Hatay’ın mavi ufkunda, dalgaların arasından yeniden doğan güçlendirici bir öykü var. Sabancı Vakfı’nın Fark Yaratanlar Programı kapsamında desteklenen Hatay Sörf Merkezi, Akdeniz’in kıyısında yalnızca sörf değil, bir yaşam pratiği öğretiyor: Dayanıklılığı, paylaşmayı ve bedenin belleğinde saklı kalmış gücü yeniden hatırlatıyor.
Merkeze vardığımızda, daha araçtan inmeden önce bizi patili dostlar karşıladı. Kuyruk sallayarak neşeyle etrafımızda koşturan köpeklerin sıcak karşılaması, bu yerin yalnızca insanlar değil, tüm canlılar için bir buluşma alanı olduğunu hemen hissettirdi. Doğayla, hayvanlarla ve insanlarla kurulan bu içten temas, merkezin ruhunu ilk anda anlatıyordu.
Hatay Sörf Merkezi’nde eğitimler üç aşamalı ilerliyor. Gençler teorik ve pratik derslerin yanı sıra sanat ve İngilizce eğitimleriyle de destekleniyor. Kış aylarında “gölge sörfçüler” olarak deneyim kazanıyorlar. Servislerle evlerinden alınan her öğrenci ücretsiz eğitim görüyor, sağlıklı besleniyor ve denizin ritmiyle yeniden bağ kuruyor. Bugüne kadar 2 bini aşkın genç bu dalganın parçası oldu.
DENİZİN DİLİYLE ÖĞRENMEK
Merkezi ziyaret ettiğimde hissettiğim şey yalnızca bir sporun değil, bir iletişim biçiminin deneyimlenmesiydi.
Dalga sörfü dersi öncesinde yapılan bir grup çalışmasında katılımcılar rastgele eşleşti. Denize doğru yürürken birbirimize, “Eğer bir süper gücün olsaydı, ne olurdu” diye sorduk.
Benim eşim Ali Fuat’tı. Deniz, özgürlük ve iletişim üzerine kısa ama derin bir sohbete daldık. Bu küçük oyun bile insanın içindeki kabuğu kırıp birlikte akmayı öğreten bir seremoni gibiydi. Umuyorum, Ali Fuat’ın üniversite hedefi onun için en güzel biçimde gerçekleşir.
Burada her yaş ve cinsiyet bir arada. Öğreten ve öğrenen arasındaki sınırların silindiği bir alan burası. Yargısız, şiddetsiz bir dilin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Bir gencin tahtaya çıkarken yüzündeki tereddütle, aynı gencin ilk dalgasını yakaladığında gözlerinde beliren sevinç arasındaki dönüşüm, toplumsal iyileşmenin küçük ama somut bir metaforu gibi.
Burada tanıştığım ve konuştuğum her bir birey, kendi öyküsü ve becerileriyle benim için öğretici bir deneyim yarattı. Merkezde geçirdiğim zaman diliminde suyun ritmine, topluluğun dayanışmasına ve her birinin gözündeki ışığa tanık oldum. Çok sevdiğim Akdeniz’de dalga sörfünü denemek ve bunu toplulukla birlikte yapmak bana hep birlikte onarılabileceğimizi, güçlenebileceğimizi ve ne yaşanırsa yaşansın geleceğe umutla bakmanın mümkün olduğunu hatırlattı. Depremin yarattığı kırılmaların ardından deniz, burada bir terapi alanına dönüşmüş durumda. Her dalga bir nefes; her düşüş, yeniden ayağa kalkmanın provası gibi.
DALGALARIN İÇİNDEKİ UMUT
Hatay Sörf Merkezi, 2023’te Kahramanmaraş depremlerinin ardından kurucu ortaklardan Deniz Toprak’ın öncülüğünde yaşama geçti. Toprak, yıllar önce sörfle tanışıp Sri Lanka’da bu sporun bir topluluğu nasıl dönüştürebileceğini gözlemledi. Deprem sonrası gönüllü olarak geldiği Hatay’da Samandağ sahilinin potansiyelini fark edince burada kalıp çocuklarla birlikte bu hikâyeyi yeniden yazmaya karar verdi. Bugün Türkiye Yelken Federasyonu Dalga Sörfü Branşı başkanı olarak çalışmalarını sürdüren Toprak, merkezin çocuk güvenliği, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevre bilinci odağında büyümesini sağlıyor.
Merkez, Hatay Valiliği’nin desteğiyle gelecek sezonda yeni bir eğitim binasına taşınacak. Bu binada ayrıca bir sörf tahtası yapım atölyesi de yer alacak. Gençler böylece yalnızca dalgaları değil, kendi tahtalarını da şekillendirmeyi öğrenecekler.
DENİZLE DEĞİŞEN YAŞAM
Merkezdeki birçok esin veren öyküden biri sörf eğitmeni Akıl’a ait. Kısa süre önce Ordu’da yapılan Karadeniz Dalga Sörfü Festivali’nde hem kendi kategorisinde hem yetişkinlerde birinci oldu. Üç yıl önce ise yüzme bilmeyen, denizden korkan bir gençti.
Akıl’ın babası, merkezin kurucularından Deniz Toprak’a üç ay boyunca aynı noktadan videolar çekip göndererek dalga analizine destek olan bir balıkçı. Ailesiyle birlikte Samandağlıların bölgedeki “Kel Dağı” diye isimlendirdiği Kılıç Dağı’nın eteklerinde yaşıyor. Akıl’ın merkezle tanışması, babasının bu süreçteki katkısı sayesinde olmuş. Zamanla, kardeşleriyle birlikte dalganın sesine kulak vermeye başlamışlar.
Akıl, sörf tahtasının üzerinde dalgaya çıktıkça hem korkusunu geride bırakmış hem de geleceğe daha güçlü adımlarla ilerlemiş. Bugün, başka gençlere sörfü öğretiyor. Onunla konuşurken gözlerinde yalnızca denizin ışıltısı değil, özgürlüğün bilgeliği de parlıyordu.
“Suyu öğrendikçe ondan korkmadığımı fark ettim” diyor Akıl. Bu söz, iklim krizi çağında çok anlamlı. Çünkü biz doğayı daha yakından tanıdıkça ondan korkmayız. Tersine, onu korumak ve desteklemek isteriz.