Deniz kenarı bir masa rica edebilir miyiz?

Deniz kenarı bir masa rica edebilir miyiz?

29.06.2025 11:32:00
Güncellenme:
Burçak Şener
Takip Et:
Deniz kenarı bir masa rica edebilir miyiz?

Yazlık mekânlarda sezona damga vuracak şef restoranları tabakta sadelik, mutfakta teknik, sofrada sanat sunuyor.

Yaz artık sırf deniz kenarına havlu atılan değil iyi bir masaya oturmak, hikâyesi olan tabaklarla karşılaşmak ve bir şefin vizyonunu bir öğle yemeğinde deneyimlemek anlamına da geliyor. Sezonun başlamasıyla açılan yeni şef restoranları, Güney’in gastronomi haritasını yalın ama güçlü adımlarla yeniden çiziyor. Bu mekânlar, alışılmış yaz mutfağının ötesine geçiyor: Malzeme odaklı düşünülmüş mönüler, yerel üreticilerle kurulan bağlar ve tabakta sessizce konuşan teknikler öne çıkıyor. Güneşin altındaki uzun sofralar artık sadece keyfe değil, iyi yemeğe de ayrılıyor. Bu yaz mutlaka yolunuzu düşürmeniz gereken şef restoranlarını sizler için denedik. Afiyetle.


ATTIKO / BODRUM


Bu sezonun dikkat çeken şef restoranlarından Attiko, Pan Asya mutfağını gün batımıyla gece arasında kurulan o özel ritme ustalıkla yerleştiriyor. Şef Kyung Moon’un yönetimindeki mutfakta hazırlanan tabaklar, Uzakdoğu’nun rafine tatlarını modern sunumlarla buluşturuyor. Mönü, paylaşmaya uygun yapısıyla sosyal yemeği desteklerken suşi barı, wok yemekleri ve imza soslarla hazırlanan lezzetler, Asya mutfağına merak duyanlar için güçlü bir keşif alanı sunuyor.

Ancak Attiko’nun sundukları iyi yemekle sınırlı değil. Panoramik manzarası, dinamik lounge konsepti ve her akşam yükselen müzikle birlikte mekân, bir restorandan fazlasına dönüşüyor. Özellikle her perşembe düzenlenen “Fire & Sushi Night”, haftanın en iddialı etkinliklerinden. Ateş gösterileri ve özel suşi sunumlarıyla klasik bir akşam yemeği deneyiminin ötesine geçen bu etkinlikler, gastronomiyi sahneye taşıyan çağdaş bir şova dönüşüyor.
Attiko, yazın ritmini tabakta değil tüm deneyim boyunca belirleyen adreslerden. Ne yiyeceğiniz kadar nasıl hissedeceğinizin de önemli olduğu bu sofistike durak şef restoranlarına ilgi duyanlar için güneyde kaçırılmaması gereken yerlerden.

ISOLA MANZARA RISTORANTE / BODRUM


Akdeniz gecelerine İtalyan zarafetini taşıyan özel mekânlardan biri de Isola Manzara Ristorante. Michelin Rehberi tarafından önerilen restoranlar arasında yer alan bu adres, klasik İtalyan mutfağını gün batımından geceye uzanan bir akışta şıklık ve rahatlıkla buluşturuyor. Aperitivo saatlerinde başlayan keyif, geç akşam yemeklerine kadar sürüyor. Mönüde ev yapımı makarnalar, taş fırından çıkan ince hamurlu pizzalar, taptaze deniz ürünleri ve özenle seçilmiş şaraplar dikkat çekiyor. Her tabakta İtalya’nın geleneksel mutfağına saygı var ancak sunumlarda modern bir çizgi hâkim. Servis ise sıcak ama ölçülü.

Burada manzara ise başlı başına bir unsur. Ege’nin sonsuz maviliği ve Bodrum silueti, yemeğe sessiz bir fon oluşturuyor. Özellikle gün batımında ortam bambaşka bir boyuta ulaşıyor. Isola, bölgenin yerel müdavimlerine de hitap eden rahat ama rafine yapısıyla bu yazın en güçlü gastronomi duraklarından biri olmaya aday. İtalyan mutfağının yalın ama iddialı çizgisiyle, bulunduğu coğrafyanın doğallığını ve malzemelerini dengeli bir şekilde sunan bu restoran, yazın unutulmaz sofralarına ev sahipliği yapmaya hazır.

