bebekti. Bu karakterler ile oluşan hikâye güzel devam ettiği için
başka hikâyeye geçmeyelim dedik. Ama en başından beri Hasçelikler olmasa da
farklı karakterler olup bir deneyim yaşama, bunu kayıt altına alma doğaçlama
bir akışla hikâye fikri vardı. Bu da düşük prodüksiyonlu, doğaçlamaya dayalı
bir seri yapma arzusundan doğmuştu. Hızlı tüketim için hızlı üretim şart. Ve
senaryo, ön çalışmalar, ışık, kamera, dekor derken hem zaman hem de maddi
olarak Youtube için bana maliyetli geliyordu. Bu yüzden Hasçelikler daha özgür
bir sistem üzerine inşa edildi. Doğaçlamalar devam ediyor sadece artık
izleyicinin görmek istediği bir beklenti var ve bunun için bir akış gerekiyor.
Üçüncü bölümden itibaren artık biraz daha “bu bölüm izleyici ne görecek”
konusunda önden çalışıyoruz ama diyalogların çoğu doğaçlama ilerliyor. İşlerin
ciddiye binmesi beşinci bölümden sonra oldu sanırım.
Elifnaz Öngören: Tanımadığımız bir düğüne gitmeyi
epeydir istiyorduk, giderken de kendimize karakterler oluşturup kurgusal bir
aile yaratarak çıktık yola. Eğlenceli olacağını biliyorduk ama işin
eğlencesinden çok yarattığımız kurgusal karakterlerin arka planı ve aile
dinamikleri daha çok merak edilmeye başladı. Biz de bu karakterleri yaşatmaya
devam ettik, oturmaya başlayınca da belirli bir akış şart oldu. Hâlâ çoğu şey
doğaçlama ancak hikâyemiz, karakterlerimiz ve ilişkilerimiz oturduğu için bir
akış çerçevesinde doğaçlamaya gider olduk. Çünkü artık bir yaşanmışlık var!
Nergis Ural: Aslında doğaçlamalarımız sebebiyle
belli bir akış ortaya çıktı karakterler ve yaşadıkları hikâyelerle, her bölüm
şunun eğlenceli olacağını düşünerek yeni bölümler ekledik. Herkes bizim
ailemize dahil oldu ve böylece biraz daha akış işlenmeye başladı.
BİÇİMİ KIRMAK
- Dizinin havası bazen sanki bir skeç gibi, bazen
de bir belgesel... Karakterlerin replik sırasında kahkahalar atması ya da “ya
bu doğaçlama mı acaba?” diye hissetmemiz… Bu bilinçli bir tercih mi? İzleyiciyi
hikayeye dahil etmenin yolu mu bu?
S. Belkıs: Bir dizi demiyorum bu yüzden, adını
bilmiyorum ama “seri” diyorum. Biçimsel olarak bir farklılık yaratmak en az
konu ve karakterler kadar değerli. Her mecrada içerik üretirken oranın sunduğu
biçimi kırmayı seviyorum. Sistemin dışına çıkmak yaratıcılığı katlıyor.
N. Ural: Aslında bu her bölümde yeni şeyler
denememiz nedeniyle oluyor sanırım. “Doğaçlama mı acaba?” denilen her replik
genelde doğaçlama gelişiyor. Bilinçli tek tercihimizin samimiyetimizi kamerada
hiç kaybetmemek olduğunu düşünüyorum, Evcilik oynamaya devam ediyoruz.
E. Öngören: Anlatı yöntemimizi bu açıdan eşsiz
buluyorum. Bunu çok seviyorum ve işi bu kadar özel yapan da bu bence.
Samimiyeti ve gerçekliği kaybetmeden herkes karakterinin çerçevesine kendi
karar veriyor. Sanki biz evcilik oynuyoruz ve izleyici de dilediği an oyuna
dahil olabiliyor. Herkese güvenli alan hissi vermesinin sebebini de buna
bağlıyorum.
- İşin başlangıcında tamamen bir “biz üç arkadaşız
ve eğleniyoruz” havası var gibi gözükse de bence kurguda bırakılan boşluklar
ile izleyiciye hikâyeyle bir bağ kurma alanı bırakıyorsunuz. Hani bir “post
yapısalcı” okuma yapılsa kesinlikle yapılabilir ama siz bunu çok da felsefi bir
yönüyle tartışmak istemiyorsunuz, değil mi?
