Bu dünyadan bir Neyzen geçti
71 yıl önce bugün bu dünyadan göçüp gitti Neyzen Tevfik, geride silinmez anısı kaldı.
Neyzen Tevfik nüktedanlığı ve hicivleriyle bir döneme damgasını vurmuş muhalif bir kişiliktir. Vefat edene kadar da hep kendini aramıştır. Tevfik, İzmir ve Urla’da geçen yıllarının ardından 19 yaşında İstanbul’a gider. Galata Mevlevihanesi’ne, sonra da Sütlüce Bektaşi Tekkesi’ne girer. “Kimsin” diye sorduklarında şu cevabı verir:
“Mey’de Bektaşi göründüm/Ney’de oldum Mevlevî/Meşrebim Mollayı Rumi/Mezhebim Bektaşi”
NEYZEN İLE SON RÖPORTAJ
Ömrü boyunca paraya önem vermeyen Tevfik’in son yılları yoksullukla geçer. Nuri Demirağ sahip çıkarak Beşiktaş iskelesinin yanındaki ahşap evini verir. Buraya ilişkin Melda Özata, “Ev tahta ve gayet haraptı. Hatta yanlarından bazı tahtalar kopmuş, yerlerine gazeteler, mukavvalar yapıştırılmıştı. Bu deliklerden kim bilir içeri ne kadar soğuk girmiş, Neyzen ne kadar üşümüştü”[*] diye anlatır. Parasızlık ve hastalıklarla uğraşırken vefatından 17 gün önce son röportajı yayımlanır. Gazeteci Bedrettin Ülgen, evi “Derbeder bir bekâr odası” olarak betimlerken odada sadece karyola ve gaz ocağı olduğunu aktarır. Neyzen o gün içini döker.
“Bu yaştan sonra dilenecek değilim ya. Ney üflemek istedim, aklıma radyo geldi. Şu radyo müdürü, babasının eski dostu olduğum Mesut’a müracaat ettim. ‘Peki’ dedi. Makineyi buraya göndereceklerini, sesimi neyimi tele alacaklarını söyledi ama nerede? Yazık! 70 seneden beri bir kamışa vakfı hayat ediyorum, bugün de reddediliyorum”[**] diye sitem eder. Neyzen’in serzenişte bulunduğu radyo müdürü ise dostu Tamburi Cemil Bey'in oğlu Mesut Cemil’dir.
ŞİİRLERİNİ ÇALIP KİTAP YAPIYORLAR
Neyzen’in 1919’da “Hiç”, 1924’te “Azab-ı Mukaddes” isimli şiir kitapları yayımlanır. 1949’da “Azab-ı Mukaddes” geliştirilmiş bir baskı yapar ancak son döneminde şiirleri izni alınmaksızın basılır. Neyzen “Arada ziyarete geliyorlar. Şiirler istiyorlar, alıp gidiyorlar. Sonra görünmüyorlar. ‘Bastıracağız, neşredeceğiz seni de göreceğiz’ diyorlar, fakat görünmez oluyorlar” diye yakınacaktır. Öyle ki İstanbul Emniyet Müdürü Muzaffer Akalın bile korsan kitabı gerçek sanıp Neyzen’e imzalatmak istemiştir.[***]
"UTANMA! UTANDIKÇA RAHAT YAŞAYAMAZSIN"
Hem bronşit hem de siroz olan Tevfik son zamanlarında Haydarpaşa Hastanesi’nde tedavi görürken dostları onu yalnız bırakmaz. Onlardan biri olan Hasan’dır. Neyzen’in ney aşkını şöyle anlatır:
“Karaciğerinin yarısı mumlaşmış, tam bir hastane disiplini içindeki bugünlerinde Neyzen uzak bırakıldığı neyinin yerine, eline geçirdiği ve delikler açtığı demir karyola ayağına üflerdi.”
Bu dostluğun başlangıcı ise 1916’ya dayanır. O zamanlar 19 yaşındaki Hasan, Neyzen’i Erenköy’de yerde bağdaş kurup ney üflerken görür. Yanına giderek para vermek ister. Neyzen ise “Paraya ihtiyacım yok” diye tersler. Hasan utanarak af dilese de Neyzen bir de nasihat eder: “Utanma! Utandıkça rahat yaşayamazsın!” Hasan, yaptığı saygısızlığı telafi etmek için bir dergide Neyzen’i öven bir yazı yazar. Neyzen bunu öğrenince minnettar kalır ve dostlukları başlar. Bahsi geçen Hasan ileride maarif müfettişi, Hasan Âli Yücel olacaktır.[****]
NEYZEN’E VEDA
Ahmet Rasim 1920’lerde Neyzen’in öldüğü yönünde uydurma bir haberinin gazetelere düştüğünü söyler ama ertesi gün yalanlanır. Fakat 29 Ocak 1953 sabahı Cumhuriyet gazetesini açanlar şu gerçekle yüzleşir:
“28 Ocak 1953 akşam saat 19.10’da Beşiktaş Saman iskelesindeki evinde büyük üstat Neyzen Tevfik vefat etmiştir.”
Çocukken Bodrum’da ilk neyini kamıştan yapan Tevfik, vefatından önce de hastanede karyola demirinden son neyini yapar. Ülgen’e verdiği o röportajın sonunda vefasızlığa sitem ederken duvardaki neyi göstererek “Bunlar bana yeter” demiştir.
Naaşı 30 Ocakta Kartal’da defnedilirken Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Baki dedenin oğlu Gavsi Baykara ney üfleyerek onu uğurlar. Hep kendini arayan Neyzen yıllar içinde “Kimsin” sorusuna “Hiç” yanıtını verir. Sevenlerine ise “Azab-ı Mukaddes” kitabında şu satırları bırakıp gider:
“Uzun derbederlik hayatımda o kaldırımdan bu kaldırıma, o kapıdan bu kapıya, o diyardan bu diyara, Ney’im ve Mey’imle bir kuru yaprak gibi savruldum”.
[*] Hisar Dergisi, Sayı 165, Eylül 1977.
[**] 11 Ocak 1953 Hürriyet Gazetesi.
[***] Muzaffer Akalın, Neyzen Tevfik’e ait bir hatıra.
[****] 13 Şubat 1953 Cumhuriyet Gazetesi.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Emekliye iyi haber yok!
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!