MÜPTELAL / BODRUM


Sanatla yemeğin buluştuğu nadir deneyimlerden biri de bu yaz Gümüşlük’te yaşam buluyor: Müptelal. Şef Hilal Tayfun’un yaratıcılığından doğan bu şef restoranı, hem bir brasserie, hem bir artizan fırın hem de Fransız patisserie olarak kurgulanmış. Ancak tüm bunlardan öte, duyuya hitap eden bütüncül bir deneyim alanı sunuyor. Le Cordon Bleu Büyük Diploması sahibi Tayfun’un özgün mönüsünde Fransız mutfağının teknikleri ile yerel tatların derinliği yan yana geliyor. Köz beğendiyle sunulan dana dil, zencefil soslu bonfile, erişteli ızgara ahtapot ve kırmızı karides carpaccio gibi imza tabaklar, ayrıntılara verilen özeni yansıtıyor. Tatlı mönüsünde ise şefin imzası haline gelen coco dream, çifte kavrulmuş beyaz çikolatalı crème brûlée ve mevsim meyveli tartlar öne çıkıyor.

Fırından çıkan her ürün, atalık tohumlarla ve geleneksel yöntemlerle hazırlanıyor. Bu yaklaşım, mutfağın sırf estetik değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir mirasa bağlı olduğunu da gösteriyor.
Müptelal’in ruhunu farklı kılan bir diğer ayrıntı ise sanatla kurduğu bağ. Mekân, yaz boyunca sanatla iç içe yaşıyor. Ali Atmaca’nın 60. sanat yılına özel sergisi, Hilal Tayfun’un ilk kişisel sergisi ve sezon boyunca yapılacak söyleşiler ile sürpriz sanatçı buluşmaları, gastronomik deneyimi bambaşka bir boyuta taşıyor. Müptelal yalnızca iyi yemek değil aynı anda esin veren bir yaz akşamı da sunuyor.

CUCINA DEL CUGINI / FETHİYE


İtalya’nın zamansız mutfağına duyulan özlemi gideren adreslerden biri de bu sezon Fethiye’de kapılarını açan Cucina del Cugini. Şef Fabio Foltran’ın önderliğindeki mutfakta,  geleneksel tariflere duyulan sadakat kadar, malzemeye gösterilen özen ve teknik ustalık da hissediliyor. El yapımı makarnalar, odun fırınından çıkan pizzalar ve derinliği yüksek soslarla kurulan bu mutfak, “az ama öz” ilkesini benimseyenleri ilk lokmada yakalıyor. En azından ben bu sade ama güçlü mönüden oldukça etkilendim. Aklımda kalanlar: Vitello tonnato, sübye mürekkepli tortellini ve yabani dağ mantarlı pizza.

Mekânın atmosferi abartıdan uzak, samimi ama rafine. Her şey yemeğin merkezde olduğu bir deneyim için tasarlanmış. Şarap eşleşmeleriyle zenginleşen akşamlar, güneşle birlikte yavaşlayan öğle yemekleri veya yalnızca iyi bir espresso için uğranan kısa duraklar... Cucina del Cugini, yaz boyunca gerçek “bir parça İtalya” hissiyle klasiklerin zamansız gücünü hatırlatacak gibi duruyor.

THE DUCHESS / FETHİYE


Efsanevi Duchess Budapeşte’den esin alan bu özel mekân, iyi yemeği sahne üstündeki canlı performanslarla birleştiren ve tüm duyulara hitap eden bir deneyim sunuyor. Şef İlhami Emkin’in önderliğindeki mutfakta, sezona göre değişen malzemelerle hazırlanmış modern Avrupa tabakları dikkat çekiyor. Sofistike sunumlarla birleşen rafine reçeteler, klasiklerin yeniden yorumlandığı ama özünün korunduğu bir lezzet skalası yaratıyor.
The Duchess’ı benim için özel kılan yalnızca lezzetler değil. Mekânın tasarımı, abartıya kaçmadan yaratılmış zarif bir ihtişam taşıyor. Loş ışıklar, ağırbaşlı bir ambiyans ve gecenin ritmine eşlik eden performanslarla her akşam yemeği, adeta küçük bir sahne gösterisine dönüşüyor. Bu atmosfer, The Duchess’ı sadece bir restoran değil gecenin tamamını kapsayan bir deneyime dönüştürüyor.  Mekândan ayrılmadan önce denemeniz gereken lezzetler arasında patates röşti, kuşkonmaz graten, dil balığı menüer ve tuzda levrek mutlaka yer almalı. Afiyetle...

İlgili Konular: #Şef