S. Belkıs: Evet çok fazla okuma yapılıyor ve bizim
de hoşumuza gidiyor. ‘’Yaa bunu nasıl anladılar’’ diyoruz ya da bazen altını
izleyici o kadar dolduruyor ki “biz o kadar düşünmemiştik” diyoruz. Benim zaten
salt komiklik yapma ve güldürme amacım hiç olmadı. İnsanların bağ kuracağı
şeyler yaratıp bir şey anlatmak istediğim için yapıyorum bunu. Hasçelikler bunu
yapmak için bana güzel bir alan sağladı.
E. Öngören: Arkaplanda bu işin felsefesini aslında
çok konuşuyoruz ve konuşmak da istiyoruz! Evet, “biz eğleniyoruz” bakışı hep
vardı ancak yaptığımız işleri temellendirmeyi amaçlayan insanlarız.
Hasçelikleri de sinema kuramlarıyla, televizyonla, yeni medyayla, hatta
sosyoloji ve psikoloji çerçevesinde çok tartışıyoruz. Kurduğumuz diyaloglardaki
ayrıntılar, karakterlerin giysi tercihleri, kurguda bırakılan o boşluklar ile
izleyiciyi etkin bir yere konumlandırıyoruz geleneksel yapımlarda alıştığımızın
aksine.
N. Ural: İstemiyoruz gibi görmüyorum açıkçası.
Karakterler, durumlar, düşünce yapıları, tiplemeler, bunların hepsini eğlenerek
de olsa üstüne çokça düşünüyoruz ve bazen gülerken bir eleştiri sunuyoruz. Post
yapısalcı bir okumanın ben de kesinlikle yapılabileceğini düşünüyorum.
YENİ BİR ANLATI DİLİ
- Neslihan, Fatoş ve Buse kameraya göre değil kendi
kendine yaşayan karakterler. İzleyicinin “tamamını” görmediği şeyler çok. Bu
eksiklikleri izleyiciye tamamlattırma fikri sizce bir anlatım tercihi mi yoksa
Z kuşağı için artık doğal bir dizi dili mi?
S. Belkıs: Evet bu da bir anlatı şekli bence.
Instagram’da takip ettiğimiz birçok karakterin hayatını da dizi gibi izliyoruz.
Bir hikâye sırf ekranda ya da kitapta okunmuyor artık.
E. Öngören: Bu tercihin dizide gerçeklikle
kurduğumuz bağ ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Nesly, Buse, Fatoş
bölümlerin dışında da hayatlarına devam ediyor. Hasçelikler kurguyla gerçek
arasında bir yerde yaşıyor.
N. Ural: Z kuşağı için doğal bir dizi olsa bile bir
anlatım tercihi aslında. Ayrıca konu konu ilerlediği ve devamlı dizi olmadığı
için tamamını görmeleri pek mümkün değil.
ORTA SINIF SORUNLARI
- Karakterler hem birbirlerini denetliyorlar hem de
gizli gizli kendi arzularının peşinden gitmeye çalışıyorlar. Bu ikilik bana
büyükşehirde yaşayan orta sınıf ailelerin iç dünyasını hatırlatıyor. Bu
çelişkili haller karakterleri oluştururken size nasıl esin verdi?
N. Ural: Aslında tam olarak olay bu, Fatoş, Buse,
Neslihan, Uğur, Caka tamamıyla ailen, komşun, okul arkadaşın. Tanıdığın
bildiğin insanlar ya da hepsinden biraz sende var. O yüzden ilhamımız
gördüğümüz herkes oldu.
E. Öngören: Bu haller hiçbirimize çok uzak değil.
Gerçekte de birbirini uzaktan kollayan ama kendi amaçlarının peşinde koşan
kadınlarız. Dizide canlandırdığımız hayatı tam olarak yaşamasak da bu hayatlara
aşinayız. Çelişkiler, çatışmalar, büyükşehir buhranı, geleneksel aile
dinamikleri, kadın hikayeleri gibi tüm konuları kendi hayatlarımızda da
deneyimliyoruz.
S. Belkıs: Çok uzağa gitmeye gerek yok. Sen ben hepimiz yani. Aslında hepimizin dahil olduğu bir çevre. Normal insanlar ve normal hayat.
‘DUR, BU ÇOK BİZİZ ANLARI'
- Hiç, bir sahnede “Dur, bu çok biziz” dediğiniz
bir an var mı?
Sude Belkıs: Genel olarak hepsi diyebilirim. Öyle
yada böyle bunlar içimizden çıkan şeyler. İlk aklıma gelen dokuzuncu bölümdeki
Nesly’nin günlüğü gerçekten benim lise günlüğüm. Nesly’nin diyaloglarını da ya
çocukluk arkadaşlarımdan ya da akrabalarımdan falan çıkarıyorum. Hatta bazı
hareketlerim birebir annemin tepkileri.
Elifnaz Öngören: Gerçek hayattan kopyaladığımız
birçok an var. Duyduğumuz şeyleri kaydedip doğru anı bekliyoruz çoğu zaman.
Buse’nin “kuzum” kilidinin açılması mesela… çok gerçektir.
Nergis Ural: Hepsinin “female rage” kısmında bu çok ben diyorum kendi açımdan.
İZLEYİCİ İLE ETKİLEŞİM
- İnternet çok etkileşimli bir alan ve içerik
üreticisi hemen her adımını izleyen sorarak atıyor. Bu yüzden merak ettim,
izleyici geri bildirimleri, dizinin yönünü veya karakter gelişimini etkiledi
mi?
Sude Belkıs: Kendi bildiğimizi okuduğumuz çok nokta
var ama olanaklar dahilinde izleyiciye istediğini vermeye çalışıyoruz.
Nergis Ural: Buna bir örnek olarak Hasçelik soyadlı
sosyal medya hesaplari açıldı ve “Emirhan abi” o hesap sayesinde çoğu bölüm
dilimizden düşmedi. Bir mesajla ulaşabilir karakterler olması nedeniyle
izleyicilerle gelişen bir dizi inşa etti. Ama tamamıyla yön verdiğini
söyleyemem.
POST-TRUTH MİZHAZIN İÇİNE İŞLİYOR
- Karakterler yalnızca hayatla değil senaryo ve
kamera ile de dalga geçiyor. Bu Z kuşağı mizahının “hiçbir şeye yüzde yüz
inanmam” hali mi? Yoksa bu kuşağın artık kurguyla gerçeği ayırmaya mı üşeniyor?
Elifnaz Öngören:
Bunun bir “üşengeçlik” değil de günümüzde evrensel olarak gerçeğin
dönüştüğü durumla alakalı olduğunu düşünüyorum, “post-truth” mizahımızın içine
de işliyor doğal olarak. Gerçeğin o kadar da gerçek olmadığını gördükçe
gerçekle bağlarımız da değişiyor. Hatta bence bu yüzden kuşak, etkin olarak
kurguyla gerçeği aynı potada eritmeyi tercih ediyor.
Nergis Ural: İnsanların artık televizyonda
kendileriyle bağ kuramadığı, bilmediği hayatlardan sıkıldığı için “Aaa aynı
ben” diyerek kendisiyle ya da durumla dalga geçmeyi özlediğini düşünüyorum.
Sude Belkıs: Aslında sosyal medya dediğimiz şey gerçek ve kurgu arasındaki bir çizgi bence. İzlediğimiz gösteri de bu çizgide.
‘DRAMAYA HEP GEREK VAR'
- Fatoş'un “hiç gerek yokken” drama yaratma
olasılığı yüzde kaç?
Nergis Ural: Fatoş sürekli bir drama içinde
yaşıyor. Bu yüzden onun için dramaya hep gerek var olabilir.
- Buse kimi zaman herkesin aklında olanı ama
kimsenin söylemediğini söylüyor. Elifnaz hanım Buse gibi bir arkadaşınız olsa
ona ne kadar güvenirdiniz?
Elifnaz Öngören: Buse her zaman değil ama
gerektiğinde kapısını çaldığım bir karakter olurdu. Dürüstlüğüne güvenirdim ama
verdiği tavsiyeleri almazdım. Kendi yöntemi olan biri Buse o yüzden her zaman
en doğru şeyi yapmasa da kendince doğru bir yere ulaşır. (Sadece bu çok zaman
alabilir.)